1- Elif, Lâm
Ra; bunlar, gerçeği açık açık anlatan
kitabın ayetleridir.
2- Biz o kitabı Arapça bir Kur'an olarak indirdik ki
anlayabilesiniz.
3- Biz bu Kur'an'ı vahyetmekle sana kıssaların,
eski milletler ile ilgili hikâyelerin en güzelini anlatıyoruz.
Oysa daha önce bu hikâyeleri hiç bilmiyordun.
Elif, Lâm, Râ; bunlar gerçeği açık açık
anlatan kitabın ayetleridir..."
Bu
ve benzeri türden harfler, insanların hiç de yabancısı
olmadıkları, aralarında kullandıkları
harflerdir. Beşeri yetenek ve gücün, asla üretemeyeceği
bu ayetlerde gerçeği açıklayan kitabın
ayetlerindeki harfler de aynı harflerdir. Yüce Allah, Arap
alfabesinin bilinen harflerinin kullanıldığı
Arapça bir kitap indirmiştir:
"Anlayabilesiniz!"
Allah sizin tanış olduğunuz sıradan sözcükleri
kullanarak sözlere, mucizevî, olağanüstü bir kitap ortaya
koymuştur! Umuluyor ki bu somut gerçeğin farkına
varır da bu kitabın bir insan ürünü olamayacağını
anlar, ancak ve ancak bir vahiy olduğunu
kavrarsınız! Bu ayetle akıl ve bilinç, sözkonusu
olgunun ve bu olgunun gözkamaştırıcı göstergelerinin
farkına varmaya, bu gerçeği kavramaya çağrılmaktadır.
Surenin konusu bir kıssa olduğu içindir ki, burada
anlatılan kıssaların da bu kitabın
materyallerinden birini oluşturduğu özellikle
belirtiliyor:
"Biz bu Kur'an'ı vahyetmekle, sana
kıssaların eski milletler ile ilgili hikâyelerin en
güzelini anlatıyoruz."
Sana Kur'an'ı vahyederek, tüm bu kıssaları, en
güzel kıssaları anlatıyoruz ki, bunlar vahyin bir
parçası konumundadır.
"Oysa, daha önce bu hikâyeleri hiç bilmiyordun, sen
bunlardan habersizdin."
Daha önce sen de bulunduğun toplumun okuma-yazma bilmeyen
insanlarından biriydin. Tıpkı onlar gibi sen de,
Kur'an'ın sözünü ettiği türden konularla ve de
böylesine ayrıntılı kıssalarla hiç
ilgilenmemiş biriydin.
YUSUF'UN RÜYASI
Surenin ilk ayetleriyle yapılan bu giriş,
kıssanın anlatımına
başlanacağının sinyalidir.
Nitekim ilk perdenin birinci tablosunda, henüz çocuk yaştaki
Yusuf'un gördüğü rüyayı babasına
anlattığını görüyoruz: