gibi
büyük bir istekte bulununca Firavun hayretini gizlememiştir.
Zira o son olarak Hz. Musa'yı sandık içinde denizde
yakaladıkları günden itibaren sarayında
yetişen bir üvey evlat olarak görmüştü (Daha geniş
bilgi için "Fizilal-il Kur'an" da "Taha
Suresi"ne bakabilirsiniz.) Onun
İsrailoğulları'ndan biriyle dövüşen bir
kıptiyi öldürdükten sonra kaybolup gittiğini
hatırlıyordu. (Bu olay Kasas Suresinde
anlatılıyor.) Bir rivayete göre Hz. Musa'nın
öldürdüğü bu kıpti Firavununun uzaktan
akrabasıydı. Firavun'un Hz. Musa'dan son
ayrıldığı zaman ile on sene sonra Hz.
Musa'nın bu büyük dava ile karşısına çıkması
arasındaki süre o kadar uzundur ki, işte bu nedenle
Firavun aşağılamadan, alaya almadan ve hayretini
dile getirmeden edememiştir:
"Firavun dedi ki: "Biz seni çocukken yanımıza
alarak büyütmedik mi? Ömrünün bir çok yılını
aramızda geçirmedin mi?
"Sonunda o ağır suçu işledin. Sen o
sırada bir kafirdin."
Gördüğün terbiyenin, yanımızda ufacık
bir bebekken gördüğün ilginin karşılığı
bu mudur? Bu.:iyiliklerin karşılığı bugün
bağlı bulunduğumuz dine karşı çıkman
mıdır? Evinde yetiştiğin kralın
karşısına çıkman ve başka bir
tanrıya çağırman mıdır? !
Sana ne oldu böyle? Daha önce aramızda uzun bir süre yaşadığın
halde bugün iddia ettiğin bu davadan hiç söz etmemiştin.
Bu büyük işin önsözü sayılabilecek hiçbir iddiada
bulunmamıştın?!
Burada Firavun Hz. Musa'ya Kıpti'nin öldürülmesi olayını
da korkunç bir ifade ve abartma ile anlatıyor. "Sonunda
o ağır suçu işledin" Çirkin ve iğrenç
olan o işi de yapmıştın ki, bu olayı açık
sözlerle dile getirmek uygun düşmez! Bu eylemi yaparken "Sen
o sırada bir kafirdin" O gün sözünü ettiğin
alemlerin Rabbini tanımıyordun. O sırada alemlerin
Rabbinden söz etmiyordun!
Böylece Firavun kesin bir cevap niteliği
taşıdığını ve Hz. Musa'nın
-selam üzerine olsun- karşısında bir cevap
bulamayacağını, karşısında
direnemeyeceğini sandığı bütün delillerini
ileri sürmüş, özellikle öldürme olayını burada
bir kez olarak kullanmaya çalışmıştır..
Sözlerinin gerisinde onu bununla tehdit etmiş ve kısas
cezasına çarptırılabileceğine ima
etmiştir.
Yüce Allah'ın duasını kabul ettiği,
dilinin tutukluğunu giderdiği Hz. Musa açılıyor
ve cevap veriyor.
"Musa dedi ki; O suçu işlediğim sırada ben
henüz doğru yolu bulmuş değildim. "Bu yüzden
sizden korkunca yanınızdan kaçtım. Sonra Rabbim
bana. hikmet bağışlayarak beni peygamberlerinden
biri yaptı."
O nimet diye başıma kaktığın şey
de israiloğullarını köleleştirmenin sonucudur."
Ben bu suçu işlerken henüz cahildim. Milletime olan bağlılığım
ve tutkunluğum ile hareket ediyordum. Rabbimin bana
verdiği hikmet ile bugün tanıdığım inanç
bağını o sırada henüz esas,almıyordum. "Bu
yüzden sizden korkunca yanınızdan kaçtım" Başıma
bir iş gelmesinden korktuğum için. Fakat yüce Allah
bana iyilik diledi, bana hikmet bağışladı, "Beni
peygamberlerinden biri yaptı". Ben bu işi yapan
kişi değilim. Ben "peygamberler kervanından"
sadece bir kişiyim. (İfadedeki edebi uyum açısından
bakıldığında suredeki kafiye harfinin
önlerinde bir uzatma harfi bulunan "mim" veya
"nun" olduğu görülmektedir. Bu nedenle
(minel
Mürselin) ifadesi musiki tonu açısından suredeki genel
havaya uymaktadır. "Beni bir elçi yaptı" (Ecealane
rasulen) denmiş olsaydı bu uyum olmayacaktır.
Bununla birlikte özel bir mana da ifade edilmiştir ki bu da,
kendisinin pekçok peygamberlerden biri olduğu, bu çağrısında
yalnız olmadığı, ve hayret edilecek bir
işi yapmadığıdır. Böylece ifadedeki
edebi ve dini uyum bütünleşmiştir.)
Sonra Hz. Musa Firavun tarafından kendisinin
aşağılamasına karşılık olarak
bir aşağılama ile cevap veriyor, fakat gerçeği
dile getiriyor. "O nimet diye başıma
kaktığın şey de
İsrailoğullarını köleleştirmenin
sonucudur."
Bebekken senin evinde eğitilmiş olmam, senin
İsrailoğullarını köle edinmen, erkek
çocuklarını öldürmenden kaynaklanıyor. Bu
insafsız uygulama yüzünden annem beni sandukaya koymak ve
sandukayı suya bırakmak zorunda kalmıştı.
Siz de beni buldunuz. Böylece ben senin evine gelip burada
büyüdüm. Anne-babamın evinden mahrum kaldım. Bunu mu
başıma kakıyorsun? Bu mudur büyük lütfun?
Bu sırada Firavun -sözü değiştirerek Hz.
Musa'ya davasının özünü sormaya yönelmiştir.
Fakat yüce Allah hakkında bilmezlikten gelerek, alaya alarak
ve edepsizlik ederek soru yöneltmiştir: