Hz. Musa, yüce Allah'ın bildirmesi ve planlaması ile
onun kullarını geceden yola koymuştu. Firavun'un
oyunu ve şımarıklığı nedeniyle
Firavun'un askerleri sabahleyin onların peşine düştüler.
İşte şimdi sahne sonuna doğru
yaklaşıyor. Savaş hazırlığı
zirvesine ulaşıyor.. Hz. Musa ve milleti denizin
önünde, yanlarında gemileri yok. Oraya dalma imkanları
da yok. Silahlı da değiller. Firavun'un kendilerini
arayan, acımasız tepeden silahlı askerleri de
bulundukları yere yaklaşmış durumdalar!
İçinde bulundukları durumun bütün
şartları gösteriyor ki: Önlerinde deniz arkalarında
düşman olduğu halde artık kurtuluşları
imkansız.
`İki topluluk birbirlerini gördüklerinde Musa'nın
taraftarları "Eyvah yakalandık" dediler."
Artık felaket zamanı, gelip çattı. Birkaç
dakika daha geçer geçmez, ölüm üzerlerine saldıracak,
artık ne kurtarıcı ne de yardımcı bulma
imkanı var! Fakat Rabbinden vahiy alan Hz. Musa, bir an dahi
şüpheye düşmüyor. Bütün kalbi ile Rabbine
güveniyor. Yardım edeceğine kesin inanıyor.
Kurtuluşa kesin gözü ile bakıyor. Nasıl meydana
geleceğini bilmese de kendisini yönlendiren ve koruyan Allah
olduktan sonra bunun gerçekleşmesi gerekir.
"Musa, hayır endişelenmeyin, Rabb'im benimle
birliktedir. O bana bir çıkış yolu gösterecektir
dedi."
Hayır. Sert bir biçim ve kesinlikle. Hayır, bize
yetişemeyecekler. Hayır, biz yok edilmeyeceğiz.
Hayır, biz tuzağa düşmeyeceğiz. Hayır,
biz ezilmeyeceğiz: "Hayır, Rabb'im benimle
birliktedir, O bana bir çıkış yolu gösterecektir"
Bu kesinlik, azim ve inançla.
Son anda umutsuzluk ve felaket gecesinde aydınlatıcı
ışıklar yayılıyor. Hiç umulmadık
bir biçimde kurtuluş yolu açılıyor.
"O sırada Musa'ya `Değneğinle denize vur'
diye vahyettik".
Anlatımın içinde Hz. Musa Asa'sı ile denize
vurdu denecek kadar bile bir zaman dilimi ayrılmıyor.
Zaten vurduğu anlaşılıyor. Hemen sonuç
veriliyor. "Bunun üzerine deniz yarılarak içinde
oniki yol açıldı. Denizin her parçası yüce bir
dağ gibi oldu."
Mucize meydana geldi. İnsanların imkansız
dediği şey, gerçekleşti. İnsanlar bunu söylerken,
Allah'ın yasasını sürekli tekrar olunan ve alışageldikleri
şeylere göre değerlendirmektedirler. Yasaları
yaratan yüce Allah, dilediğinde iradesine uygun olarak
onları işletme gücüne sahiptir.
Mucize meydana geldi. Suyun iki dalgası arasında bir
yol açıldı. Su yolun her iki tarafında büyük dağ
gibi durdu. Ve İsràiloğulları yola girdiler.
Firavun ve askerleri, bu harika sahne ve hayret verici olay
karşısında apışıp kaldılar.
Şaşkın halde durup izlediler.
Orada şaşkın halde uzun boylu durmuş
olması gerekir ki, askerlerine bu açılan hayret verici
yoldan İsrailoğullarını
izlemeye-koyulmalarını emretmeden Hz. Musa ve milletinin
denize açılan yoldan tamamen karşıya geçtiğini
görebilsin. Allah'ın planı tamamlandı.
İsrailoğulları karşı sahile çıktılar.
Bu arada Firavun ve askerleri bütünü ile suyun dalgaları
arasında kaldı. Zaten yüce Allah bu sırada
onları kesinleşmiş akıbetlerine
yaklaştırmıştı.
"Arkadan gelenleri, oraya yaklaştırdık."
"Musa ile yanındakileri tümü ile kurtardık."
"Arkasından öbürlerini suda boğduk."
Zaman içinde bu bir ibret oldu. Asırlarca kendisinden söz
edildi. Peki buna çok insan iman etti mi?