HZ. NUH'UN KISSASI
71- Onlara Nuh'un hikâyesini anlat: Hani o soydaşlarına
demişti ki; "Ey soydaşlarım, eğer
karşınıza çıkıp Allah'ın ayetlerini
hatırlatmam ağırınıza gidiyorsa ben
Allah'a dayandım; siz de Allah'a ortak koştuğunuz
putlarla birlikte ne yapacağınızı
kararlaştırınız, sonra
vardığınız karardan dolayı
başınız ağrımasın; arkasından
şahsıma ilişkin kararınızı, bana hiçbir
mühlet tanımaksızın uygulayınız.
72- Eğer çağrıma sırt dönüyorsanız,
ben sizden herhangi bir ücret istemiş değilim, benim
çabamın karşılığını verecek
olan sadece Allah'dır; bana müslümanların,
Allah'ın buyruklarına teslim olanların ilki olmam
emredildi.
73- Yine de onu yalanladılar. Biz de onu ve gemideki
arkadaşlarını boğulmaktan kurtararak,
boğulanların yerine geçirdik ve ayetlerimizi
yalanlayanları boğduk. Gör bakalım,
uyarılıp da yola gelmeyenlerin sonu nice oldu?
Burada sunulan bölüm, Hz. Nuh'un kıssasının
son bölümüdür. Uzun uyarıdan, uzun boylu
hatırlatmadan ve onların uzun bir süre peygamberin
mesajını yalanlamalarından sonra gelen en son
meydan okuyuş bölümüdür. Bu bölümde ne gemi konusuna,
ne kimlerin ona bindiğine, ne Tufan'a, ne de bölümle ilgili
detaylara ilişkin açıklamalara yer veriliyor. Çünkü
burada önemli olan meydan okuyuşu ve yalnız Allah'dan
yardım dilemeyi, Peygamber'in ve onunla birlikte onların
azınlıkta oldukları halde kurtulmasını,
çoğunluğa ve kuvveti ellerinde bulundurmalarına
rağmen, peygamberin mesajını yalanlayanların
helâk oluşunu ön plana çıkarmaktır. Bu nedenle
surenin akışı kıssanın bütününe yayılmıyor,
bir tek bölümde yoğunlaşıyor. Bu bölümün de
detaylarına girilmiyor, özellikle sonunda alınan
neticelere ağırlık veriyor. Zira kıssanın
burada ele alınmasından amaç budur.
"Onlara Nuh'un hikâyesini anlat, hani o soydaşlarına
demişti ki; "Ey soydaşlarım, eğer
karşınıza çıkıp Allah'ın ayetlerini
hatırlatmam ağırınıza gidiyorsa, ben
Allah'a dayandım; siz de Allah'a ortak koştuğunuz
putlarla birlikte ne yapacağınızı
kararlaştırınız, sonra
vardığınız karardan dolayı
başınız ağrımasın; arkasından
şahsıma ilişkin kararınızı bana hiçbir
mühlet tanımaksızın uygulayınız."
Eğer benim yaptıklarım sizi zor durumda
bıraktıysa ve artık siz benim aranızda kalmama,
sizi Allah yoluna çağırmama, Allah'ın ayetlerini
size hatırlatmama tahammül edemeyecek duruma geldiyseniz, işte
siz ve yapabilecekleriniz! İstediğinizi yapın!..
Bense kendi yolunda yürümeye devam edeceğim. Ve bu konuda
Allah'dan başkasına dayanmayacağım.
"Ben Allah'a dayandım."
Yalnız O'na dayandım. O, bana yeter. Başka
dostlara ve yardım edicilere ihtiyacım yoktur.
"Siz de Allah'a ortak koştuğunuz putlarla
birlikte ne yapacağınızı
kararlaştırınız."
Yapacağınız işin girdisini-çıktısını
belirleyiniz. Dayanışma içinde bütün hazırlığınızı
görün.
"Sonra vardığınız karardan dolayı
başınız ağrımasın."
Tam tersine, aldığınız tavır
hakkındaki düşünceniz net olsun. Yapmayı
kararlaştırdığınız şeyde bir
karışıklık, bir kapalılık, bir
kararsızlık ve vazgeçme olmasın!
"Arkasından şahsıma ilişkin
kararınızı uygulayınız."
İyice düşünüp taşındıktan; meseleyi
bütün boyutları ile değerlendirdikten ve hiçbir
tereddüde meydan bırakmayan kesin yargıdan sonra, benim
şahsımla ilgili planınızı ve
kararınızı uygulayınız.
"Bana hiçbir mühlet tanımayınız."
Hazırlık yapmam ve önlem almam için bana zaman tanımayınız.
Benim bütün hazırlığım başkasına
değil, yalnız Allah'a dayanmamdır.
Bu gerçekten kışkırtıcı, apaçık
bir meydan okuyuştur. Bu sözü, elinde yeterli güç ve
kuvveti bulunduran, kendi hazırlığına tam
anlamı ile güvenen kimseden başkası söyleyemez.
Çünkü buradaki ifade, düşmanın öfkesini kendi
üzerine çekme, dokunaklı sözlerle onların kendisine
saldırmalarına yolaçan anlamına gelmektedir! Peki
Hz. Nuh'un sırtını dayadığı güç ve
hazırlık neydi? Yeryüzünün bütün güçlerine karşı
ne vardı elinde?
İman onunla beraberdi. Bütün güçlerin önünde
küçüldüğü, çoğunluğun önünde dize geldiği
bütün önlemlerin karşısında çaresiz kaldığı
kuvvetli bir iman. Hz. Nuh'un arkasında kendi
dostlarını, şeytanın dostlarının
elinde bırakmayan yüce Allah vardı!
İşte bu yalnız Allah'a imandır ki, sahibini
bu evrende yeralan bütün canlı ve cansız
varlıklara egemen olan büyük kuvvetin kaynağına
kavuşturur. Dolayısıyla bu meydan okuyuş bir
aldanma, bir öfke, bir intihar değildir! Bu gerçekten
büyük olan kuvvetin, kesin iman sahipleri karşısında
sönükleşen, eriyip giden basit, geçici kuvvetlere meydan
okuyuşudur.
Allah yoluna çağrıda bulunan müslümanlar için
Allah'ın elçileri en güzel örneklerdir... Buna bağlı
olarak, dava sahibi müslümanların kalplerini dolup
taşıncaya kadar bu güvenle doldurmaları gerekir.
Yeryüzünün gayrımeşru bütün otoritelerine karşı
yalnız Allah'a dayanmaları zorunludur.
Yeryüzünün gayrımeşru otoriteleri onlara
işkenceden ve eziyetten başka bir zarar veremezler. Bu
eziyetin ise bir imtihan vesilesi kabul edilmesi gerekir. Yoksa yüce
Allah, dostlarına yardım etmekten aciz değildir.
Kendi dostlarını, düşmanlarının ellerine
teslim etmesi anlamına da gelmez bu. Bu sadece bir
sınamadır. Kalpleri ve safları belirleyen bir
sınama. Bundan hemen sonra, atak sırası mü'minlere
gelir. Ve yüce Allah'ın onlara söz verdiği zafer ve
egemenlik gerçekleşir.
Yüce Allah, kendi kullarından biri olan Hz. Nuh'un
kıssasını anlatıyor. Burada Hz. Nuh,
zamanın gayrımeşru otoritesini elinde bulunduran güçlere
karşı apaçık ve net olarak meydan okuyor.
Şimdi bu kıssayı akışı içinde
izleyelim ve sonunu hemen görelim:
"Eğer çağrıma sırt dönüyorsanız,
ben sizden herhangi bir ücret istemiş değilim, benim
emeğimin karşılığını verecek
olan sadece Allah'dır."
Eğer siz benden yüz çevirecek ve uzaklaşacak
olursanız, ne haliniz varsa görün! Ben zaten sizi doğru
yola iletmek için yaptığım çalışma
karşılığında bir ücret istemiyorum ki,
sizin bana sırt çevirmenizle benim ücretim azalsın!
"Benim çabamın
karşılığını verecek olan sadece
Allah'dır."
Sizin böyle bir tavır takınmanız, benim
inancıma bağlılığımı sarsmaz.
Ben kendimi bütünüyle Allah'a teslim etmekle emrolundum:
"Bana müslümanların, Allah'ın
buyruklarına teslim olanların ilki olmam emre
dildi."
Madem ki bana böyle emir verildi, ben müslümanlardanım.
Peki sonuç ne oldu?
"Yine de onu yalanladılar. Biz de onu ve gemideki
arkadaşlarını boğulmaktan kurtararak
boğulanların yerine geçirdik ve ayetlerimizi
yalanlayanları boğduk."
Kısaca böyle oldu işte. O ve onunla birlikte olanlar
yani mü'minler gemide kurtuldular. Bir avuç kadar bir azınlık
olmalarına rağmen yeryüzü onlara emanet edildi.
Peygamberin mesajını yalanlayanlar güçlerine ve çoğunluk
olmalarına rağmen boğuldular.
"Gör bakalım, uyarılıp
da, yola gelmeyenlerin sonu nice oldu?" İsteyen,
"uyarılıp da yola gelmeyen" yalanlayıcıların
sonuna baksın. Öğüt ve ibret almak isteyen, kurtuluşa
eren mü'minlerin sonlarından ibret alsın.
Surenin anlatım seyri, Hz. Nuh'un ve onunla birlikte
olanların kurtuluşunu hemencecik ilan ediyor. Çünkü
Hz. Nuh ve onunla birlikte olan mü'min azınlık, büyük
çoğunluğu oluşturan kitleye meydan okumuş ve
büyük bir tehlike ile yüzyüze gelmişti.
Dolayısıyla sonuç, sırf bu çoğunluğun
yokedilişi değildi. Bundan daha öncelikli bir öneme
sahip olan, mü'min azınlığın bütün
tehlikelerden kurtulması, yeryüzünün onlara emanet
edilmesiydi. Zira yeryüzünü tekrar bayındır hale
getirecek, diriltecek, şenlendirecek ve belli bir süreden
beri aksatılmış bulunan başlıca rollerini
tekrar üstlenecek bu bir avuç mü'min azınlıktı.
Bu yüce Allah'ın yeryüzündeki bir yasasıdır.
Bu konuda kendi dostlarına verdiği bir taahhüdüdür.
Bir kere mü'min olan topluluğun yolu
uzadığında bilmelidir ki, gerçekten izlemesi
gereken yol, bu yoldur. Sonucun ve yeryüzünü emanet alacak
kitlenin mü'minler olduğuna kesin kanaat getirmelidir.
Allah'ın taahhüdünün ve sözünün erken gerçekleşmesini
istememelidir. Allah'ın sözü gerçekleşinceye kadar
yoluna devam etmelidir. Yüce Allah, haşa,
dostlarını aldatmaz. Kudreti ve kuvveti ile onlara
destek olmaktan aciz değildir. Yine yüce Allah, onları
düşmanlarına teslim etmez... Şu kadar var ki, yüce
Allah sınamalarla mü'minlere pek çok şey öğretir,
onları eğitir ve donatır...
AYETLER-MUCİZELER
Surenin akışı içinde Hz. Nuh'tan sonraki
peygamberlere kısa ve özet olarak değiniliyor.
Onların, insanlara getirdikleri belgeleri, mesajları ve
harikaları, ilahi mesajı yalanlayıcı
sapıkların nasıl
karşıladıklarına işaret ediliyor: