Ayet-i kerimede geçen "Tağut" kavramı
tıpkı melekût, azamût ve rahamût gibidir. Tuğyan
masdarının, çokluğu ve büyüklüğü ifade
eden bir kipidir bu. Tağut, taşkınlık yapan ve
sınırını aşan her şeydir.
Tağuta ibadet yapmak-tan sakınanlar, herhangi bir
şekilde Allah'ın dışındaki nesnelere
kulluk yapmaktan sakınanların kendileridir. Yalnız
Rabb'lerine yönelenler, yalnız O'na dönüş yapanlar,
yalnız O'na karşı kulluk makamında duranlar da
onlardır.
İşte, "Bunlara müjde vardır." Bu
müjde onlara yüceler aleminden gelmektedir. Peygamber Allah'ın
emri ile onu kendilerine açıklamaktadır: "Müjdele
kullarımı" Bu, gerçekten yüce bir müjdedir.
Bu müjdeyi kendilerine getiren de onurlandırılmış
peygamberdir. Bu dahi tek başına büyük bir nimettir!
Bu müjdelenen insanların en belirgin vasıfları
kulak verdikleri sözleri güzel dinleyip; kalplerinin bu
sözlerin iyisini, güzel olanlarını alıp geriye
kalanlarını terk etmeleridir. Kalpleri ve ruhları
arındıran güzel sözlerden başkası
onların içlerini açmaz ve ilgilerini çekmez. Temiz olan
gönül, temiz ve güzel söze açılır. Onu alır ve
ona karşılık verir. Kötü olan gönül ise ancak
kötü sözden başkasına açılmaz ve yalnız
ona karşılık verir.
"İşte onlar, Allah'ın kendilerini
doğru yola ilettiği kimselerdir."
Yüce Allah onların kalplerinde iyilik olduğunu
bildiğinden onları, sözün güzeline kulak açmaya ve
onu alıp kabul etmeye yöneltmiştir. Zaten doğru
yola iletmek yalnız Allah'a mahsustur.
"İşte onlar akıl sahipleridir."
Aklı selim, sahibini arınmaya ve kurtuluşa
ileten akıldır. Arınma ve kurtuluş yolunu
izlemeyenin sanki aklı elinden alınmıştır.
Sanki o, Allah'ın kendisine verdiği bu nimetten
mahrumdur.
Bunların ahirette nimet içerisinde oluş sahneleri
sergilenmeden önce tağuta kulluk yapanların cehenneme
girdikleri belirtiliyor. Ve hiç kimsenin onları bu
ateşten kurtaramayacağı ifade ediliyor: