O |
Zümer
|
O |
|
41- Biz, insanlar için bu Kitab'ı hak ile sana indirdik.
Artık kim doğru yola gelirse kendi yararınadır;
kim de saparsa kendi zararınadır. Sen onların
üzerine vekil değilsin.
42- Allah, öleceklerin ölümleri anında,
ölmeyeceklerinde uykuları esnasında ruhlarını
alır. Sonra ölümlerine hükmettiği kimselerinkini
tutar; diğerlerini bir süreye kadar salıverir.
Doğrusu bunda, düşünen bir toplum için ibretler vardır.
43- Yoksa Allah'dan başka şefaatçiler mi ediniyorlar?
De ki: "Onlar, hiçbir şeye sahip olmadıkları,
akıl da edemedikleri halde mi şefaat edecekler?"
44- De ki: "Bütün şefaat Allah'ın iznine
bağlıdır. Göklerin ve yerin hükümranlığı
O'nundur. Sonra O'na döneceksiniz. "
"Biz, insanlar için bu Kitab'ı hak ile sana indirdik."
Hak, O'nun yapısında. Hak, O'nun metodunda. Hak,
O'nun şeriatında. Gökleri ve yeri ayakta tutan Hak. Bu
Kitap'da insanlığın hayatı için gereken
düzenin ve bütün bir evrenin düzeninin tam bir ahenkle
üzerinde buluştuğu Hak. Bu
Hak, "insanlar"
için inmiştir. Onunla yollarını
doğrultsunlar, onunla birlikte yaşasınlar ve ona
dayanarak ayağa kalksınlar. Sen ise sadece bir haberci.
Onlar bu haberi duyduktan sonra dilediklerini kendilerine seçsinler.
İstersin doğru yolu, ister sapıklığı;
ister nimetleri, ister azabı. Herkes kendisini, dilediği
tarafa götürür. Sen onların başına bekçi değilsin.
Onlardan sorumlu da de ilsin. "Artık kim doğru
yola gelirse kendi yararınadır; kim de saparsa kendi
zararınadır. Sen onların üzerine vekil değilsin."
Onların başında vekil olan sadece Allah'dır
Onlar hem uyanıkken hem de uyurken tüm hallerinde O'nun
avucu içindedirler. O, onlara dilediğini yapabilir: "Allah
öleceklerin ölümleri anında, ölmeyeceklerinde uykuları
esnasında ruhlarını
alır. Sonra ölümlerine hükmetti i kimselerinkini tutar; diğerlerini
bir süreye kadar salıverir. Doğrusu bunda, düşünen
bir toplum için ibretler vardır." Ölen
insanların ecellerini belirleyen Allah'dır. Uyuyan
insanları belli bir zaman kadar u utan da O'dur.
İnsanlara, uyurken, ölmemekle beraber bir tür ölüm hali
yaşatan da O'dur. Uyku halindeki insanın eceli
gelmişse, onun canım alır; O da bir daha uyanamaz.
Eceli gelmeyen insanın canını ise serbest
bırakır: o da yeniden uyanır. Yani bütün insanların
canları hem uyanıklık hem de uyku halinde O'nun
elindedir.
"Doğrusu bunda, düşünen bir toplum için
ibretler vardır."
Onlar, bu şekilde sürekli olarak Allah'ın
avucundadırlar. Onların başına vekil olan da
O'dur. Sen onların başına vekil değilsin.
Eğer onlar doğru yolu seçerlerse kendileri lehine olur.
Sapıklığı seçerlerse aleyhlerine olur. Yani
onlar her halde hesaba çekilecekler. Kendi hallerine bırakılmayacaklar.
Öyleyse bağlarının çözülmesini ve kurtulmayı
nasıl bekleyebiliyorlar?
"Yoksa Allah'dan başka şefaatçılar mı
ediniyorlar? De ki: "Onlar hiçbir şeye
sahip olmadıkları, akıl da edemedikleri halde mi
şefaat edecekler."
"De ki: "Bütün şefaat Allah'ın iznine
bağlıdır. Göklerin ve yerin hükümranlığı
O'nundur. Sonra O'na döneceksiniz."
Bu soru, onları aşağılama, hafife alma
amacına yöneliktir. Onların, kendilerini Allah'a
yaklaştıran aracılar olsunlar diye meleklerin
heykellerine tapmaya yönelik anlayışlarını
eleştirmektedir.
"De ki: "Onlar hiçbir şeye sahip
olmadıkları, akıl da edemedikleri halde mi
şefaat edecekler?"
Bu sorudan hemen sonra şefaatin tamamen Allah'ın
elinde olduğunu belirten hüküm yer alıyor.
Dilediği kimse için "yine kendisinin" dilediği
kimseye şefaat izni verecek olan da O'dur. Onların
şefaate ehliyetli olarak gördüklerini, Allah'ın
dışında ortaklar olarak kabul etmelerine neden
olacak bir şey mi?
"Göklerin ve yerin hükümranlığı O'nundur."
Bu hükümranlık içinde O'nun iradesine karşı
çıkacak bir güç yoktur.
"Sonra O'na döneceksiniz."
Eninde sonunda O'na dönmekten başka çare ve kurtuluş
yoktur.
Yüce Allah'ın hükümranlık ve hakimiyet
sıfatları ile tek başına ön plana çıktığı
bu konumda onların Tevhid anlayışından
nasıl nefret ettikleri ve etraflarını kuşatan
bütün bir varlığın tiksindiği şirk
anlayışına zevkle nasıl daldıkları
arz edilmektedir.
|
|
O |
|
O |
|