Kuraklık ve kıtlık baştan başa bütün
Kenan ili ile çevresini sarmıştır. Bunun sonucu
olarak Hz. Yusuf'un kardeşleri, başka birçokları
gibi Mısır'a doğru yola çıkmışlardır.
Çünkü halk, Mısır'da bolluk yıllarında stok
edilmiş tarım ürünü fazlası olduğunu
işitmiştir.
İşte şimdi Hz. Yusuf'un kardeşlerini O'nun
huzuruna girerken görüyoruz. Onlar onu tanımıyorlar.
Fakat Hz. Yusuf onları tanımıştır.
Çünkü pek değişmemişler. Ama Hz. Yusuf öyle mi?
Nerede! O kadar değişmiş ki, o olduğunu
hayallerine asla sığdıramazlar. Bundan yirmi ya da
daha fazla yıl önce kuyuya atmış oldukları,
İbrani soyundan gelme küçük nerede, şimdiki neredeyse
başı taçlı, yaşlı-başlı, düzgün
kıyafetli, koruma polisli, heybetli,hizmetçili, kelli-felli,
yetkili ve otoriteli, yüce mevkili Yusuf nerede?
Hz. Yusuf, onlara kimliğini açıklamadı.
Çünkü mutlaka almaları gereken bazı dersler
vardır. Okuyoruz:
"Bir gün Yusuf'un kardeşleri gelip yanına
girdiler. Yusuf onları hemen tanıdı, fakat onlar
onu tanımamışlardı."
Fakat ayetlerin akışından anlıyoruz ki, Hz.
Yusuf, kardeşlerini son derece iyi
ağırlamış, onlara büyük bir konukseverlik
göstermiştir. Arkasından onlara vereceği ilk
dersin hazırlığına giriştiğini görüyoruz.
Ayeti okuyalım:
"Yusuf, kardeşlerinin zahire yüklerini hazırlatınca
onlara dedi ki `Babadan kardeşinizi bana getiriniz."
Bu ayetten anlıyoruz ki, Hz. Yusuf, kardeşlerinin
kendisine yaklaşmalarını,
alışmalarını sağlıyor, böylece yavaş
yavaş kim olduklarını kendisine
ayrıntılı biçimde anlatabilecekleri bir rahatlık
elde etmelerine zemin hazırlıyor. Bunun üzerine onlar
da kendilerinden sözetmeye girişiyorlar: Şimdi
beraberlerinde olmayan babadan bir kardeşleri vardır. Bu
kardeşleri kendileri ile birlikte gelmemiştir. Çünkü
babaları bu oğlunu çok sevmektedir, ondan ayrı
kalmaya dayanamamaktadır.
Hz. Yusuf, kardeşlerini hazırlatınca yola çıkacakları
sırada onlara sözünü ettikleri kardeşlerini görmek
istediğini söylüyor. Ayetin ilgili bölümünü tekrar
okuyoruz:
"Onlara de ki; `Babadan kardeşinizi bana getiriniz."
Müşterilere zahire verirken ölçüyü tastamam tuttuğumu
kendi gözlerinizle gördünüz. O kardeşiniz ile birlikte
tekrar geldiğinizde size de payınızı tam
olarak vereceğim. Ayrıca konuklarımı iyi
ağırladığımı da gördünüz. Buna
göre o kardeşiniz için endişe duymanız yersizdir.
Tersine benim, örneğini gördüğünüz konukseverliğimle
karşılaşacaktır. Okuyalım:
Fakat babalarının -özellikle Hz. Yusuf'u
kaybettikten sonra- küçük kardeşleri üzerine ne kadar
titrediğini bildikleri için, onu getirmenin kolay bir iş
olmayacağını, bu yolun üzerinde babalarının
karşı çıkışından kaynaklanacak birçok
engellerin olduğunu Hz. Yusuf'a açık açık
anlattılar. Fakat babalarını buna ikna etmeye çalışacaklarına,
bütün bu engellere rağmen tekrar geldiklerinde onu
yanlarında getireceklerine, bunun için ellerinden ne gelirse
yapacaklarına söz verdiler. Okuyoruz:
"Yusuf'un kardeşleri `Babasından onun için izin
koparmaya çalışacağız, herhalde bunu
başarırız' dediler."
Ayette geçen
nın
yoğunluğunu somut biçimde tasvir ediyor.
Bu arada Hz. Yusuf, kardeşlerinin zahire ve hayvan yemine
karşılık olarak ödemek üzere yanlarında
getirdikleri bedel nitelikli malların yükleri arasına
saklanması yolunda àdamlarına emir veriyor. Bu bedel
nitelikli mallar, bir miktar paranın yanısıra,
çöle özgü tarım ürünleri, çöl ağaçlarından
elde edilmiş çeşitli meyvalar, deriler, yünler gibi, o
günün pazarlarında takas usulü ticaret yaparken bedel
olarak kullanılması adet olan çeşitli mallar
olabilir. Hz. Yusuf, bu malları kardeşlerinin yüklerine,
saklı biçimde yerleştiriyor ki, evlerine döndüklerinde
ödedikleri bedellerin kendilerine geri verilmiş
olduğunu anlasınlar ve bu cömertlik karşısında
içlerinde geri dönme arzusu uyansın. Okuyoruz:
"Yusuf, yanında çalışan işçilere
dedi ki; `Bunların verdikleri zahire bedelini yüklerine
koyunuz, evlerine varınca herhalde onu fa