15- Doğrusu Allah a karşı gelmekten
sakınanlar, cennetlerde, pınar
başlarındadırlar.
16- Rab'lerinin, kendilerine verdiğini alırlar.
Çünkü onlar bundan öncede güzel davranırlardı.
17- Geceleri pek az uyurlardı.
18- Seher vaktinde de istiğfar ederlerdi.
19- Mallarında dilenci ve yoksul için bir hak vardı.
Bu zümre... Uyanık müttakiler zümresi... Allah'ın
kendilerini gözetmesi ve onların kendi kendilerini gözetmeleri
konusunda son derece hassas olan bir zümredir. Bunlar
"Cennetlerde,
pınar başlarındadırlar." Dünya
hayatında sanki görüyormuşçasına Allah'a ibadet
etmelerine ve Allah'ın kendilerini gördüğüne kesin
iman etmelerine bir ödül olmak üzere Rab'lerinin kendilerine
vermiş olduğu nimet ve ihsanı almış
olarak, cennetlerde ve pınar başlarındadırlar.
"Çünkü onlar bundan önce güzel davrananlardı."
Allah Teala onların iyi davranışlarını,
huşu dolu, incelik ve hassasiyet dolu bir tabloda
canlandırıyor:
"Geceleri pek az uyurlardı. Seher vaktinde de
istiğfar ederlerdi." Herkesin uyuduğu gecenin
karanlığında uyanıktır onlar.
Bağışlanma ve rahmet dileyerek Rab'lerine yönelirler.
Uykuyu çok az tadarlar ve geceleyin az uyurlar. Gecenin bağrında
Rab'leri ile başbaşa olurlar. Vücutları
yataklarından uzaklaşır. Allah'ın rahmetini
beklemek onları tüy gibi hafifletmiş ve uyuyup da
ağırlıklarına ağırlık
katmamışlardır.
Hasenü'l Basrî:
"Geceleri
pek az uyurlardı" ayetini
tefsir ederken der ki: "Onlar gece namazının güçlüğüne
göğüs gererler, gecenin çok az bir kısmında
uyurlar, ibadetlerine gayret ederler, ibadetlerini seherlere kadar
uzatırlar ki sonunda bağış dilekleri tam seher
vaktine tesadüf etsin: '
Katade der ki:
"Onlar
geceleri pek az uyurlardı" ayetini
Kays oğlu Ahnef "Onlar çok az uyurlardı" diye
açıklar, sonra da "Ben bu ayete konu olanlardan
değilim" dermiş.
Hasanü'l Basrî anlatıyor: Kays oğlu Ahnef
dermiş ki: "Benim amelimle cennetliklerin amellerini
karşılaştırdığımda bizim
onlardan çok uzakta olduğumuzu gördüm. Çünkü bizler
onların amellerine ulaşamayız. Onlar geceleyin çok
az uyurlar. Sonra kendi amelimi cehennemliklerin ameli ile karşılaştırdığımda
gördüm ki onlar, hayırsız bir topluluktur,
Allah'ın kitabını yalanladıkları gibi
O'nun Peygamberlerini ve öldükten sonra dirilmeyi yalanlamışlardır,
bizim içimizdeki en hayırlılarımızın ise,
iyi bir ameli başka bir kötü ile karıştırdıklarını
gördüm " Eslem oğlu Zeyd'in oğlu Abdurrahman der
ki: Temim oğulları kabilesinden birisi babama der ki: Ey
Usamenin babası! Öyle bir nitelik ki kendimizde bulamıyorum
hiç. Allah Teala bir zümreden söz ediyor ve buyuruyor ki:
"Geceleri
pek az uyurlardı."
Biz ise vallahi gecenin az bir kısmında ibadet ediyoruz.
O zaman babam -Allah kendisinden razı olsun- ona: "Ne
mutlu uyku basınca uyuklayan uyanınca da Allah'tan
korkana" diye karşılık verir.
Bu öyle bir haldir ki, tabiinden iman ve yakin mertebesinde
yol almış kalbur üstü kimseler bunu inceliyorlar ve
kendilerini bu mertebenin gerisinde buluyorlar ve Allah'ın
özel olarak seçtiği görevlerini tam yapmaya muvaffak ettiği
ve
bundan
dolayı iyi kimselerden yazdığı bazı
kimselerin bu makamı elde ettiklerini görüyorlardı.
Onların Rab'leri ile olan durumları bu. İnsanlar
ve dünya malı ile olan durumlarına gelince bu da iyi
davrananlara yaraşacak şekildedir. "Mallarında
yoksullar ve dilenciler için bir hak vardır."
Onlar isteyip de kendisine verilen dilenci ile, susup haya eden
ve dolayısı ile de mahrum kalan yoksulun
paylarını ayırırlar. Her ikisinin payı da
mallarında farz kılınan bir hak olarak kabul
ederler. Ve sınırı belirtilmemiş olan bu hak görevini
gönüllü olarak yaparlar.
Bu işaret, surenin gönülleri ihtirasın esaretinden,
cimriliğin yükünden ve rızıkla meşgul
olmanın kötü akıbetinden korumak için rızık
ve mülk konusunu ele almasına uygun düşmektedir. Öte
yandan bu işaret, müttakilerin niteliklerini ve iyi
davrananların tablolarını canlandırıp
tamamlarken surenin ikinci kesimine
geçiş için
hazırlık mahiyetindedir.