O |
Yusuf
|
O |
|
4- Hani Yusuf
babasına "Babacığım; ben rüyamda onbir yıldızın,
güneşin ve ayın önümde secde ettiklerini gördüm"
dedi.
5- Babası ona dedi ki; "Yavrum bu rüyanı
kardeşlerine anlatma; sonra sana tuzak kurarlar. Çünkü
şeytan insanın açık bir düşmanıdır.
6- Tıpkı rüyanda gördüğün gibi Rabbin seni
peygamber olarak seçecek, sana olayları (ya da rüyaları)
yorumlamaya ilişkin bazı bilgiler öğretecek ve
daha önce ataların İbrahim ile İshak'a yönelik
nimetini nasıl tamama erdirdi ise, sana ve Yakub'un soyuna yönelik
nimetini de tamama erdirecektir. Hiç kuşkusuz Rabbin
herşeyi bilir ve her işi yerinde yapar.
Hz. Yusuf bu rüyayı gördüğünde, daha küçük bir
çocuk ya da ergenlik çağı öncesini yaşayan bir
gençti. Ancak babasına anlattığı bu rüya, bu
yaştaki bir çocuğun rüyasına hiç benzemiyordu. Eğer
bu sıradan çocukluk rüyalarından biri olsaydı,
yıldızları, güneşi ve ayı,
yakalayıp tutacak denli yakınında ya da
kucağında görebilirdi. Oysa, yıldızları,
güneşi ve ayı kendisine "secde ederken",
tıpkı bir saygı ve yüceltme ifadesi olarak başlarını
secdeye koyan akıllı varlıkların hareketlerini
andırır biçimde kendisine secde ederken görmüştü.
Bu olayın aktarıldığı ayetin üslubunda
bir vurgunun yeraldığını görüyoruz:
"Hani Yusuf babasına "Babacığım
ben rüyamda onbir yıldızı, güneşi ve
ayı gördüm..."
Ardından "görmek" sözcüğünü yerinde
kullanarak, ifadesini perçinleyecektir:
"Önümde secde ettiklerini gördüm."
Babası Hz. Yakub, ileri görüşlülüğü ve
önsezisiyle bu rüyanın, Hz. Yusuf için anlam yüklü bir
rüya olduğunu kavramıştır. Ama, ne Yakub, ne
de kıssanın üslubu bu rüyanın tüm anlamını
hemen açığa vurmayacaktır. Bu noktadaki en önemli
olaylar, ancak iki perde sonra ortaya çıkacaktır. Rüyanın
net biçimde anlaşılması ise son perdede,
başlangıçtaki meçhul geleceğin artık görülüp
bilinmesiyle mümkün olacaktır. Bu sebeple Hz. Yakub bu
aşamada, Hz. Yusuf'a rüyasını kardeşlerine
anlatmamasını öğütleyecektir. Bunun nedeni de
yüreğindeki korkudur: Küçük Yusuf'un üvey ağabeyleri
olan diğer çocukları, bu rüyayı
duyduklarında, taşımakta olduğu müjdeyi
farkedebilirler... Şeytan buradan hareketle onların
özbenliklerinde bir gedik açabilir, onların yüreklerini kıskançlıkla
doldurabilir. Onlar da şeytana uyarak Hz. Yusuf'un
başına kötü işler açabilirler! Bu sebeple Hz.
Yusuf'a;
"Yavrum, bu rüyanı kardeşlerine anlatma, sonra
sana tuzak kurarl ar!"
Ardından, bu sözünün gerekçesini de belirtecektir:
"Çünkü şeytan, insanın açık bir düşmanıdır."
Çünkü şeytan, insanların yüreklerine girerek
onları birbirlerine karşı bileyebilmekte, onlara
hataları ve kötülükleri çekici gösterebilmektedir.
Hz. İbrahim oğlu İshak oğlu Yakub, bu rüyanın
oğlu Yusuf için bir müjdenin habercisi olduğunu
hissetmişti. Yaşadığı peygamberlik
atmosferi, ayrıca atası İbrahim ve onun soyundan
gelen mü'minlerin Allah tarafından
kutsandığını bilmesi hasebiyle, sözkonusu
müjdenin; din, kurtuluş ve bilgi bağlamında
olabileceğini düşünmüştü. Onun tahminine göre,
Hz. İbrahim'in soyundan gelen oğulları
arasından seçkin kılınıp kutsanacak, böylece
Hz. İbrahim'in soyundan gelen kutlular zincirine eklenecek
kişi, böylesi bir rüya görmesi sebebiyle Yusuf olmalıydı...
Bu yüzden ona şöyle dedi:
"Tıpkı rüyanda gördüğün gibi Rabbin
seni peygamber olarak seçecek, sana olayları (ya da rüyaları)
yorumlamaya ilişkin bazı bilgiler öğretecek ve
daha önce ataların İbrahim ile İshak'a yönelik
nimetini nasıl tamama erdirdi ise, sana ve Yakub'un soyuna yönelik
nimetini de tamama erdirecektir. Hiç kuşkusuz Rabbin her
şeyi bilir ve her işi yerinde yapar."
Böylesi bir rüyanın Hz. Yakub'a, yüce Allah'ın Hz.
Yusuf'u seçkin kılacağını, ataları Hz.
İbrahim ve İshak'a nimetini tamamladığı
gibi, ona ve Yakub soyuna da tamamlayacağını düşündürmesi
son derece doğaldır. Yalnız, bunlarla kalmayıp,
ayrıca şu sözü de söylemiş olması ister
istemez dikkatimizi çekmektedir:
"Sana olayları (ya da rüyaları) yorumlamaya
ilişkin bazı bilgiler öğretecek."
Bu ayetteki "te'vil" sözcüğünün anlamı,
gelecekte olacakları bilmektir. Ancak (olayları ve rüyaları
diye çevirdiğimiz) "el-ehâdîs"le
gerçekten
kastedilen nedir? Birinci sebep, Yakub bu sözüyle, Allah'ın
Yusuf'u seçkin kılacağını, ona gerekeni öğreteceğini,
"olaylar"ın daha baştan gelecekten nasıl
sonuçlanacağını anlayabilecek denli
sağlıklı bir ileri görüşlülük ve keskin
bir sezgi lütfedeceğini kastetmiştir. Bu, ileri görüşlü,
kavrama gücü keskin bir kula, Allah katından verilmiş
bir ilhamdır. Nitekim Hz. Yakub bu konudaki sözlerini,
hikmet ve Allah katından verilmiş bilgi atmosferi içinde,
şöyle noktalamaktadır:
"Rabbin her şeyi bilir ve her işi yerinde yapar."
İkinci sebep ise "el-ehâdîs"le,
-daha sonra
Yusuf'un yaşamında gerçekten gerçekleştiği
biçimiyle- rüyaların ve düşlerin
kastolunmasıdır.
Sözünü ettiğimiz her iki sebep de mümkün ve de gerek
Yusuf'un, gerekse Yakub'un içinde bulundukları atmosfere
uygun durumdadır.
Yeri gelmişken, bu surenin ve kıssamızın
teması durumundaki rüyalar ve düşler konusuna
kısa da olsa değinmeye çalışalım.
Bizler kimi rüyaların, ama yakın ama uzak
gelecekteki kimi olayların habercisi olabildiğine
inanmak durumundayız. Neden inanmak durumundayız?
Birincisi, Yusuf'un rüyası, onun zindan
arkadaşları olan iki delikanlının rüyası
ve Mısır kralının rüyasının gerçekten
doğru çıktıklarını bu surede görmüş
bulunuyoruz. İkincisi ise, kimi kez kendi
yaşamımızda bile, gördüğümüz bazı rüyaların
gerçekten doğru çıktığına tanık
olabilmekteyiz. Öyle ki, bunun olabilirliğini inkâr etmemiz
adeta olanaksızlaşmaktadır... Zira, bunun gerçekliğine
bizzat kendimiz tanık olmuşuzdur!
Buna inanmamız için, aslında birinci neden
yeterlidir. Ancak, inatlaşma bir yana
bırakılırsa, inkâr edilmesi olanaksız bir
reel gerçek olması hasebiyle ikinci nedenden de söz ettik...
Rüya dediğimiz olay nedir?
Psikanalizin verdiği yanıt: Bilincin devre
dışı kalmasıyla,
bastırılmış arzular arasındaki kimi
arzuların şekillenmesidir.
Bu, rüyaların sadece bir yönüne ilişkindir. Bir
başka deyişle, rüyaların tümü böyle değildir.
Nitekim, bilimsellikten uzak yargılarına ve teorisindeki
tüm çarpıklıklarına karşın Freud bile,
gelecekten haber veren rüyaların
varlığını itiraf etmektedir.
Öyleyse, bu tür rüyalar nasıl açıklanabilir?
Her şeyden önce, bu tür rüyaları bizim
kavrayabilmemiz ya da kavrayamamızla, böylesi rüyaların
olabildiğini ya da bazı rüyaların doğru çıktığını
kanıtlama arasında hiçbir ilgi kurulamayacağını
belirtmeliyiz. Bizim burada yaptığımız,
esrarengiz yaratık insanın kimi niteliklerini ve
Allah'ın varlık dünyası belirlediği kimi
yasalarını sadece kavrayabilmeye çabalamaktır.
Sözkonusu türden rüyalar konusunda bizim anlayışımız
şudur: Geçmiş, gelecek ya da görüş ötesi
şimdiki zamandan insanı izole eden engeller, zaman ve
mekândır. Geçmiş ya da geleceği görmemizi
engelleyen faktör; zamandır. Görüş
uzağımızdaki şimdiki zamanla aramızda
perde çeken faktör mekândır. Ancak, insanda özünü
kavrayamadığımız bir duyum, kimi kez harekete
geçip çok güçlü bir hale gelerek, zaman engelini aşıp,
bazı şeyleri belli-belirsiz biçimde de olsa
görebilmektedir. Bu bilgi değil, ama bir tür sezgidir. Bazı
kimselerde uyanık oldukları bir sırada, bazı
kimselerde ise rüyada, sözkonusu duyumun yoğunlaşmasıyla
birlikte, zaman ya da mekân, kimi kez de hem zaman, hem mekân
engelinin aşıldığı görülebilmektedir. (
Bu noktada anlatılan şeylere inanmayacak bile olsam,
Amerika'dayken yaşadığım bir olayı asla
unutamam. Ailem Kahire'deydi. Bir gece rüyamda kız
kardeşimin oğlunu gördüm; gözü
hiçbir şey
göremeyecek
denli kan içindeydi... Oturup Kahire'ye aileme bir mektup yazdım.
Mektupta, sözkonusu yeğenimin gözüne bir şey olup
olmadığını da bizzat sormaktaydım. Daha
sonra bana gönderdikleri cevabi mektupta yeğenimin, gözündeki
iç kanama nedeniyle tedavi altında olduğunu
belirtiyorlardı. Çok ilginçtir, aslında iç kanama dışarıdan
farkedilemez. Bu nedenle yeğenimin gözüne sadece dışarıdan
bakanlar, bu kanamayı göremediklerinden, bir şey yok
diye düşünmektedirler. oysa, dışarıdan görülmemekle
birlikte içeride bir kanama sözkonusudur. Neticede gördüğüm
rüya bu iç kanamayı bana göstermişti... Bu örneğin
yeterli olacağını düşünerek, daha başka
örneklemelere geçmeye gerek görmüyorum.) Aslına
bakılırsa, insan olarak bizler, zaman ve mekânı da
gerçek içyüzüyle kavrayabilmiş değiliz. Bizim için
maddi bağlamdan öteye geçmeyen zaman ve mekân konusundaki
bilgimizin bile, kesin olduğunu söyleyebilecek durumda değiliz:
"Size bilginin çok az bir bölümü verilmiştir."
(İsra Suresi 85)
Bu olgu nasıl açıklanırsa açıklansın,
Hz. Yusuf her halukârda sözkonusu rüyayı görmüş
bulunmaktadır. Bu rüyanın nelerin habercisi
olduğunu da daha sonra göreceğiz.
HZ. YUSUF'A TERTİPLENEN KOMPLO
Hz. Yusuf ve Hz. Yakub'un yer aldıkları birinci
tablonun ardından, olacakların önemine dikkat
çekilmesiyle birlikte yeni bir tabloyla, Yusuf'a komplo hazırlayan
kardeşlerinin bulunduğu tabloyla
karşılaşıyoruz:
|
|
O |
|
O |
|