O |
Yunus
|
O |
|
31- Onlara de ki; "Gökten ve yerden size rızık
veren kimdir? Kulaklara ve gözlere işlerini görme yeteneğini
kim verdi? Ölüden diriyi ve diriden ölüyü çıkaran
kimdir? Evrenin işlerini kim çekip çeviriyor? Sana,
"Allah" diyeceklerdir. O zaman onlara, "Allah'dan
korkmuyor musunuz?" de.
32- İşte gerçek Rabbiniz Allah budur. Gerçekten
sonra sapıklıktan başka ne var ki? O halde
nasıl gerçekten saptırılıyorsunuz?
Daha önce Arap müşriklerinin Allah'ın
varlığını, O'nun yaratıcı,
rızık verici, idare edici olduğunu inkâr
etmediklerini belirtmiştik. Onların ortaklar edinmeleri,
Allah'a daha yakın olmak içindi. Veya Allah'ın
kudretinin yanında, onların da bir kudreti olduğuna
inanıyorlardı. İşte burada Kur'an, onları
bizzat kendi inançları açısından ele alıyor.
Onların bilinçlerini, düşüncelerini ve fıtri
olan mantıklarını harekete geçirme yolu ile bu
karma inancı ve sapıklığı düzeltmeye
çalışıyor.
"Onlara de ki; "Gökten ve yerden size rızık
veren kimdir?"
Yeri dirilten, ekinleri bitiren kimdi? Yeryüzünün bitkileri,
yağmurları, kuşları, balıkları ve
hayvanları ile yeryüzünün besinlerinden kendilerini ve
hayvanlarını yerden elde ettikleri ürünlerden rızıklandıran
kimdir? İçinde yaşadıkları şartlar
nedeniyle o gün insanlar, gök ve yerin rızkından
bunları anlıyorlardı. Yer ve göğün rızkı
elbette ki bundan çok daha geniş kapsamlıdır. Bugün
halâ insanlar evrenin yasalarını keşfettikçe
göklerin ve yerin rızıklarını daha iyi
anlamaktadırlar. Allah'ın bu rızkım, nimetini,
inançlarının sağlıklı veya sakat
oluşlarına göre bazen iyilik yolunda, bazan kötülük
yolunda kullanmaktadırlar. Bunların hepsi de,
insanların hizmetine verilen Allah'ın
rızkıdır. Yeryüzünde rızıklar...
Yeraltında rızıklar var... Suyun üzerinde rızıklar...
Suyun derinliklerinde rızıklar var... Güneş
ışınlarında, ay
ışığında rızıklar var... Hattâ
kokuşmuş çürümüş toprakta bile birtakım
ilaçlar ve panzehirler olduğu keşfedilmiştir!
"Kulaklara ve gözlere işlerini görme yeteneği ni
kim verdi?
Görevlerini yerine getirmeleri için göze ve kulağa güç
veren veya gücünü geri alan bu organları
sağlığa kavuşturan veya hasta eden, çalışmaya
iten veya çalışmaz hale getiren,
hoşlandığını veya
hoşlanmadığını onlara işittiren ve görmelerini
sağlayan kimdir? İşte onların o zamanlar,
işitme ve görmeye sahip olmaktan anladıkları buydu.
Bu kadarcık bir anlama da, bu sorunun nereye vardırmak
istendiğini, hangi tarafa yöneltmek istendiğini
kavramaları için yeterliydi... İnsanlar bugün halâ işitme
ve görmenin yapısını keşfetmeye devam
ediyorlar. Yüce Allah'ın bu iki organa
yerleştirdiği ince gerçekleri ortaya koyarak bu sorunun
kapsamını ve alanını genişletiyorlar... Gözün
yapısı, damarları, görülen varlıkları
algılama şekli veya kulağın yapısı,
bölümleri ve ses dalgalarını ve titreşimlerini
algılama yöntemi başlı başına başdöndüren
bir dünyadır. Bunlar, modern çağda insanlar
tarafından icad edilen bilimum mucizeleri ile ortaya konan en
hassas cihazlarla
karşılaştırıldığında
akılları durdurmaktadır! İnsanlar, insan
yapısı bu cihazlardan ürperse de, dehşete
kapılsa da, onlarla övünse de, bunlar Allah'ın
yarattıkları ile
karşılaştırılabilecek cihazlar
değildir. Allah'ın yarattığı
varlıklarla kıyaslanmayacak olan, insanlar
tarafından icadedilen bu cihazlar karşısında
insan ürperiyor, irkiliyor, onlarla övünüyor. Oysa insanlar,
Allah'ın evrendeki ve iç dünyalarındaki ilahi,
eşsiz cihazların yanından sanki hiç görmüyorlarmış,
anlamıyorlarmış gibi aldırmadan geçip
gidiyorlar!
"Ölüden diriyi ve diriden ölüyü çık aran
kimdir?"
Onlar duran şeyle. ı ölü, gelişen veya hareket
eden şeyleri canlı sayıyorlardı.
Dolayısıyla onlar, tohumdan bitkinin, bitkiden tohumun,
civcivin yumurtadan, yumurtanın yavrudan meydana gelmesinden
ve buna benzer manzaralardan sorunun anlamını
kavrıyorlardı. Bu onlara göre gerçekten tuhaf bir
şeydi. Gerçekten de bunlar, bugün tohumun, yumurtanın
ve benzeri varlıkların aslında ölü değil
canlı oldukları öğrenildikten sonra bile ilginçliğini
korumaktadır. Çünkü bunlarda gizli bir hayat ve yetenek
vardır. Zira hayatın bütün yetenekleri, kalıtım
yolu ile geçen genleri, çehreleri, nakışları ve
özellikleri ile böyle bir varlıkta gizlenmesi,
Allah'ın kudreti tarafından yaratılan oldukça
ilginç ve hayret verici bir olaydır.
Hiç şüphesiz tohumdan bitkinin, hurma çekirdeğinden
hurma ağacının çıkışını
veya yumurtadan civcivin, hücreden insanın oluşumunu
bir an için seyretmek, koca bir hayatı, ürperti ve
bilinçli bir düşünce içinde geçirmeye yeterlidir!
Acaba başak tohumun neresinde gözlenebilir? Bitkinin
gövdesini neresinde saklayabilir? Kökler, filiz ve yapraklar
neresine girebilir?
Hurmanın meyvesi ve kabuğu, göklere yükselen
gövdesi, salkımları, dalları ve yaprakları
hurma çekirdeğinin neresine gizlenebilir? Tadı,
mayhoşluğu, engin, kokusu, yaş hurması, kuru
hurması, koruk olanı, yumuşak olanı nereye
gizlenebilir?..
Civciv yumurtanın neresindedir? Eti ve kemiği,
yumuşak ve sert olan tüyü, rengi, telekleri ve alametleri,
kanat çırpması ve ses çıkarması,
bağırması yumurtanın neresinde gizlidir?
Bu insan denen ilginç varlık hücrenin neresindeydi?
Kaynakları ve bölgeleri açısından mazinin
değişik alanlarına uzanan kalıtım yolu
ile kendisine geçmiş bulunan yüz hatları ve
ayırıcı özellikleri nerede gizliydi? Ses telleri,
gözünün bakışları, boynunun sağa sola
çevrilişi, sinirlerin, damarların yetenekleri, erkeklik
dişilik, aile ve anne-babanın kahtım yolu ile geçen
karakterleri neredeydi? Sıfatları, yüz hatları ve
belirgin işaretleri, alametleri neredeydi, nerede?
Değişik boyutları ile her tarafa uzanan bu dünyanın
tohumda, çekirdekte, yumurtada ve sperm hücresinde gizli olduğunu
söylememiz yeterli olacak mıdır? Bunu söylemek, Allah'ın
kudreti ve Allah'ın idaresi dışında hiçbir
şekilde açıklanması ve yorumlanması mümkün
olmayan hayretleri, şaşkınlıkları sona
erdirebilecek midir?
Bugün halâ insanlar, ölümün : ° hayatın, ölüden
diriyi, diriden ölüyü çıkarmanın
sırlarını keşfetmeye, elementlerin ölüme
veya hayata dönüşme aşamalarında olduğunu
tesbit etmeye çalışmaktadır... Bu da her gün, her
zaman yukardaki sorunun alamı, derinliğini ve
kapsamlılığını genişletmektedir.
Pişirme ve ateşte kızartma ile ölen yemeğin
canlı bedende, canlı bir kana dönüşmesi bu
canlı olan kanın içerdeki yanma neticesinde, ölü artıklara
dönüşmesi, gerçekten hayretengiz bir olaydır. Bu
konuda bilim ilerledikçe, insanın hayreti deha da
artmaktadır. Bu olaylar gecenin her saatinde ve gündüzün
her anında durmadan devam etmektedir. Gerçekten hayat, insanın
bütün varlığına soru işaretleri yönelten,
insanları etkisi altına alan kapalı muammadır.
Bu soruların hepsine ancak hayatı veren bir ilahın
varlığı kabul edildiğinde
sağlıklı cevap verilebilir!
"Evrenin işlerini kim çekip çeviriyor?"
Buraya kadar sözü edilen ve edilmeyen evrenin işlerini,
hayatın işlerini düzenleyen ve idare eden kim? Evrenin
içinde yeralan gezegenlerin yörüngelerindeki hareketlerini bu
kadar ince hesaplarla düzenleyen, evrensel yasayı belirleyen
ve idare eden kim? Kendisi için belirlenen yolda, bu kadar ince
ve derin boyutlara varan düzenle yoluna devam eden bu hayatın
hareketini idare eden kim? İnsanın hayatına hükmeden
ve bir kere olsun şaşmayan ve eğilip-bükülmeyen,
toplumsal yasaları belirleyen ve idare eden kim? Kim?..
Kim?..
"Sana, `Allah' diyeceklerdir."
Müşrikler, Allah'ın varlığını
veya O'nun büyük işlerde eli olduğunu inkâr
etmiyorlardı! Yalnız fıtratları doğru
yoldan saptığı için, Allah'ın
varlığını kabul etmelerine rağmen Allah'a
ortak koşuyorlardı. İbadet niteliği
taşıyan eylemlerini (Şeâir) O'ndan başkasına
sunuyorlardı. Bunun yanında Allah'ın izninden
kaynaklanmayan yasalara uyuyorlardı!
"O zaman onlara, `Allah'dan korkmuyor musunuz'? de."
Size gökten ve yerden rızık gönderen, kulaklara ve
gözlere hükmeden, diriyi ölüden, ölüyü diriden çıkaran,
bu işlerde ve başkalarında bütün işleri düzenleyen,
idare eden Allah'dan korkmaz mısınız? Bunların
hepsine sahip olan kesinlikle Allah'dır. İşte gerçek
ilah sadece O'dur. O'ndan başkası değil...
"İşte gerçek Rabbiniz Allah budur."
Gerçek sadece bir tanedir; birkaç tane olamaz. Gerçeğin
dışına çıkan batıla, yanlışa düşmüş
ve ölçüyü kaybetmiştir:
"Gerçekten sonra sapıklıktan başka ne var
ki? O halde nasıl gerçekten saptırılıyorsunuz?"
Apaçık ve net bir halde gözler önünde duran
gerçekten, nasıl yüz çeviriyor ve ondan uzaklaşıyorsunuz?
Müşriklerin giriş mahiyetindeki ana ilkelerini kabul
edip, bunun kaçınılmaz sonuçlarını inkâr
ettikleri ve zorunlu olan şartlarını yerine
getirmedikleri, apaçık gerçekten bu tür yüz çevirmeleri
yüzünden yüce Allah, değişmez yasalarında ve
kanunlarında şu ilkeyi belirlemiştir:
"Fıtratın sağlıklı, duyarlı
olan mantığından ve önceleri yaşamış
milletlere hükmeden yasalardan yüz çeviren, kulak vermeyen
insanlar iman etmezler."
|
|
O |
|
O |
|