İşte bunlar şairlerin o genel karakteri
dışındadırlar. Bunlar iman etmiş ve
kalpleri inanç sisteminin gerçekleriyle dolmuştur.
Hayatları bir yola, programa göre doğrulmuştur.
İyilikler yapmışlardır. Bütün güçlerini,
enerjilerini, güzel iyi işlere yöneltmişlerdir. Soyut
düşüncelerle ve hayallerle yetinmemişlerdir. Zulme
uğradıktan sonra zafere kavuşmuşlardır. Böylece
bağlandıkları, inandıkları, gerçeğin
zafere ulaşması için bütün enerjilerini harcayacakları
bir mücadele ortamı içine girmişlerdir.
Peygamberimiz -salat ve selam üzerine olsun- döneminde,
şirk ve müşriklerle girişen, savaş
meydanlarında islam inanç sistemini ve bu inancın
sahibini savunan şairler arasında, Hasan İbni Sabit,
Ka'b İbni Malik ve Abdurrahman İbni Revaha'yı da görüyoruz.
Allah hepsinden razı olsun. Bunlar Medine'li müslüman
şairlerdi. Abdullah İbni Zeba'ri ve Ebu Süfyan
İbni Haris İbni Abdulmuttalib de bu şairler
arasında bulunuyorlardı. Bu son ikisi cahiliye dönemlerinde
peygamberimiz -salat ve selam üzerine olsun- hicvediyorlardı.
Müslüman olduklarında güzel müslümanlar oldular.
Peygamberimize övgüler, methiyeler yazdılar ve islamı
savundular.
Buhari de yer almıştır ki: Peygamberimiz -salat
ve selam üzerine olsun- Hasan İbni Sabit'e "Hicvet
onları. Cebrail seninle beraberdir" demiştir.
Abdurrahman İbni Ka'b babasından aldığı
rivayette babasının peygamberimize -salat ve selam
üzerine olsun- "Yüce Allah şairler hakkında
indireceklerini indirdi, artık bu işi
bırakayım" dediğinde peygamberimiz -salat ve
selam üzerine olsun= "Mü'min hem kılıcı, hem
diliyle savaşır. Canımı elinde tutan Allah'a
yemin ederim ki, dil ile onlara söylediğiniz her söz yayından
fırlayan bir ok gibi onlar üzerinde etki yapmaktadır.
(İmam Ahmet rivayet etmiştir.)
İslam şiirinin ve islam sanatının
kapsamı, zamanın şartlarına ve ihtiyaçlarına
uygun olarak gerçekleşen bu örnekler, çok daha geniş
bir alana yayılmaktadır. Şiirin veya sanatın
hayatın herhangi bir alanına ilişkin islami bir düşünceden,
yaklaşımdan kaynaklanmış olması
islamın hoş göreceği bir şiir veya sanat
olması için yeterlidir.
Bu şiir veya sanatın bir savunma, bir
saldırı olması doğrudan islama çağrıda
bulunması, onu yüceltmesi, islamın önemli günlerine
ve erlerine övgüde bulunması zorunlu değildir..
İslami bir şiir olması için bir şiirin ille
de bu konularda yazılmış olması zorunlu
değildir.
Müslümanın bilinciyle bütünleşmiş bir
bakışla, gelen geceyi ve yayılan sabahı
seyretmek, bu sahneleri insanın iç aleminde Allah'a bağlar.
İşte öz itibari ile islami şiir de budur.
Bir aydınlanma veya Allah'a bağlanma veyahut
Allah'ın yarattığı bu varlıkla
ilişkiye geçme anı, islamın sıcak
bakacağı bir şiirin yazılmasına yeterli
olacaktır. Bu konuda yol ayrılmıştır.
İslamın, hayatın bütününe, hayatın içindeki
ilişkilere ve bağlara ilişkin kendisine mahsus bir
bakış açısı vardır. İşte bu
bakış açısından kaynaklanan her şiir,
islamın hoş göreceği, sıcak
bakacağı şiirdir.
Sure şu gizli ve özlü tehdit ile sona eriyor.
"Zalimler ne acı bir akıbetle yüz yüze
geleceklerini yakında anlayacaktır." Müşriklerin
inatlarını ve büyüklük taslayışlarını,
Allah'ın cezasına ilişkin sözüne aldırmayışlarını,
azabın hemen gelmesini isteyişlerini tasvir etmeyi,
ayrıca peygamberlikler ve asırlar boyunca ilahi
mesajı yalan sayanların akıbetlerini gözönüne
sermeyi kapsayan surë burada noktalanıyor.
Sure, bu korkunç tehdit ile sona eriyor. Zaten bu tehdit
surenin konusunu özetliyor. Sanki bu, zalimlerin değişik
şekillerde somutlaşan bünyesini şiddetli bir
şekilde sarsan hayalin canlandırıp beklediği
ürpertici son dokunuştur.