78- Andolsun biz size hakkı getirdik; fakat sizin çoğunuz
haktan hoşlanmıyorsunuz.
79- Yoksa bir işe mi karar verdiler? Doğrusu Biz de
kararlıyız.
80- Yoksa bizim, kendilerinin sırlarını ve gizli
konuşmalarım işitmediğimizi mi sanıyorlar?
Aksine işitiriz ve yanlarındaki elçilerimiz yazmaktadırlar.
Onların Hz. Peygambere uymayışlarının
nedeni haktan hoşnut olmayışlarıdır.
Yoksa
peygamberin sunduğu mesajını hak içerikli olduğunu
kavramadıklarından veya saygın peygamberin
doğruluğundan kuşku duyduklarından
kaynaklanmıyor bu tutumları. Çünkü onun insanlara
yalan isnat ettiğine tanık olmamışlardı.
Böyle biri nasıl Allah adına yalan söyleyebilir? Ona
iftira atabilir?
Gerçeğe karşı savaş açanlar, genellikle
onun gerçek olduğunu bilmiyor değildirler. Onlar gerçekten
hoşlanmazlar. Çünkü gerçek onların arzuları ile,
heves ve hevesleri ile çatışır. Azgın
ihtiraslarının yoluna dikilir. Onlar da
arzularını, azgın ihtiraslarını
frenleyemeyecek kadar zayıftırlar. Fakat hakka ve hak
davetçilerine karşı çok cesurdurlar. Dolayısıyle
heva ve hevesleri ve azgın ihtirasları
karşısındaki zayıflıklarından hakka
ve hak davetçilerine karşı bir güç, bir cesaret alıyorlar!
Bu yüzden sınırsız ve caydırıcı
güce sahip olan, onların gizli duygularını ve
kurdukları planları bilen yüce Allah onları
şu şekilde tehdit ediyor:
"Yoksa bir işe mi karar verdiler? Doğrusu biz de
kararlıyız."
"Yoksa bizim kendilerinin sırlarını ve
gizli konuşmalarını işitmediğimizi mi
sanıyorlar? Aksine işitiriz ve yanlarındaki elçilerimiz
yazmaktadırlar."
Onların yanlışta ısrar edip Hakka
karşı olumsuz tavır takınmalarına
karşılık yüce Allah'ın kesin emri ve
Hakkın üstün gelmesine ve desteklenmesine ilişkin
iradesi yeralıyor. Onların karanlıkta buluşup
komplolar kurup planlar hazırlamalarına
karşılık yüce Allah'ın gizli açık
herşeyi bildiği vurgulanıyor. Zayıf, güçsüz
ve yetersiz yaratıklar herşeyden güçlü, ve herşeyi
bilen yaratıcıya karşı çıktığında
akıbet önceden bellidir.
Surenin akışı bu dehşet verici tehditten
sonra onları kendi hallerine bırakarak Peygamber
efendimize yöneliyor ve onlara söylemesi gereken sözü
söyledikten sonra, onları bir benzerini az önce
gördükleri akıbetleri ile başbaşa
bırakmasını istiyor: