O |
Cum´a
|
O |
|
4- Bu Allah'ın dilediğine verdiği lütuftur.
Allah büyük lütuf sahibidir.
Yüce Allah'ın, bir toplumu, bir milleti veya bir ferdi bu
büyük emaneti taşısın, Allah nurunun konduğu,
onun feyzinin alındığı yer olsun, göğün
kendisi vasıtası ile yerle temasa geçtiği merkez
olsun diye seçmesi. Evet işte Allah'ın bu seçmesi dahi
eşi ve dengi bulunmayan bir lütuftur. İnanmış
insanın canını, malını ve
hayatını uğrunda feda etmesine değer lütuftur.
Yolun zorluklarına, mücadelenin acılarına ve
cihadın tüm zorluklarına denk gelen bir lütuf.
Yüce Allah Medine'deki müslüman topluluğa ve henüz
onlara ulaşmamış, onlardan sonra gelecek onlara
bağlı müslümanlara hatırlatıyor. Onlara bu
emaneti taşımak için kendilerini seçmiş olma lütfunu
hatırlatıyor. Kendilerine kitabı okuyacak,
kendilerini arındıracak, kendilerine kitabı ve
hikmeti öğretecek peygamberi aralarından, içlerinden
çıkarmakla ilgili lütfunu, ihsanını
hatırlatmaktadır. Zaman süreci içinde sonradan gelecek
nesillere ilahi azıktan ve ilk müslüman cemaatin yaşadığı
hayat gerçeklerinden bir dizi deneyimler, geniş çaplı
tecrübeler bırakmıştır. Yüce Allah, yanı
başında tüm değerlerin ve tüm nimetlerin
küçüldüğü ve yanında bütün fedakarlıkların
ve acıların basitleştiği bu büyük lütfu ve
ihsanı hatırlatmaktadır.
KİTAP YÜKLÜ EŞEKLER
Bundan sonra yahudilerin Allah'ın emanetini
taşıma hususundaki görevlerinin sona erdiğini
ifade ediyor. Çünkü onların artık bu emaneti yüklenecek
kalpleri yoktur. Zira bu emaneti ancak diri, keskin anlayış
ve kavrayış sahibi, bilinçli, duyarlı kendini yüklendiği
göreve adayan kalpler taşıyabilirler.
5- Kendilerine Tevrat öğretildiği halde, onun
gereğini yapmayanların durumu, sırtına kitap yüklü
eşeğin durumu gibidir. Allah'ın ayetlerini
yalanlayanların durumu ne kötüdür. Allah zalimler topluluğunu
doğru yola iletmez.
İsrailoğulları Tevrat'ı yüklendiler.
Şeriat ve akidenin emaneti ile yükümlü oldular. "Sonra
O'nu taşımadılar." Zira
emaneti yüklenmek; anlamak, öğrenmek ve kavramakla
başlar. Emanetin gereğini hem iç dünyada hem de dış
dünyada gerçekleştirmek için çalışmakla sona
erer. Ne varki İsrail oğullarının
Kur'an-ı Kerim tarafından aktarılan ve tarihi gerçeğinden
de ortaya çıktığı gibi, hayatları
onların bu emaneti takdir ettiklerini, onun gerçek yüzünü
kavradıklarını ve onu pratik hayatlarında
yaşadıklarını göstermemektedir. Bu nedenle
onlar koca koca kitaplar taşıyan eşeklere dönmüşlerdir.
Sadece onların ağırlığını
taşımışlar, onlara sahip çıkmamışlardır.
Onun amacına katkıda bulunmamışlardır.
Bu tablo çirkin ve iğrenç bir tablodur. Kötü ve
çirkin bir örnektir. Bununla beraber doğru bir gerçeği
dile getiren bir tablodur. Allah'ın ayetlerini yalanlayan
topluluğun durumu örneği ne kötüdür: "Allah
zalimler topluluğunu doğru yola iletmez." İnanç
emanetini yüklenip sonra onun gereğini yerine getirmeyenler,
pek çok nesiller boyunca bozulan ve bu zamanda yaşayanlar, müslümanların
adlarını taşıdıkları halde
onların yaptıklarını yapmayanlar, özellikle
Kur'an'ı ve kitapları okudukları halde içindekilerle
amel etmeyenler, gereğini yerine getirmeyenler, evet
bunların hepsi önce Tevrat'ı yüklenip sonra gereğini
yerine getirmeyenler gibidirler. Tıpkı koca koca
kitapları taşıyan eşekler gibi. Bu tür
insanlar çok hem de pek çoktur! Çünkü mesele taşınan
ve okunan kitaplar meselesi değildir. Önemli olan bu
kitaplardakini güzelce kavramak ve gereğini yerine
getirmektir, anlamak ve yaşamaktır. Yahudiler, -bugün
de kendilerini öyle kabul ettikleri gibi- Allah'ın seçkin
milleti olduklarını iddia ediyorlardı. Kendilerinin
dışında kalanlara ise "Cuyim" yani
diğer milletler veya bilgisizler diyorlardı. Bu nedenle
diğer milletlere karşı dinlerinin hükümlerine
uymalarının gerekmediğini ileri sürüyorlardı.
"Ümmilere (kendi dinimizden olmayanlara) karşı
hiçbir sorumluluğumuz yoktur." ( Al-i
İmran suresi, 75)
Yahudilerin buna benzer hiçbir delile dayanmadan Allah adına
uydurdukları yalana dayalı nice iddialar vardır. Bu
nedenle surenin burasında karşılıklı
beddualaşma gündeme geliyor. Bu karşılıklı
beddualaşma hem onlara, hem hristiyanlara hem de Mekke'deki müşrik
Araplara yöneltilmişti:
|
|
O |
|
O |
|