O |
Zuhruf
|
O |
|
1- Ha, Mim.
2- Apaçık Kitab'a
andolsun ki.
3- Düşünüp anlamanız için onu Arapça bir Kur'an
yaptık.
4- O, katımızda bulunan ana kitabdadır.
Şanı yücedir, hikmetle doludur.
5- Siz, haddi aşan
kimseler oldunuz
diye, sizi Kur an la uyarmaktan vaz mı geçelim?
Sure, "Ha, Mim" harfleri ile başlıyor.
Sonra "Apaçık kitaba andolsun" cümleleri
buna bağlanıyor... Yüce Allah apaçık kitaba yemin
ettiği gibi Ha, Mim'e de yemin ediyor. Çünkü "Ha,
Mim " apaçık
kitapla aynı türdendir. Ya da apaçık
kitap "Ha,
Mim"in türündendir. Çünkü bu açık ve
anlaşılır kitap sözlü yapısı açısından
bu iki harfin de aralarında yeraldığı
harflerden oluşmuştur. İnsanların
konuşurken kullandığı diğer bütün
harfler gibi bu iki harf te yüce yaratıcısının
ayetlerinden bir ayettir. İnsanı bu olağanüstü
şekilde yaratan ve ona bu tür seslerle düşüncesini
açıklama yeteneğini veren yüce Allah m bir mucizesidir.
Kur'an'dan sözedilirken bu harflerden de sözedilmesi çok işaretler,
çok anlamlar ifade
etmektedir.
Yüce Allah, bu Kur'an'ı Araplara bu şekilde göndermesindeki
maksat üzerine "Ha
Mim"e ve apaçık kitaba yemin ediyor: "Düşünüp
anlamanız için onu Arapça bir Kur'an yaptık:
Şu halde gaye konuştukları ve
anladıkları kendi dilleriyle inen bu kitabla
karşılaştıkları zaman etraflıca düşünmeleridir.
Kur'an-ı Kerim, Allah tarafından Arapça diliyle bu
şekilde Allah tarafından vahyedilmiştir. Çünkü
Şura suresinde bir ölüde değindiğimiz bir
hikmetten dolayı yüce Allah Arap milletini bu mesajı,
bu dini omuzlamak üzere seçmiştir. Arap milleti ve Arap
dili bu dini taşıyıp diğer milletlere
aktarmaya elverişliydi. Allah peygamberlik görevini kime
vereceği ve bu peygamberi hangi bölgeden seçeceğini
herkesten iyi bilir.
Ardından yüce Allah bu Kur'an'ın kendi
katındaki saygın yerini, ezeli ve kalıcı
ölçüsündeki değerini açıklıyor:
"O, katımızda bulunan ana kitaptadır.
Şam yücedir, hikmetle doludur.. "
Ayette geçen "ana kitap" deyiminin sözlü anlamını
araştırma yönüne gitmeyeceğiz. Nedir ana kitap?
Allah katında korunan Levh-i mahfuz mudur Yoksa Allah'ın
ezeli ilmi midir? Bunların ikisinin de zihnimizde
belirlenmiş, sınırlandırılmış
bir anlamları yoktur. Sadece geçerliliği genel olan,
gerçeği düşünmemiz
için yardımcı
olan bir kavramı algılıyoruz onlardan.
Dolayısıyle "O, katımızda bulunan ana
kitaptadır. Şanı yücedir, hikmetle
doludur" ayetini
okuduğumuz zaman Kur'an-ı Kerim'in yüce Allah'ın
ilminde ve ölçüsünde sahip bulunduğu kalıcı ve
değişmez değerini anlıyoruz. Buda bizim için
yeterlidir. Buna göre bu Kur'an'ın
" anı
yücedir" "hikmetle doludur." Bu
iki sıfat Kur'an'a bir tür akıl, sahibi
canlılık özelliğini veriyor. Gerçekte Kur'an
öyledir de. Sanki Kur'an'da bir ruh vardır. Kendisine
dokunan ruhlara karşılık veren, kendine özgü
çizgileri ve özellikleri bulunan bir ruh. İşte Kur'an
bu yüceliği ile, bu hikmetliliği ile
insanlığın önüne geçiyor, onlara yol
göstericilik yapıyor, yapısı ve özellikleri doğrultusunda
onlara öncülük ediyor. insanlığın hayatında
ve zihninde bu değerleri, düşünceleri ve gerçekleri
meydana getiriyor. Bunlar da O'nun "şanı yücedir...""
hikmetle doludur"
sıfatları
ile nitelendirilmesini sağlıyor.
Bu gerçeğin bu şekilde vurgulanması,
Kur'an'ın kendi dilleri ile inmiş bulunduğu Arap
milletinin yüce Allah'ın kendilerine yönelik büyük
lütfunun değerini anlamaları yüce Allah'ın
kendilerine bahşettiği nimetin bilincine varmaları
için yeterli bir nedendir. Bu aynı zamanda Kur'an'dan yüz
çevirdiklerinde, onu küçümsediklerinde, ne büyük oranda
ölçüleri çiğneyeceklerini dolayısıyla
değersiz bir toplum gibi bir köşeye atılmayı,
ilgisiz bırakılmayı hakkedeceklerini ortaya
koyuyor. Bu yüzden onlara ve bu çirkin davranışlarına
karşı çıkılıyor, bu şekilde
ölçüleri çiğnemenin cezası olarak terk edilmekle,
bir köşede ilgisiz bırakılmakla tehdit
ediliyorlar.
"Siz, haddi aşan kimseler oldunuz diye, sizi
Kur'an'la uyarmaktan vaz mı geçelim?"
Hiç kuşkusuz yüce Allah'ın -büyüklüğüne,
yüceliğine ve buna ihtiyacı ol-mamasına
rağmen- insanlık alemi içinde bu topluma önem vermesi,
kendi dilleri ile bir kitap indirmesi, onlara kendi iç alemlerini
anlatması, hayatlarının girift yönlerini ortaya
koyması, onlara doğru yolu göstermesi, önceki
toplumların hayat hikayelerini anlatması, yüce Allah'ın
geçmiş toplumlara uyguladığı
değişmez yasadan sözetmesi, buna rağmen
onların buna ilgi duymamaları, burun
kıvırmaları çok ilginçtir ve ilginç olmaya devam
edecektir.
Bu çirkin savurganlıklarının cezası olarak
yüce Allah'ın gözetiminden ve hesabından uzak
bulundurulabileceklerinin, ilgisiz
bırakılabileceklerinin ima edilmesi onlara yönelik
üstü kapalı bir tehdittir.
Bu tehdidin yanında, peygamberlerin gönderilmelerinden
sonra onları yalanlayan toplumlara uygulanan Allah'ın
yasası hatırlatılıyor:
|
|
O |
|
O |
|