O |
Şuarä
|
O |
|
165- "Sizler erkekler ile cinsel ilişki kuruyorsunuz,
öyle mi?"
166- "Buna karşılık Rabb'inizin sizin için
eş olarak yarattığı kadınları
bırakıyorsunuz? Sizler doğal
sınırları çiğneyen, sapık bir
toplumsunuz. "
Ürdün Vadisinde bulunan çeşitli kentlerde yaşayan
Lut kavminin bu tiksindirici günahı cinsel
sapıklıktı. Kadınları bırakıp
erkeklere yönelmekti. Bu cinsel sapıklık, fıtrata
aykırı çirkin bir sapma idi. Yüce Allah kadını
ve erkeği temiz kılmış ve herbirini eşine
karşı eğilimli yaratmıştır ki,
üreme yolu ile hayatın devam etmesine ilişkin dilemesi
ve hikmeti gerçekleşsin. Üreme ise ancak kadın erkek
buluşması ile mümkündür. Buna göre kadın-erkek
arasındaki bu eğilim, evrende işleyen genel
yasalardan biridir. Bu yasa ile evrendeki herkes, ve herşey yüce
Allah'ın bu varlık alemini idare eden iradesinin,
dilemesinin gerçekleşmesi için gerçek bir ahenk ve yardımlaşma
içine girmektedir. Erkeğin erkeğe gitmesinin ise hiçbir
hedefi yoktur. Bir amaç gerçekleştirmez. Bu, evrenin
fıtratına ve yapısına da paralel düşmez.
Böyle sapık bir ilişkiden birilerinin zevk alması
da ayrıca hayret vericidir. Kadın-erkeğin
buluşma esnasında duyduğu zevk ise Allah'ın
dilemesinin gerçekleşmesi için fıtrata
yerleştirilmiş bir vasıtadan öteye geçmez. Demek
ki, Lut kavminin bu çirkin fiilinin, evrenin yasasına
aykırı olduğu açıktı. Bu nedenle söz
konusu sapıklıktan vazgeçmek veya yok olmaktan başka
çareleri yoktu. Zira onlar hayatın rotasından çıkmış,
fıtrat kervanından ayrılmışlardı.
Çünkü varlıklarının hikmeti olan evlenme ve
çocuk sahibi olma yolu ile hayatlarını sürdürmekten
soyutlanmışlardı. Hz. Lut onları bu
sapıklıkları bırakmaya çağırıp,
Rabb'lerinin kendileri için yaratmış olduğu
eşlerini terketmelerini, fıtrata karşı
gelmelerini ve bunda gizli olan hikmetin sırlarını
çiğnemelerini eleştirdiğinde...
anlaşıldı ki, onlar, hayat kervanına ve
fıtrat yasasına dönüş yapmaya hazır
değiller:
167- Soydaşları "Ey Lut, eğer bu
dediklerinden vazgeçmezsen késinlikle séni buradan süreceğiz"
dediler.
Hz. Lut, onların arasında yabancı bir
insandı. Amcası Hz. İbrahim'in, babasından ve
milletinden ayrılıp vatanını ve yurdunu terk
ettiğinde onunla birlikte buraya gelmişti. Hz.
İbrahim ve onunla birlikte iman eden bir avuç inanmış
insanla beraber Ürdün'ü geçmişti... Sonra bu toplumla
birlikte yaşamaya başlamıştı. Nihayet yüce
Allah onu bu adamlara peygamber olarak gönderdi ki, içinde
bulundukları bataklıktan onları kurtarsın. Bir
de baktı ki, sağlıklı fıtratın
tertemiz biçimine çağırmayı
bırakmadığı taktirde kendisini
aralarından sürüp çıkarmakla tehdit ediyorlar.
Bu durumda yaptıkları işten, içinde bulundukları
sapıklıktan tiksindiğini, nefret ettiğini açıkça
ifade etmekten başka çaresi kalmamıştır.
168- Lut dedi ki; Ben sizin bu sapık
davranışınızdan tiksinenlerdenim.
Ayet-i kerimede geçen "kaliy" sözcüğü aşırı
biçimde tiksinmek demektir. Hz. Lut bu sözü tiksinerek ve
nefret ederek onların yüzüne vurmuştur. Sonra
Rabbi'ine yönelerek kendisini ve ailesinin bu beladan kurtarmasını
dilemiştir.
169- "Ya Rabbi, beni ve ailemi bunların sapık
davranışlarının yaygın cezasından
kurtar. "
Kendisi onların fiilini istememektedir. Dürüst fıtratı
ile onların bu yaptıklarının alçaltıcı,
mahvedici bir iş olduğu hissetmektedir. Kendisi de
onların içinde yaşamaktadır. Rabb'ine yönelmekle,
kendisini ve ailesini, milletini yakalayacak felaketten kurtarması
için niyazda bulunmaktadır.
Yüce Allah da Elçisinin duasını kabul
buyurmaktadır:
170- Biz de Lut'u ve ailesini kurtardık.
171- Ailesinden sadece yaşlı bir kadın,
sapıklar arasında kaldı.
Bu yaşlı kadın başka surelerde
belirtildiği gibi Hz. Lut'un karısıdır. Bu
kadın gerçek bir cadıydı. Toplumun bu tiksindirici
fiilini onaylıyor ve onu yapmaları için yardımcı
oluyordu!
|
|
O |
|
O |
|