Yüce Allah'ın iradesi insanın
yaratılışı ile ilgili olarak bu hususu
öngörmüştür: İnsan Allah'ı anmaktan
uzaklaştığı onun varlığını
unuttuğu zaman şeytanın onu kontrolü altına
almasını, onu istediği gibi yönlendirmesini, ona
vesvese veren kötü bir arkadaş olmasını, kötülüğü
süslü, çekici göstermesini gerektirmiştir. Bu ayetteki
şart ve cevabı yüce Allah'ın değişmez
genel iradesini ifade etmektedirler. Bu iradeye göre sebebin
ortaya çıkması ile birlikte sonuçta hemen ortaya çıkar.
Yüce Allah sonsuz ilmine göre bu şekilde karar
vermiştir.
Şeytanlardan bu kötü arkadaşların görevi,
arkadaşlarını Allah'ın yoluna girmekten
alıkoymaktır. Öte yandan bu arkadaşlar kendilerini
Allah'ın yolunda sanmaktadırlar:
"O şeytanlar bunları doğru yoldan çıkardıkları
halde bunlar doğru yolda olduklarını sanırlar."
Bir arkadaşın arkadaşa yapabileceği en büyük
kötülük budur. Arkadaşın: hedefe ulaştıran
biricik yoldan alıkoymasıdır, sonra da
ayılmasına veya sapıklığının
farkına varıp tevbe etmesine fırsat vermemesidir.
Tersine, hedefe ulaştıran. doğru ve düz yolda
yürüdüğünü telkin etmesi, böylece can yakıcı
akıbete yuvarlatmasıdır en büyük kötülük.
Ayetteki fiillerin "Yesuddünahum" "Yahsabune"
şeklinde geniş zaman kipi ile kullanılmaları,
her zaman varolan, herkesin görebileceği şekilde
kesintisiz olarak yapılan bir eylemi tasvir ediyor. Ama
sadece, farkında olmadan bir tuzağa doğru sürüklenen
sapıklar bu gerçeği görmezler.
Ve birden acı akıbetleriyle karşı
karşıya kalışlarını seyrediyoruz. Ne
yapacaklarını bilmeyecek durumdadırlar.
"O, şeytanın dostu bize geldiği zaman
arkadaşına `Keşke benimle senin aranda doğu
ile batı arası kadar uzaklık olsaydı' der.
Meğer ne kötü arkadaşmış."
Ve işte bir göz açıp kapama anı kadar
kısa bir sürede bu dünyadan ahirete geçiyoruz. Hayat
şeriti şaşırtıcı bir şekilde
sarılıyor ve körler (Rahman'ı anmaktan kaçınan,
gözleri kamaşan kafirler) beklemedikleri bir sırada
ansızın yolun sonuna geliyorlar. Tam bu sırada
tıpkı bir sarhoşun ayılması gibi
ayılıyorlar. Kamaşıp birşey göremez
duruma geldikten sonra şimdi gözlerini açıyorlar. Bu
sırada aralarında biri sapıklığı
kendisine süslü, çekici gösteren, doğru yolda
olduğunu telkin eden kötü arkadaşına bakıyor,
kendisini yokoluş yoluna doğru sürükleyen ama sonuçta
kurtulacağını kulağına
fısıldayan kötü arkadaşına bakıyor ve
öfkeyle şunları söylüyor: "Keşke benimle
senin aranda doğu ile batı arası kadar uzaklık
olsaydı". Keşke hiç karşılaşmasaydık.
Aramızda bu kadar çok uzaklık olsaydı da
buluşmasaydık!
Kur'an-ı Kerim, yokedici bir azapla karşı
karşıya kalan arkadaşın öteki arkadaşa söylediği
söz üzerine şu değerlendirmede bulunuyor:
"Meğer ne kötü arkadaşmış."
Sahnenin perdesi hepsinin üzerine inerken her iki arkadaş
için de korkunç bir felaketin ifadesi olan şu sözler kulağımızda
çınlıyor:
"İkiniz de zalim olduğunuz için bugün pişman
olmanız size hiçbir fayda vermeyecektir. Çünkü siz azapta
ortaksınız."
Azabı eksiksiz olarak tadacaklar. Ortak olmaları
azabın şiddetini azaltmaz. Ortaklar bu azabı
aralarında bölüştürmeyecekleri için azabın
etkisinin azalması sözkonusu değildir.
SAĞIRLARA SEN Mİ DUYURACAKSIN?
Bu aşamada surenin akışı, onları bir
kenara bırakıyor; bu iç karartıcı, bu
sıkıntılı sahnede birbirlerini suçlayarak,
birbirlerine söverek acılar içinde kıvranır
durumda kendi hallerine bırakıyor. Ve hitabı
Peygamber efendimize yöneltiyor; bir grup insanın
uğradığı bu iç karartıcı
akıbet karşısında onu teselli ediyor;
kendisini dinlemekten kaçınmaları, getirdiği
dini inkar etmeleri karşısında ona destek veriyor;
kendisine vahiy yoluyla bildirilen hak içerikli mesajı
duyurmak