Burada, "onlar, kendilerine mucizeler geldikten sonra da,
tıpkı bu mucizeler gelmezden önce olduğu gibi,
yalanlamalarına devam ettiler, mucizeler onları bu
inatlarından vazgeçirmedi" anlamı çıkarılabilir.
Bunun yanında aynı ifade, "Peygamberlerin
mesajlarını yalanlayanlar, kuşakları
farklı da olsa, bir topluluktu. Çünkü onların
karakteri birdi. Bu nedenle onların, daha öncekilerin
yalanladıklarına veya kendilerinin bu önceki nesillerin
şahıslarında yalanladıklarına iman
etmeleri mümkün değildi. Bunlar da onlardandı.
Karakterleri birdi. Mucizelere karşı tavırları
ve tutumları birdi. Kalplerini bu mucizelere açmıyorlardı.
Akılları ile onları düşünüp değerlendirmiyorlardı.
Ayrıca onlar doğru yol üzerinde yürümek için zorunlu
olan doğru istikamet ve itidalin
sınırlarını aşmış azgın ve
saldırgan kimselerdi. Çünkü yüce Allah'ın, kendisi
ile düşünmeleri ve gerçeği araştırıp görmeleri
için vermiş olduğu kavrayış yeteneklerini
kullanmıyorlardır. İşte buna benzer olumsuz
tavırları kalplerinin kararmasına, kapanmasına
ve giriş-çıkışlarının
tıkanmasına neden oluyordu" anlamına gelebilir:
"Biz ölçüyü aşanların kalplerini böyle
mühürleriz."
Allah'ın ezeli olan yasasına uygun olarak sahibi
tarafından kapatılan kalbe yüce Allah mühür vurur.
Onu dondurur ve taşlaştırır. Artık o hiçbir
mesajı algılayamaz ve kabullenemez... Doğal olarak
bu işlem, yüce Allah'ın baştan bu kalplerin
doğru yola ulaşmalarını engellemek
istediği anlamına gelmez. Bu Allah'ın bir
yasasıdır. Şartlarının gerçekleştiği
her yerde yürürlüğe girer.
HZ. MUSA VE FİRAVUN HANEDANI
Bu surenin konuları bağlamında ele alınan
Hz. Musa'nın kıssası ise, yalanlama ve meydan okuma
aşamasından ele alınıyor. Firavun ve
askerlerinin boğulması ile de sona eriyor. Kapsamı
Hz. Nuh'un kıssasının çevresinden daha geniş
tutuluyor. Burada Mekke'deki müşriklerin Peygamberimize -salât
ve selâm üzerine olsun- karşı tutumları ile, o
zamanki müşriklerin tutumu arasında ve Peygamberin
etrafında bulunan mü'minler ile o zamanki mü'min azınlığın
tutumu arasındaki benzerliklere dikkat çekilmiştir.
Burada anlatılan Hz. Musa'nın kıssası
beş bölüm halindedir. Bundan hemen sonra gelen bir değerlendirme
ise, bu surede sözkonusu kıssanın neden bu şekilde
yeraldığını ortaya koymaktadır. Bu
beş bölüm, surenin akışı içine şu
şekilde birbirini izlemektedir