CUMA NAMAZI
9- Ey iman edenler! Cuma günü namaza çağrıldığınız
zaman, hemen Allah'ı anmaya koşun ve alış
verişi bırakın. Eğer siz gerçeği anlayan
kimseler iseniz elbette bu, sizin için daha hayırlıdır.
10- Namaz bitince yeryüzüne dağılın ve
Allah'ın lütfunu isteyin. Allah'ı çok zikredin, umulur
ki kurtuluşa erersiniz.
11- Onlar bir ticaret ve eğlence gördükleri zaman hemen
dağılıp oraya giderler ve seni ayakta
bırakırlar. De ki: `Allah'ın yanında bulunan
eğlenceden ve ticaretten daha hayırlıdır.
Allah rızık verenlerin en
hayırlısıdır."
Cuma namazı toplayıcı, kuşatıcı
bir namazdır. Toplu halde kılınmadan sahih olmaz.
Bu haftalık bir namazdır. Orada müslümanların
toplanmaları buluşmaları, kendilerine Allah'ı
hatırlatan konuşmayı dinlemeleri zorunludur. Cuma
namazı düzenli bir ibadettir. Zaten islam, dünya ve ahiret
hazırlığını tek bir düzen içinde ve tek
bir ibadet sistemi içinde çözüme kavuşturur. Her ikisi de
ibadettir, bunların. Cuma namazı islamın sosyal
nitelikli inancını özel bir şekilde dile
getirmektedir. Nitekim "Saf" suresi ayetlerini açıklarken
bu konuda bazı yorumlar yapmıştık.
Cuma namazının fazileti, cuma namazına
teşvik ve banyo yapma, temiz elbiseler giyinme ve koku sürünme
ile ilgili hazırlıkları ifade eden pek çok
hadisler de vardır.
Buhari ve Müslim'de İbni Ömer'den gelen bir rivayette
Resulullah'ın şöyle buyurduğu ifade edilmektedir: "Biriniz
cuma namazına giderken banyo yapsın." Sünen
kitaplarının dördünde Evs İbni Evs Sakafi'den
gelen rivayette deniyor ki: Resulullah'tan işittim, şöyle
diyordu: "Kim cuma günü elbisesini yıkar ve banyo
ederse, erken kalkar ve erken yola düşerse, bineğe
binmeyip yolda yürürse, imama yakın durur, sözlerine kulak
verip bu arada boş söz ve işle uğraşmazsa
attığı her adım için gündüzü oruçlu,
gecesi ibadetli bir yıllık mükafat elde eder."
İmam-ı Ahmed, Kab bin Malik yoluyla Ebu Eyüp
Ensari'den, onun şöyle dediğini rivayet eder: Hz.
Peygamber'den işittim, şöyle diyordu: "Kim cuma
günü yıkanır ve evindeki kokusundan sürünür, en
güzel elbiselerini giyer, sonra camiye gelip dilerse iki rekat
namaz kılıp kimseyi de rahatsız etmezse, imam
hutbeye çıkıp, namazı bitirene kadar susup sessiz
kalırsa onun bu cumayla diğer cuma arasındaki günahları
için kefaret olur."
Bu bölümün birinci ayeti, müslümanların
ezanı duyduklarında alış-verişi ve
diğer her türlü çalışmayı
bırakmalarını emretmektedir.
"Ey iman edenler, cuma günü namaza çağrıldığınız
zaman Allah'ı anmaya koşun ve alış-verişi
bırakın: '
O andan itibaren dünya işlerinden
sıyrıldıktan sonra hemen Allah'ı anmaya geçmelerini
teşvik etmektedir:
"Eğer siz gerçeği anlayan kimseler iseniz bu
sizin için daha hayırlıdır."
Bu da gösteriyor ki ticaret ve hayatın diğer
uğraşlarından el etek çekmek, böyle bir teşviki
ve sevdirmeyi gerektiriyordu. Bu aynı zamanda gönüller
için sürekli bir uyarıdır. İnsanın dünya işlerinden
ve yeryüzünün cazibeli değerlerinden el etek çektiği,
kalbini bunlardan arındırdığı zaman
dilimleri olmalıdır. Böylece yalnız Rabbinin
olabilmeli, O'nunla başbaşa kalmalı, kendini O'nun
zikrine adamalıdır. Bu
çok özel tadın
zevkine erebilmeli, böylece yüceler alemi ile ilişkiye geçerek
o aleme dalmalı, kalbini ve göğsünü bu hoş
kokulu tertemiz manevi hava ile doldurmalı, onun güzel
kokusundan tadından, zevkinden payını
almalıdır.
Sonra dünya işlerine dönmeleri, sonra bu işler
sırasında Allah'ın adını hatırdan çıkarılmaması
hatırlatılır.
"Namaz bitince yeryüzüne dağılın ve
Allah'ın lütfunu isteyin. Allah'ı çok zikredin, umulur
ki kurtuluşa erersiniz:'
İşte bu, islam sistemine damgasını vuran
dengenin kendisidir. Yeryüzündeki hayatın gereklerini
yerine getirme, çalışma çabalama didinme ve kazanma
gibi gereksinimleri ile bir süre bu havadan ruhen koparak,
kalbinin bağını keserek bütünüyle kendini zikre,
Allah'ı anmaya verme arasındaki denge. Bu eylem kalbin
hayatı için zorunludur. Yoksa büyük emanetin
yükümlülüklerini onsuz elde etmek algılamak ve yerine
getirmek mümkün değildir. Geçim peşinde koşarken
dahi Allah'ı anmak gerekmektedir. Günlük işleri yerine
getirirken Allah'ı kalbinde hissetmek insanın dünya
hayatı için yaptığı çalışmaları
ibadete dönüştürür. Yalnız bununla beraber
insanın somut zikir, görevini de yerine getirmesi, kendini
tamamı ile dünyadan koparma ve köklü bir şekilde
kendini Allah'a adama anlarının da bulunması
gerekmektedir. Nitekim bu iki ayetin teması da buna
işaret etmektedir.
Ancak İbni Malik cuma namazını
kıldığında kalkar gider caminin
kapısında durup şöyle derdi: "Allah'ım
çağrına uydum. Bana farz kıldığın
namazı kıldım. Bana emrettiğin şekilde
buradan ayrılıp işimin başına dönüyorum.
Bana hazinenden rızık ihsan et. Sen rızık
verenlerin en hayırlısısın." (Bu
olayı İbni Ebi Hatim rivayet etmiştir)
Bu tablo ilk müslümanların meseleyi ne kadar ciddi
olarak ele aldıklarını göstermektedir. Onlar emri
duyar duymaz tam bir sadelik içinde ve gerçek anlamı ile
onu harfi harfine uyguluyorlardı!
Belki de ilk müslüman nesli, surenin son ayetinde ifade
edildiği gibi, onca cahili eğilimlere ve cazibelere
rağmen ulaştığı seviyeye
ulaştıran onların bu ciddi, net ve sade
anlayışlarıydı.
"Onlar bir ticaret ve eğlence gördükleri zaman
hemen dağılıp oraya giderler ve seni ayakta
bırakırlar. De ki: `Allah'ın yanında bulunan,
eğlenceden ve ticaretten daha hayırlıdır.
Allah rızık verenlerin en
hayırlısıdı
r."
Hz. Cabir'den rivayet edilen bir hadiste deniyor ki: "Biz
bir ara Hz. Peygamberle birlikte namaz kılıyorduk. Bu
sırada bir yiyecek kervanı çıkageldi. Herkes ona dönüp
gitti. Peygamberin etrafında sadece on iki kişi
kalmıştı. Bunların ikisi Hz. Ebu Bekir ve Hz.
Ömer'di. Bunun üzerine şu ayet indi." (Bu hadis Buhari,
Müslim ve Tirmizi rivayet etmişlerdir)
"Ayet-i Kerimede onların dikkatleri Allah'ın
katındaki mükafata çekilmekte ve bunun oyun ve eğlenceden
daha hayırlı olduğu belirtilmektedir. Ayrıca
rızık verenin Allah olduğu
hatırlatılmaktadır. "Allah rızık
verenlerin en hayırlısıdır."
Bu olay daha önce belirttiğimiz gibi tarihteki o
eşsiz topluluğun yetiştirilmesi için eğitim
ve ruhi yapının kurulması uğruna ne denli
çabaların, gayretlerin sarf edildiğini ortaya
koymaktadır. Bu eşsiz nesil Allah yolunda çaba sarfeden
herkese tüm asırlar boyunca
karşılaştıkları zaaflara, eksikliklere,
geri kalmalara ve ayak kaymalarına karşı tükenmez
bir sabır hazinesi kazandırmıştır.
İşte bu, iyisiyle, kötüsüyle bugün de yine karşımızda
bulunan insan halidir. Bu insan sabırla, anlayışla,
kavrayışla, sebatla, direnmeyle yolun ortasında
geri dönmekle inanç davasının, temizlenmenin ve
arınmanın sınırsız basamaklarında yükselebilir.
Yardımcısı Allah'tır.
CUMA SURESİNİN SONU