O |
Zümer
|
O |
|
9- Geceleyin secde ederek ve ayakta durarak boyun büken,
ahiretten çekinen, Rabb'inin rahmetini dileyen kimse inkâr eden
kimse gibi olur mu? De ki: "Bilenlerle bilmeyenler bir olur
mu?" Doğrusu ancak aklı selim sahipleri öğüt
alır.
Bu şeffaf ve derin hisleri harekete geçiren bir tablodur.
Secdede ve ayakta görülen bu boyun eğiş, itaat ve yöneliş...
Ahiret endişesi ve Rabb'inin rahmetini elde etme umudu ile
birlikteki bu derin hassasiyet... İnsanın
uzbakışını aydınlatan; kalbe, görme,
buluşma ve sinyal alma nimetini bağışlayan bu
arınma ve şeffaflık... Evet, işte bunlar,n
hepsi insanın şeffaf ve parlak bir tablosunu
çizmektedir. Bu tablo, önceki ayetin çizmiş olduğu
çirkin, silik tabloyu karşılamaktadır. İster
istemez bu karşılaştırma gerçekleşmektedir:
"De ki: Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?"
Gerçek ilim, tanımaktır marifettir; gerçeği
kavramaktır. Bu ilim, insanın basiretini,
uzbakışını açar. İnsanın bu evrende
var olan değişmez gerçeklerle bağ
kurmasını sağlar. İlim, zihni dolduran, fakat
evrenin büyük gerçeklerine ulaştırmayan, açık
ve somut olan nesnelerin ötesine geçmeyen kopuk ve soyut
bilgiler değildir.
İşte gerçek ilme ve aydınlatıcı
marifete ulaşmanın yolu budur. Bu yol, yüce Allah'a
boyun eğip
O`a ibadet etme, kalbin hassasiyeti, ahiret endişesinin
bilincine varma, Allah'ın rahmetine ve ihsanına umut
bağlama, bu korku ve ürperti içinde Allah'ın kendisini
gözettiğini hatırda tutmadır. İşte yol
budur. Ancak bu yolla işin özü kavranabilir ve tanınabilir.
Bununla, görülen, duyulan ve denenen şeylerden
yararlanılır. Bu küçük gözlemlerin ve deneyimlerin
ötesinde bulunan büyük, değişmez gerçeklere ulaşılabilir.
Yalın deneylerin ve yüzeysel gözlemlerin sınırları
önünde duranlar ise, malumat derleyicileridir; alım
değildir onlar...
"Doğrusu ancak aklı selim sahipleri öğüt
alır."
Sadece duyarlı, bilinçli, açık, eşyanın
dış yüzeylerinin ötesinde bulunan gerçekleri kavrayan,
gördüğü ve bildiği şeylerden yararlanan, gördüğü
ve dokunduğu her şeyde Allah'ı hatırlayan;
Allah'ı da, O'nun huzuruna çıkarılacağı
günü de unutmayan kalblerin sahipleri bilebilirler.
Bu iki tablonun sergilenmesinden sonra iman edenlere
dönülüyor. Kötülüklerden sakınmaları ve iyilik
yapmaları için onlara çağrıda bulunuluyor. Bu dünyadaki
kısa hayatlarını, ahiret hayatının sürekli
olan kazancını elde etme için bir vasıta
yapmaları telkin ediliyor:
|
|
O |
|
O |
|