Yüce Allah, mü'min bir kul ile müşrik bir kulun
durumlarını bir örnekle açıklıyor: Müşrik
olan kulun durumu, birbiriyle uyuşmayan, geçimsiz ortakların
emrinde çalışan bir adamın durumu gibidir:
Ortakların her biri onu bir tarafa çekmekte, her biri ayrı
görevler vermekte, adam ise bu aykırı arzular, emirler
arasında şaşırıp kalmakta, gücü ve
enerjisi dağılmakta, bir proğram üzerinde karar kılamamakta,
doğru-dürüst bir yola girememektedir. Efendilerinin
birbirleriyle çelişen, çatışan, boğuşan
arzularını tatmin edememekte, onların hepsini
razı edememekte, güçleri ve enerjileri darmadağın
olup gitmektedir. Mü'min olan kulun durumu ise şöyledir: O,
bir tek efendinin emrine bağlıdır. Efendisinin
kendisinden ne istediğini, ne ile yükümlü bulunduğunu
bilmektedir. Onun için o, huzur içinde, emin bir halde apaçık
olan yolunda sağlıklı biçimde ilerlemeye devam
eder.
Bu iki adamın durumu bir değildir. Bir efendiye
bağlı olan adamın belli bir istikameti, bilgisi ve
inancı vardır. Gücü bir noktaya toplanır, yönü
birdir. Yolu apaydınlıktır. Geçimsiz efendilere bağlı
adam ise, hep sıkıntı ve tereddüt içindedir. Bir
işte karar kılamaz. Bırak hepsini razı etmeyi,
efendilerinin birini dahi razı edemez.
Bu örnek, tevhid gerçeği ile şirk gerçeğini bütün
yönleri ile tasvir etmektedir. Tevhid gerçeğine iman eden
kalb, bu yeryüzündeki yolculuğunu doğru yolda giderek
tamamlar. Zira onun gözü ufuktaki bir tek yıldıza
bakar. Bu nedenle yolunu şaşırmaz. Hayatın,
kuvvetin ve rızkın bir tek kaynağını
tanır. Zarar veya fayda vermenin kaynağını bir
bilir. Vermenin ve almanın tek kaynağına
dayanır. Bu bir kaynağın doğrultusunda
adımlarını doğru-düzgün atar. Yalnız
ondan destek alır. Elini bir tek ipe atar. Onun
halkasına sımsıkı yapışır. Yönünü
bir tek hedefe doğru ayarlar. Gözünü ondan ayırmaz.
Bir tek efendiye hizmet eder. Onun neye razı olduğunu
bilir; bu işleri yapar. Neden
hoşlanmadığını bilir; ondan da
sakınır... Böylece güçleri bir noktada toplanır
ve aynı zamanda birleşir. Bütün güçlerini ve
çabalarını değerlendirir, verimli hale getirir,
yeryüzünde iki ayağı da sağlam şekilde yere
bastığı halde gökte tek olan ilah ile bağını
sağlamlaştırır.
Dolu dolu mesajları ile konuşan bu örnekten sonra
kulları için rahat, güven, huzur, istikamet ve istikrarı
seçen Allah'a hamd etme yer almâktadır. Onlar bununla
beraber hâlâ sapıklıkta direniyorlar. Halbuki
onların çoğu gerçeği bilmiyorlar.
Bu, Kur'an-ı Kerim'in ders almaları için insanlara
takdim ettiği örneklerden biridir. Kur'an, Arapça bir
kitaptır. Dosdoğrudur, apaçıktır. Orada ne
karışıklık, ne eğrilik, ne de sapma türünden
bir durum söz konusudur. İnsanın fıtratına,
en kolay, en anlaşılır bir dille hitab eder.
24. CÜZÜN BAŞLANGICI
Şimdi ele alacağımız bölüm, önceki
bölümün bir değerlendirilmesi niteliğindedir. Gökten
inen su mucizesi, bu su ile yeşeren ekin mucizesi ve Allah
katından inen Kitab mucizesi sergilendikten sonra Kur'an'da
verilen örneklere değinilmiştir. "Fakat çokları
bilmiyor" Bunun ardından Hz. Peygamberin işi
ile kendilerinin işinin Allah'a havale edildiği,
öldükten sonrâ aralarında hüküm verecek olanın
Allah olduğu, yalancı ve yalanlayıcı olan kâfirleri
hak ettikleri şekilde cezalandıracağı;
doğru sözlü olan ve ilahi mesajı
doğrulayanları ise iyiliklerinin
karşılığı olarak ödüllendireceği
dile getiriliyor.