Yüce Allah, halkaları içiçe girmiş sağlamca
örülmüş bir zırh gibi sağlam yapılı ve
ahenkli gökyüzü üstüne yemin etmektedir.
Ayette geçen "Hubük" kelimesi
gökyüzündeki bulutların şekillerinden birisini ifade
ediyor olabilir. Bulutların rüzgar estiği zaman
dalgalanan kum ve su gibi -zırh misali- süslü ve nakışlı
oldukları anı canlandırıyor olabilir. Veya bu
yörüngelerin gökyüzüne yerleştirilmesini ve gök
cisimlerinin son derece girift ve son derece ahenkli olan
yörüngelerinin sürekli bulundukları durumlarını
yansıtıyor da olabilir.
İşte Allah Teala, hareli yollarda bezeli gökyüzü
üstüne yemin ederek onların görüşlerinin aynı
olmadığını, görüşlerinin dayanak,
destek ve istikrardan uzak ve çelişik olduğunu istikrar
ve değişmezlikten yoksun olduğunu açıklıyor.
Kimisinin o sözden döndüğünü kimisinin de hâlâ
kanaatini değiştirmediğini dolayısı ile
taşıdıkları fikirde ne bir istikrar ne ahenk
ve ne de değişmezlik olmadığını
aksine şaşkınlığın sürekli endişenin
sürdüğünü belirtiyor. İşte batıl da her
zaman böyledir. Sarsak ve kaypak toprak parçası gibidir.
Işıksız ve işaretsiz bir çölü andırır.
Batıl, bir kararda durmaz değişmez bir temele
bağlı değildir, hassas bir ölçüsü yoktur. Batıla
sapan insanlar bir araya gelir gelmez bir müddet sonra hemen
birbirlerine arkalarını dönerler, birbirlerine düşerler
ve aralarında bir çekişmedir başlar, bir
boğuşmadır sürüp gider.
Onların kararsızlıkları,
uyuşmazlıkları ve sıkıntılı ve
zor durumları, ahenkli düzgün ve hareli yollarla bezenmiş
gök tablosu karşısında daha da açığa çıkıyor.