O

Yusuf

O

   

51- Kral, kadınlara "Yusuf'tan yatak yoldaşınız olmasını istediğinizde neler oldu?" dedi. Kadınlar "Haşa Allah'a! O'nun hiçbir kötü davranışını görmedik"dediler. Bunun üzerine başbakanın eşi dedi ki; "Şimdi gerçek meydana çıktı, Yusuf'u yatağıma ben çağırmıştım, onun söylediği doğrudur."

Ayetteki özgün sözcüğüyle "el-hatb": Başa gelen önemli bir iş demektir. Bu sözüne bakılırsa kral, kadınlarla yüzyüze konuşmazdan önce gerekli tahkikatı yapmış ve onların ne yapmış olduklarını anlamış durumdadır. Böylesi durumlarda bu, son derece olağandır. Bunun sonucunda kral, olaya ilişkin ipuçlarını toplamış ve olayı suçlularla tartışmazdan önce bunun hangi koşullar altında yaşandığını anlamış bulunmaktadır. Bu sebeple onların önemli ve etkili bir durumla karşı karşıya geldiklerini işaret ediyor.

"Yusuf'tan yatak yoldaşınız olmasını istediğinizde neler oldu?"

Bu bağlamda bizler, başvezirin evindeki tanışma partisinde olup bitenler; kadınların Yusuf'a söyledikleri sözler, attıkları anlamlı bakışlar, davetiye çıkartırcasına yaptıkları hareketler; onun olmayı arzulamaya dek varan ayartma çabalan hakkında az çok da olsa bir şeyler biliyoruz. Buradan hareketle, tarihin derinliklerine gömülüp giden sözkonusu dönemin panoramasını ve kadınların karakterini çıkartabiliyoruz. Cahiliye nerede ve ne zaman olursa olsun, sürekli aynı cahiliyedir. Nerede bir konforlu yaşam varsa, nerede saraylar ve yardakçılar varsa orada aristokratlık yaftası altında bir çözülme, bir kokuşma ve cinsellik rezaletleriyle karşılaşıyoruz!

Kralın huzurunda böylesi bir suçlamayla yüzyüze gelme karşısında anlaşılan o ki, bunu inkâr etmek olanaksızdır:

"Kadınlar: "Haşa Allah'a O'nun hiçbir kötü davranışını görmedik" dediler."

Bu, sözkonusu türden kadınlar tarafından bile reddedilemeyecek bir gerçektir. Zira Hz. Yusuf'un suçsuzluğu, en ufak bir tartışmaya bile mahal bırakmayacak denli apaçık ve gün gibi ortadaydı.

Bu noktada, Hz. Yusuf'a aşık olan kadın devreye giriyor. Hz. Yusuf'tan ümidini kesmiştir artık, ama ona bağlanmaktan kendini bir türlü kurtaramamaktadır. Kadın bu noktada söz alarak, her şeyi açık açık söylemektedir:

"Başbakanın eşi dedi ki; "Şimdi gerçek meydana çıktı, Yusuf'u yatağıma ben çağırmıştım, onun söylediği doğrudur."

Artık, gerçek ortaya çıktı. Gizlenmesi olanaksız bir biçimde her şey apaçık meydana çıktı.

"Yusuf'u yatağıma ben çağırmıştım, onun söylediği doğrudur."

Tüm bu bekleyiş dönemi süresince Hz. Yusuf'un bir an için bile olsa kalbinden çıkmadığını; onun takdirini kazanabilme, dikkatini çekebilme beklentisini halen koruduğunu açıkça belirtiyor. Bunun da ötesinde, Yusuf'un inanç sisteminin, artık onun kalbine de girdiği, onun da iman ettiği anlaşılıyor:

52- "Böylece Yusuf bilsin ki, ona yokluğunda kalleşlik etmedim ve Allah, kalleşlerin kurdukları tuzakları başarıya erdirmez. "

Bu itirafı ve daha sonrakileri Kur'an bizlere anlatırken, anlam yüklü sözcükler kullanıyor. Böylece, bu itirafların arka planındaki tepkiler ve duygular da adeta bize fısıldanmaktadır. Yine o hassas sahnenin anlatımındaki güzellik ve ifade gücünde de aynı olguyu gözlüyoruz:

"Yusuf'u yatağıma ben çağırmıştım, onun söylediği doğrudur."

Arılığıyla, aklığıyla, dürüstlüğüyle dört dörtlük bir tanıklık. Bu ifadeden hareketle kendisi hakkında birtakım söylentiler çıkarabileceğini kadın zerre kadar umursamıyor... Onu, kralın ve ileri gelen kimselerin huzurunda böylesine açık bir itirafa iten, sadece ve sadece gerçeğin ta kendisi midir?

Bu noktada ayetlerde, bir başka faktöre daha işaret ediliyor. Kadın artık, kendisinin cinsel fitnesine kapılmamış bu imanlı adamın, kendisine saygı göstermesini arzulamaktadır. Kadın artık, imanı, dürüstlüğü ve ona gıyabında ihanet etmemiş olması nedeniyle, Yusuf'un kendisini takdir ederek, saygı göstermesini istemektedir:

"Böylece Yusuf bilsin ki, ona yokluğunda kalleşlik etmedim."

Kadın, bu sözünün ardından, Yusuf'un sevip takdir ettiği bir erdeme geçiyor:

"Allah kalleşlerin kurdukları tuzakları başarıya erdirmez."

Bu temiz duygular içindeki kadın, ardından bir adım daha ileri geçerek şöyle diyor:

 

 

O

 

O