Üst üste bina edilen katlardan oluşan köşklerin ve
onların altından akan ırmakların
sergilediği manzara, cehennem ehlinin altlarını ve
üstlerini kat kat saran ateş sahnesini
karşılamaktadır. Kur'an-ı Kerim'in ifade
üslubu, sahneleri gözler önüne sererken bu karşılıklı
dengelemeye, bu simetrik ifade tarzına her zaman riayet
etmektedir.
Bu, Allah'ın vaadidir. Allah'ın vaadi mutlaka yerine
gelir. Yüce Allah, verdiği söze muhalefet etmez.
Kur'an-ı Kerim'le ilk olarak muhatap olan müslümanlar bu
sahneleri hayatlarında birer gerçek olarak yaşamışlardır.
Onların kalbleri bunları seyrediyor, hissediyor ve görüyordu.
Gördükleri manzaralardan etkileniyor, ürperiyor ve onlara karşılık
veriyorlardı. İşte bu nedenle iç alemleri bu kadar
değişebildi; bu yeryüzünde hayatları ahiret
bilinci ve gerçeği ile şekillendi. Onlar, hayatta
oldukları halde bu ahireti yaşıyorlar ve onunla
diriliyorlardı. İşte müslümanın,
Allah'ın vaadini bu şekilde anlaması, böyle
kabullenmesi gerekmektedir.
Surenin bu bölümünde, gökten yağmurun indirilmesiyle
yerdeki bitkinin dirilmesine, canlanmasına ve kısa bir dönem
sonra hayatının sona ermesine dikkat çekilmektedir.
Dünya hayatının geçici olan gerçekliğini ortaya
koyması için çoğu zaman bu örnek verilmektedir.
Olayları güzel biçimde algılayabilen ve düşünüp
değerlendirebilen akıl sahiplerinin bu örnek üzerinde
düşünmeleri ve onu güzelce algılamaları için
bir direktif de veriliyor bu bölümde. Gökten indirilen yağmurdan
söz edilmesi nedeniyle kalpleri diriltmesi ve gönülleri
ferahlatması için gökten indirilen Kitab'a işaret
edilmektedir. Hem de bu kitaba açık olan kalplerin korku ve
ürperişle, yumuşayarak ve huzura kavuşarak onu
benimsediklerini tasvir ederek. Allah'ın zikrine kulak verip
kabul edenlerin akıbetleri ile Allah'ın zikrine
karşı kalpleri katılaşanların
sonlarını tasvir ederek. Bu bölümün sonunda sure,
Tevhid gerçeğine yöneliyor. Tek ilaha kulluk eden adamla değişik
ilahlara kulluk yapan adamın halini bir örnekle ortaya
koyuyor. Bu iki adamın durumu bir olmadığı
gibi örnekleri de bir değildir. Tıpkı geçimsiz
efendilerin emrinde çalışan adamın halı ile
hiç kimseyle çekişmeyen tek efendiye bağlı
adamın durumunun aynı olmadığı gibi...