Allah; "Aziz" dir. Mucizeler, ayetler yaratabilecek,
azabı yakın sayanları cezalandırabilecek güce
ve kudrete sahiptir. "Merhamet sahibidir" Ayetlerini
mucizelerini ortaya koyar. Kalbi doğru olanlar O'na
inanır. Bu ayetleri yalanlayanları ise, hemen
cezalandırmaz. Onlara zaman tanır. Kendilerine bir
uyarıcı gönderir. Aslında kainattaki ayetler o
kadar boldur ki, başka bir uyarıcı göndermeye bile
ihtiyaç bırakmamaktadır. Fakat Allah'ın rahmeti, görmelerini
sağlamak, aydınlatmak, uyarıp sakındırmak
ve müjdelemek için peygamberler göndermeyi gerekli görmüştür.
Bu surede yer alan Hz. Musa'nın -selam üzerine olsun- kıssasının
bu bölümü surenin konusu ve yönelişi ile tam bir uyum
sağlamaktadır. Zira bu surede peygamberliğe
inanmayanların sonları açıklanmakta, müşriklerin
yüz çevirişleri ve yalanlamaları nedeniyle peygamberin
-salat ve selam üzerine olsun- karşılaştığı
sıkıntılar dolayısı ile telkin edilmekte,
sabretmesi gerektiği aşılanmakta, yüce Allah'ın,
onun çağrısını ve bu çağrıya
inananları, onlar maddi kuvvetten soyutlanmış, düşmanları
güçlü, yeryüzünde iktidar sahibi zorbalar da olsalar,
kendilerine işkence ve ceza da etseler yine onları
koruduğu açıklanmaktadır. Bu surenin indiği
sırada müslümanlar Mekke'de gerçekten zor şartlar
altında sıkıntılı bir hayat
yaşıyorlardı. Zaten Kur'an-ı Kerim'deki
kıssalar, Kur'an eğitiminin vasıtalarından
biri olarak verilmişlerdir.
Şimdiye kadar Hz. Musa -selam üzerine olsun- kıssasının
bazı bölümleri Bakara, Maide, A'raf, Yunus, İsra, Kehf
ve Taha surelerinde ele alınmıştı. Bazı
surelerde ise sadece bir takım işaretlerde bulunulmakla
yetinilmişti.
Bu bölümlerin ve işaretlerin ele
alındığı her yerde mutlaka surenin konusu ile
veya ele alındıkları ortamla ilgili olarak tam bir
uyum gözlenmiştir. Nitekim bu surede de durum
aynıdır. Kıssaların bu bölümleri, anlatım
ile hedeflenen konunun tasvirine katkıda bulunmuştur.
Kıssanın burada ele alınan bölümü,
peygamberlik ve yalanlama bölümüdür. Firavunun ve taraflarının
bu yalanlamalarının Hz. Musa ve onunla beraber olan
inananlarla karşı komplolara
başvurmalarının cezası olarak
boğulmaları. Hz. Musa ve
İsrailoğullarının zalimlerin
tuzağından kurtulmaları... Nitekim bu da yüce
Allah'ın bu surede müşriklere ilişkin sözünü doğrulamaktadır.
"Yalnız iman edip iyi ameller işleyenler,
sık sık Allah'ı ananlar ve zulme
uğradıklarında zalimlere karşı koyanlar böyle
değildirler. Zalimler ne acı bir akıbetle yüzyüze
geleceklerini yakında anlayacaklardı." (Şuara
suresi, 227)
"Nitekim onlar kendilerine gelen gerçeği,
Kur'an'ı derhal yalanladılar. Fakat alay konusu
ettikleri gerçeklerin haberleri ilerde kendilerine gelecektir. (En'am
suresi 5) Kıssanın bu bölümü, kesik kesik tablolar
halinde verilmektedir. Her tablo ile diğeri arasında bir
boşluk vardır. Bu boşluk bir sahnenin perdesinin
kapanması ve diğerinin perdesinin açılması
kadar bir zaman dilimini doldurmaktadır. Bu, Kur'an'ın
kıssayı sergileme metodunda bilinçli olarak seçilen
edebi bir özelliktir.
Burada yedi tablo yer almaktadır:
Birincisi: Seslenme, peygamberlik verme, vahiy ve Hz. Musa
-selam üzerine olsun- ile Rabbi arasında geçen diyalog
sahnesidir.
İkincisi: Hz. Musa'nın Firavun ve hanedanı ile yüzyüze
gelmesi tablosudur. Bu yüzyüze gelmede Hz. Musa peygamberlik
mesajı ile Asa ve Bembeyaz El mucizelerini ortaya
koymaktadır.
Üçüncüsü: Komplo, büyücülerin toplanması ve büyük
yarışmaya insanların seyirci olarak
katılmasının sağlanması tablosudur.
Dördüncüsü: Büyücülerin Firavun'un huzurunda ücret ve
mükafat konusunda tatmin edici anlaşma yapmaları
tablosudur.
Beşincisi: Yarışmanın
yapıldığı, büyücülerin iman ettiği,
Firavun'un öfke ile dolu olarak tehdit savurduğu tablodur.
Altıncısı: İki bölümü bulunan bir
tablodur. Tablonun birinci bölümü, yüce Allah'ın Hz.
Musa'ya kullarını geceden yola koymasını
vahyetmesidir. İkinci bölümü ise Firavun'un hızla
şehirlere yayılan haberler gönderip
İsrailoğullarını takip etmek için ordular
toplamalarını istemesidir.
Yedincisi: Deniz önünde karşılaşmaları
tablosudur. Bu tablonun sonunda deniz kapanıyor, zalimler
boğuluyor ve inananlar kurtuluyor.
Bu tablolar A'raf, Yunus ve Taha surelerinde de verilmişti.
Fakat her yerde tablonun ortama uygun düşecek tarafı, yönelişine
uygun düşecek bir yolla aktarılmıştır.
Her bir surede belli noktalar üzerinde yoğunlaşılmıştır.
Mesela A'raf suresinde kıssa Hz. Musa ile Firavun'un yüzleşmesi
tablosu ile başlamış ve bu tablo özet halinde
verilmiştir. Büyücüler tablosu ve sonucu kısa halde
geçilmiştir. Bundan sonra Firavun ve hanedanının
komplolarına geniş yer verilmiştir. Bu
yarışmadan sonra ve boğulma ve kurtuluş
tablosundan önce, Hz. Musa'nın Mısırda ikamet
edişi ve bu sırada gösterdiği mucizeleri
anlatılmıştır. Denizi geçtikten sonra
İsrailoğullarının hayatı uzun
uzadıya bölümler halinde sunulmuştur. Halbuki burada
Hz. Musa ile Firavun arasında Allah'ın birliği ve
peygàmbere vahiy bildirmesi üzerinde tartışmanın
yer aldığı sahne geniş tutulmuştur. Zaten
bu surede peygamberimiz -salat ve selam üzerine olsun- ile müşrikler
arasında asıl tartışma konusu da budur.
Yunus suresinde karşılaşma tablosu özet halinde
verilmiş, Asa ve El mucizelerine değinilmemiştir.
Yarışma tablosu özet olarak sunulmuştur. Burada
ise bu ikisine geniş yer verilmiştir.
Taha suresinde Hz. Musa ile Rabbi arasında diyalog
tablosuna geniş yer verilmiş, karşılaşma
ile yarışma tablolarından sonra
İsrailoğullarına yolculuklarında uzun boylu
arkadaşlık yapılmıştır. Burada ise
boğulma ve kurtuluş tablolarının ötesine
geçilmemektedir.
Kur'an surelerinde çok sık yer almalarına
rağmen kıssaların sunuluşunda asla bir tekrara
rastlamıyoruz. Sunulan bölümlerin seçilişindeki bu
zenginlik, her bölümün tabloları, her tablonun seçilen
tarafı ve sunuluş tarzı. Bütün bunlar kıssaları
her yerde yeni kılmakta ve bulundukları yerle uyum içine
girmelerini Sağlamaktadır.