Arap toplumunun en tuhaf özelliği, Allah'ın
varlığını, gökleri ve yeri O'nun yarattığını
kabul etmeleri, ancak, Allah'ın bir olduğuna inanmak ve
sadece O'na yönelmek gibi bu kabullenişin doğal sonuçlarına
inanmamalarıydı. Allah'a bir-takım düzmece ilâhı
ortak koşmaları ve yüce Allah'ın
yarattığı bazı hayvanları bu düzmece
ilâhlara özgü kılmalarıydı. Öte yandan
meleklerin Allah'ın kızları olduklarını
ileri sürüyor ve Allah'ı bir yana bırakarak melekler
adına diktikleri heykellere ibadet ediyorlardı.
Burada Kur'an-ı Kerim onların kabullendikleri gerçeği
sunuyor ve bu gerçeğin kaçınılmaz sonuçlarını
ortaya koyuyor. Böylece onları bir kenara
bıraktıkları öz yaratılışın
mantığı ile karşı karşıya
getiriyor. Yüce Allah'ın kendilerinin yararı için
yarattığı gemi ve hayvanlar gibi nimetler
karşısında takınılması gereken
zorunlu tavra dikkatlerini çekiyor. Sonra meleklere ilişkin
iddiaları üzerine onların mantıklarının
kullanarak onlarla tartışıyor: