Nezaketinden, ayrıca böylesi bir şer ve kötülük
karşısında elinden bir şey
gelmeyeceğinden ötürü, hangisini müjdeli hangisini de
karayazının beklediğini belirtmiyor. Ancak onlara,
Allah'ın kendisine lütfettiği bilgiye göre bu
meselenin kesinliğini vurguluyor:
"Benden yorumlamamı istediğiniz rüyalara ilişkin
hüküm bu şekilde kesinleşti."
Bu iş, Allah'ın belirlediği gibi
noktalanacaktır.
Yusuf, kralın araştırıp
soruşturmaksızın verdiği bir emirle suçsuz
yere yatıyordu. Bu tür çevrelerde sık sık
rastlandığı gibi, kralın çevresindeki kimi
jurnalciler, Yusuf'un başvezirin eşi ve diğer
kadınlarla olan meselesini bütünüyle çarpıtarak
aktarmış ve böylece kralı dolduruşa
getirmiş olmalıydılar. Yusuf krala,
davasının gerçekten soruşturulması için
meselesini iletebilmek istiyordu:'
Efendinin yanında, benim durumumu, halimi, meselemin gerçek
yüzünü ı! O ki, onun şeriatını benimsemen,
onun hükümlerine boyun eğmen nedeniyle senin hüküm koyucu
yöneticin ve efendin; dolayısıyla rabbin
durumundadır! Nitekim ayette "efendi", "rabb"
sözcüğüyle ifade ediliyor! Rabb sözcüğü, efendi,
yönetici, egemen ve yasa koyucu demektir... Buradaki ayette, bir
islâmi terim olarak "rabbliğin" anlamı
noktasında bir pekiştirme sözkonusudur. Burada dikkat
çekici bir husus var: "Çoban" kralları,
Firavunlar gibi bizzat sözle rabbliklerini iddia etmiş
değildirler. Yine, Firavunlar gibi kendilerini tanrı ya
da tanrılar olarak da nitelemiş değildirler. Ama
egemenlik ve hüküm belirleyicilik noktasında, bir rabb görünümüne
bürünmüşlerdir! Oysa bu da, rabblığın
anlamına dahil bulunmaktadır!
Ayette Hz. Yusuf'un yaptığı yorumun gerçekleştiği,
olayların Yusuf'un yorumladığı biçimde geliştiği
aktarılmıyor. Bundan hiç söz edilmeksizin
geçilmesinden, tüm bunların gerçekleştiğini
anlıyoruz. Yusuf'un, kurtulacağını
sanmış olduğu kimse kurtulmuştur. Gerçekten
kurtulmuş ama, Yusuf'un ricasını yerine
getirmemiştir.. Zira Yusuf'un kendisine söylediği sözleri
unutmuştur. Yeniden kavuştuğu saray
yaşamının yoğunluğu ve şatafatı
arasında, Yusuf'u efendisine hatırlatmayı
unutmuştur. Hapisten kurtulmasının ardından,
bir daha ne Yusuf'u hatırlamıştır, ne de Hz.
Yusuf'un meselesini:
"Fakat şeytan, efendisine Yusuf'tan sözetmeyi
unutturdu." "Bu yüzden Yusuf daha birkaç yıl
hapiste kaldı."
Ayetteki "le-bi-se (kalmak)" fiilinin öznesi
Yusuf'tur. Yüce Allah Yusuf'un sorununun, bir kulun yardımıyla
ya da bir kulun parmağının
karıştığı bir vesileyle çözümlenmesine
izin vermiyor. Böylece Yusuf'a; O'nun dilerse tüm vesileleri işlemez
hale getirebileceğini, çözümün sadece O'nun elinde
bulunduğunu öğretmek istiyor. Bu, Yusuf'un O'nun seçkin
kıldığı, nimetler bahşettiği bir
kimse oluşundan ötürüydü.
Kuşkusuz yüce Allah'ın gerçek kulları, O'na
tam bir içtenlikle yönelmek, tüm meselelerinde bütünüyle
sadece O'na teslim olmak, attıkları her adımda
O'nun denetimini arzulamak durumundadırlar. İnsanı
zaaflarından ötürü bu tutumlarını bir an için
sergileyememe durumu ortaya çıkınca, yüce Allah yine
lütfederek onları, sözkonusu tutumlarını yine
koruyabilecek bir bilince kavuşturur. Bu bilinci
kazandıktan, zevkini tadıp kuşandıktan sonra
onların yüce Allah'a karşı itaat, rıza, sevgi
ve özlem içerisinde olduklarını görürüz...
Böylelikle, Allah'ın onlar üzerindeki nimeti de tamamlanmış
olur...