105- Nuh'un soydaşları peygamberlerini
yalanladılar.
106- Hani kardeşleri Nuh, onlara dedi ki, Siz hiç
Allah'tan korkmaz mısınız?
107- "Ben size gönderilmiş, güvenilir bir Allah
elçisiyim. "
108- "Öyleyse Allah'tan korkunuz ve çağrıma
uyunuz. "
109- "Ben bu çağrı hizmetime
karşılık sizden herhangi bir ücret istemiyorum,
benim çabamın karşılığını
verecek olan alemlerin Rabb'idir. "
110 "O halde Allah'tan korkunuz ve çağrıma
uyunuz. "
Hz. Nuh'un, milleti tarafından red edilen, yalan
sayılan çağrısı budur işte. Halbuki Hz.
Nuh onların kardeşiydi. Kardeşliğin
gereği barışa, tatmine, imana ve tasdiğe götürmesiydi.
Yalnız onun toplumu bu bağa dikkat edip değer
vermedi. Siz hiç Allah'tan korkmaz mısınız? İşlediğinizin
cezasından korkmaz mısınız? Kalbleriniz Allah
korkusunu ve ürpertisini hissetmez mi? dediğinde,
kardeşleri olan Hz. Nuh'un çağrısına
karşı kalbleri yumuşamadı.
Takvaya dikkat çekip ona yönlendirmek bu surede sürekli
biçimde vurgulanıyor. Yüce Allah Hz. Musa'yı Firavun
ve milletine bir elçi olarak gönderdiğinde O'nu takvaya çağırmakla
görevlendirmişti. Hz. Nuh da milletini ona çağırdı.
Hz. Nuh'tan sonra gelen peygamberlerin hepsi de milletlerini
Allah'tan korkmaya çağırdılar.
"Ben size gönderilmiş güvenilir bir Allah
elçisiyim."
Hainlik yapmam. Aldatmam. Hile yapmam. Açıklanması
istenen yükümlülüklerde hiçbir şeyi ne
arttırırım ne de eksiltirim.
"O halde Allah'tan korkunuz ve çağrıma uyunuz."
Böylece onlara tekrar Allah'tan korkmayı
hatırlatıyor. Bu sefer bu korkuyu belirliyor ve onu yüce
Allah'a izafe ediyor. Bununla onların kalbleri itaate ve
teslim oluşa doğru hareketlendirilmek isteniyor.
Sonra onlara dünya ve nimetleri konusunda güvence veriyor.
Onları Allah'ın dinine çağırmakla kendisi bir
çıkar sağlayacak değildir. Kendilerine doğru
yolu gösterdiği için bir ücret, bir mükafatta
istememektedir. Mükafatını, insanları dinine çağırmakla
yükümlü tutan alemlerin Rabb'inden talep etmektedir. Bu çağrı
karşılığında hiçbir ücret istenmediğine
dikkat çekilmesi sağlıklı bir çağrının
sürekli olarak ücretsiz olması gerektiğini ortaya
koymaktadır. İşte bu, İslam dininin çağrısı
ile, insanların alışageldiği diğer çağrılar
arasındaki temel farklardan biridir. Diğer sözde dini
çağrılarda, kahinler ve din adamları
insanların mallarını ceplerine indirmek için, dini,
bir sömürü aracı olarak kullanırlar. Kahinler ve dini
asıl amacından saptırmış olan din
adamları sürekli olarak çeşitli yollarla malları
sömürmenin kaynaklarından biri olmuşlardır. Gerçek
anlamdaki Allah'a çağrı ve bu çağrının
öncüleri ise, daima çıkardan uzak duran salt kimselerdir.
Doğru yola çağırma
karşılığındâ ücret almazlar. Onların
ücretlerini vermek alemlerin Rabb'inin işidir.
Burada insanlara ücret ve sömürü açısından güvence
verildikten sonra tekrar takva ve itaat istenmektedir
kendilerinden: "Allah'tan korkunuz ve çağrıma
uyunuz". Yalnız buna rağmen onlar kendisine
hayret verici bir itirazla karşılık veriyorlar. Bu,
insanlığın her peygambere karşı ileri sürdüğü
tarih boyunca tekrarlanan bir itirazdır.