O |
Zuhruf
|
O |
|
55- Bizi öfkelendirince onlardan intikam aldık, böyle
hepsini suda boğduk.
56- Böylece onları, sonrakiler için hem bir örnek, hem
de bir ibret yaptık.
Burada yüce Allah intikam alışından, kafirleri
yerle bir edişinden sözediyor; böylece onların bu
tutumları karşısında ne kadar öfkelendiğini,
nasıl gazaplandığını gösteriyor. Yüce
Allah şöyle buyuruyor: "Bizi
öfkelendirince" Yani
bizi çok kızdırınca: "Onlardan intikam
aldık, böylece hepsini suda boğduk." Yani
Firavun'u, saray mensuplarını, ileri gelenleri ve
Firavun'un ordusunu suda boğduk. Bunlar Musa ve kavmini
izlerken suda boğuldular. Yüce Allah onları daha sonra
gelecek her zalim için bir örnek haline getirdi: "Böylece
onları sonrakiler için bir örnek yaptık."
Onlardan sonra gelen toplumların ders alacakları bir
ibret tablosu yaptık. Bu toplumları onların
kıssalarını öğrenip, kendileri için dersler
çıkarırlar.
Böylece Hz. Musa'nın -selâm üzerine olsun- kıssasından
sunulan bölüm Arapların kendilerine gönderilen saygın
peygamberleri karşısında
takındıkları tavrı sergileyen ve
aralarında benzerlik bulunan bu bölümle aynı noktada
buluşuyor. Bu yüzden Hz. Peygamber -salât ve selâm
üzerine olsun- ve onun çevresinde bulunan mü'minler moral
buluyorlar. Kur'an-ı Kerim bu kıssayı sunmakla bir
anlamda Allah'ın ayetlerinden yüz çeviren müşrikleri
sakındırıyor, kendilerinden önce aynı
tavrı takınan toplumların başına gelen
akıbetin benzeri bir felaketle onları uyarıyor...
Kıssanın sunuluşundaki gerçek, kıssadan
sunulan bölüm ile fiili durum ve bu durumla ilgili olarak bu
bölümün sunuluşu ile güdülen amaç arasındaki ahenk
aynı noktada buluşuyor. Böylece kıssa, hikmetlerle
dolu ilahi hayat sisteminde bir eğitim aracı
işlevini görüyor.
Bunun ardından Arapların meleklere kulluk
sunuşları ve bazı kitap ehli toplulukların
İsa Mesihe tapmaları ile ilgili tartışmaya
girişmeleri münasebetiyle surenin akışı Hz.
Musa'nın kıssasından alınan bu bölümden Hz.
İsa'nın kıssasından bir bölüme geçiyor. Bu
da surenin son dersini oluşturuyor.
Surenin bu son dersinde, yine onların meleklere tapmaya
ilişkin efsaneleri anlatılıyor. Bununla ilgili
olarak onların çıkardıkları bir
tartışma gündeme getiriliyor. Burada onlar dayanaksız,
boş inançlarını savunuyorlar. Fakat amaçları
gerçeği bulmak değildir. Asıl amaçları
tartışmak, yalan yanlış düşüncelerde
ısrar etmektir!
Onlara: "Siz
ve Allah'ı bir yana bırakarak
taptığınız sözde ilahlar, cehennem odunusunuz."
(Enbiya suresi, 98.2) denildiği
zaman... Hiç kuşkusuz bununla, melekleri temsilen diktikleri,
sonra da bizzat onlara kulluk sundukları putları
kastediliyordu. Onlara: "Allah'tan
başkasına kulluk sunan her kişi kulluk sunduğu
şeyle birlikte ateşe girecektir" denildiği
zaman... Derhal bazıları Meryemoğlu
İsa'yı -selâm üzerine olsun- örnek veriyordu.
-Nitekim O'nu izleyenlerden bazı sapıklar ona kulluk sunuyordu-.
"O da
ateşe girecek mi?" diye
soruyorlardı. Bu tamamen tartışmaya yönelik,
sadece yanlışta ısrar için yöneltilen bir soruydu.
Sonra şöyle diyorlardı: Ehli kitap, bir insan olan
İsa'ya kulluk sunduğuna göre biz onlardan daha doğru
yoldayız. Çünkü biz Allah'ın kızları olan
meleklere tapıyoruz. Hiç kuşkusuz bu, asılsız,
saçma bir düşünceydi.
Bu münasebetle surenin akışı, Meryemoğlu
İsa'nın kıssasının bir hükmünü sunuyor.
Burada onun gerçek niteliğini, insanlara sunduğu
dininin gerçek mahiyetini, kendisinden önce ve sonra soydaşlarının
içine düştükleri görüş ve inanç ayrılıklarını
gözlerimizin önüne seriyor.
Ardından, normal inanç sisteminden uzaklaşan tüm
sapıkları, kıyametin ansızın gelip
çatması ile tehdit ediyor. Burada uzun bir kıyamet
sahnesi sunuluyor. Sahne, Allah'tan korkanların (muttakilerin)
ulaştıkları nimeti yansıtan bir sayfa ile suçluların
tattıkları elem verici azaba yansıtan bir
sayfayı kapsıyor.
Surenin akışı, onların meleklere
ilişkin olarak dillerine doladıkları efsaneleri
çürütüyor, bertaraf ediyor. Yüce Allah'ın onların
yakıştırmalarından uzak olduğunu
vurguluyor. Onu bazı sıfatları
aracılığı ile kullarına
tanıtıyor. Gökler, yeryüzü, dünya ve ahiret
üzerindeki sınırsız mülkiyetini ve herkesin O'na
döneceğini dile getiriyor.
Sure Peygamber efendimize -salât ve selâm üzerine olsun-
yönelik bir direktifle sona eriyor. Burada Peygamber efendimizden
onlardan uzak durması, onlardan yüz çevirmesi, onları
ileride görecekleri azapla başbaşa bırakması
isteniyor. Hiç kuşkusuz bu, bunca açıklamaya, apaçık
duyuruya rağmen hâlâ tartışmayı sürdürenlerin,
yalan yanlış düşüncelerde ısrar edenlerin bu
tutumlarına yaraşır üstü kapalı bir
tehdittir
|
|
O |
|
O |
|