11- Allah da onları o günün kötülüğünden korur,
yüzlerine parlaklık ve gönüllerine sevinç sunar.
Görülüyor ki, o seçkin kulların o korkusunu
taşıdıkları günün kötülüğünden
korunacakları hemen garanti ediliyor. Böylece bu dünyada bu
Kur'an'ın mesajını alarak onaylayan o
bahtiyarların huzura kavuşmaları
sağlanıyor. Allah'ın onlara çetin ve çatık
kaşlı gün göstermeyeceği, tersine onlara yüzlerine
parlaklık ve gönüllerine sevinç sunacağı
belirtiliyor. Çünkü bu ayrıcalık onların
korkularına, çekingenliklerine, kalplerine arınmışlığına
ve duygularının temizliğine yaraşan bir
ödüldür.
Bunun arkasından o bahtiyarların içinde ağırlanacakları
cennetin nimetlerinin tanıtılmasına devam ediliyor:
12- Sabretmelerinin karşılığında
kendilerini cennetle ve ipekli elbiselerle ödüllendirir.
13- Koltuklara kurulurlar. Orada ne yakıcı güneş,
ne de dondurucu soğuk görürler.
Yani kendilerine konut olarak cennet ve giyecek olarak da
ipekten elbiseler verilecektir.
Onlar güvenli bir toplantıda biraraya gelmiş, sohbet
ediyorlar. Çevrelerini saran hava bolluk, refah havasıdır.
Bu hava sıcak değil, ılıktır; soğuk
değil, serindir. Ne yakıcı rüzgar estiren bir
güneş ve ne de dondurucu soğuk vardır. Bu
tanıtmaya şunu eklemeliyiz: Orası başka bir
âlemdir; orada ne şu bildiğimiz güneş ve ne de
onun benzeri olan başka güneşler vardır, o kadar.
Devam edelim:
14- Ağaçların gölgeleyici saçakları
başlarına yakın alçaklıkta ve
meyvalarının devşirilmesi son derece kolay olur.
15- Onlara gümüş tabaklarla ve saydam kadehlerle servis
yapılır.
16- Bu gümüşten saydam kadehlerin büyüklükleri
ihtiyaçlarına göre belirlenmiştir.
17- Onlara orada taslar içinde zencefil karışımlı
içecekler sunulur.
18- Bu "selsebil " adı verilen bir cennet
pınarıdır.
Ağaçların gölgeleyici saçakları ve meyva yüklü
dalları cennetliklere iyice yaklaşıyor. Hiç kuşkusuz
bu durum hayal edilebilecek rahatlıkların ve gölgelenmelerin
en yararlısını canlandıran bir görüntü oluşturur.
İşte yüce Allah'ın iyi kullarına ödül
olarak sunduğu cennetin genel görünümü budur. Bu "iyi
kullar" dünyadaki hayatlarında yüce Allah'ın az
yukarda çizdiği parlak, duygulandırıcı ve gönül
açıcı tablo uyarınca yaşamış
kimselerdi. Sonra cennetteki nimetlere ve hizmetlere ilişkin
ayrıntılara geçiliyor.
Cennetlikler geniş yapraklı ağaçların gölgeleri,
yere sarkmış dalların ve tatlı, ılık
bir havanın altında, koltuklarına kurulmuş
olarak safa sürerlerken buyruklarındaki hizmetçiler
kendilerine gümüş kaplarda getirilen ve yine gümüş
maşrapalarla dağıtılan içecekler sunarlar. Bu
gümüş maşrapalar gümüşten olmalarına
rağmen kristal gibi şeffaftırlar ki, dünyadaki
gümüş kaplarda böyle bir özellik görülemez. Ayrıca
bu maşrapalar, bu kaseler hem yararlılığı
ve hem de güzelliği biraraya getiren, uygun büyüklüktedirler.
Sonra bu içeceğe "zencefil"
karıştırılmıştır.
Tıpkı daha önce tanıtılan bir cennet içeceğinin
içine "kafur" karıştırıldığı
gibi. Ayrıca içecek tatlılığından ve
hoş içimliliğinden dolayı "selsebil"
adı ile anılan bir cennet pınarından
sağlanmaktadır.
Dahası var. Bu testilerle ve kaselerle cennetliklere içecek
dağıtan hizmetçiler yüzlerinde tüy bitmemiş taze
delikanlılardır. Ne zaman aşınımına
uğrarlar ve ne de yaşlanırlar. Hep genç, delikanlı
ve parlak yüzlü kalırlar. Cennetin orasına
burasına inciler gibi serpilmişlerdir. Okuyoruz: