Surenin birinci dersi üç harf ile başlıyor.
Nitekim Bakara, Al-i İmran ve A'raf sureleri de bu türden
harflerle başlamışlardı ve biz oralarda bu
harflerin yorumu ile ilgili görüşümüzü belirtmiştik.
Bu ders yüklemi, "İşte bunlar o hikmet dolu
Kitab'ın ayetleridir" cümlesi olan bu harfleri,
cümlenin öznesi (cümlenin başı) yaparak
başlıyor.
Sonra surenin akışı bir dizi konuyu ele
alıyor. Ve burada,
kavramının
neden hikmet dolu sıfatı ile nitelendirildiği
ortaya çıkıyor. Bu konular, insanları
uyarması ve mü'minleri müjdelemesi için Allah'ın elçisi
Muhammed'e -salât ve selâm üzerine olsun- vahiy göndermesinden,
müşriklerin yüce Allah'ın normal bir insana
vahyetmesine karşı çıkmalarının
reddedilmesinden, göklerin ve yerin yaratılmasından,
her ikisindeki işlerin idaresinden tutun da güneşin
ışık, ayın aydınlık
kılınmasına, insanların senelerin
sayılarını bilmelerine ve hesap yapmalarına
yardımcı olması için ayın farklı
doğuş yerlerinin belirlenmesine, gecenin ve gündüzün
yer değiştirmesine ve bu yer değişmelerindeki
hikmete ve idareye varıncaya kadar geniş bir alana
yayılmıştır.
Evrenin bu ayetlerinin sunuluşundan sonra, bu ayetlere
aldırmayan gafillere geçilmektedir. Bunlar her şeyi
idare eden Allah'ın huzuruna çıkacaklarına
inanmayan kimselerdir. Sonra bu gafilleri bekleyen acı
akıbete, bunlara karşı mü'minleri bekleyen
sürekli nimetlere geçilmektedir. Kendilerini bekleyen akıbetin
neden belirlenen güne kadar ertelendiği, insanların bu
dünyada iyiliği istediği gibi, kötülüklerin cezalarının
neden hemen verilmediğinin hikmeti belirtilmektedir.
Eğer insanların iyiliği elde etmede acele
ettiği gibi, kötülüklerinin cezaları da hemen
verilmiş olsaydı, ecelleri sona erer ve hiç zaman
geçirilmeden günahları yüzünden cezalandırılırlardı.
İşte bu nedenle iyiliği ve kötülüğü karşılama,
insan yapısının ve karakterinin nasıl
olduğu, başlarına bir bela geldiğinde Allah'a
nasıl da yalvardıkları, bu durumdan
kurtulduklarında O'nu nasıl unutarak daha önceki
hallerinde ısrar ettikleri, aynı yolda giden ve bu yolda
belalarını bulan milletlerin acı
akıbetlerinden ders almamaları dile getiriliyor!
Peygamberimizin -salât ve selâm üzerine olsun- kendilerini
Allah'ın dinine davet ettiği Arap toplumu, önceki
milletlerin nasıl yok edildiklerini çok iyi biliyorlardı.
Fakat buna rağmen peygamberin mesajını yalan
sayanlar, ondan bu Kur'an'dan başka bir Kur'an getirmesini
veya bir kısmını değiştirmesini
istiyorlardı. Kur'an'ın Allah tarafından gönderildiğini
düşünmüyor ve anlamaya çalışmıyorlardı.
O'nun sabit hikmeti olduğunu, değiştirmeyi kabul
etmeyeceğini akıllarına getirmiyorlardı.
Allah'ı bırakıp, hiçbir delile dayanmadan,
kendilerine ne fayda, ne de zarar veremeyecek olan yaratıklara
tapıyorlardı. Allah'tan gelen vahyin bir gereği
olarak yalnız Allah'a tapmayı terkediyorlardı. Yüce
Allah'ın Kur'an'daki apaçık ayetlerine bakmadan,
evrenin her alanında gözlenen mucizevi ayetlerinden gafil
bir şekilde, olağanüstü nitelikli bir harika
istiyorlardı.
Sonra insanın rahmeti ve zararı karşılama
karakterine dönüş yapıyor. Canlı, hareketli ve
etkili sahnelerden birinde, bu karakterin canlı bir örneğini
sunuyor. Burada insanlar bir deniz yolculuğunda tasvir
ediliyor. Geminin hareket ettiği sırada herkes rahat içinde.
Fakat daha sonra fırtına kopuyor. Ve her taraftan
dalgalar kendilerini kuşatınca durum değişiyor.
Başka bir sahne ise, bu dünya hayatının
aldatıcı olduğunu, sönüverişi bir anda gerçekleşecek
olan parlaklığı, ışık saçıcılığı
somutlaştırılıyor. Bu hayatı yaşayan
insanlar onun güzelliklerine kapılıyorlar, kendilerini
bekleyen ve bir anda ortaya çıkacak korkunç akıbetten
gafil davranıyorlar. Halbuki, yüce Allah onları saadet
yurduna, güven ve huzur diyarına, bir gaflet anında
yakalanma korkusu olmayan yurda çağırmaktadır: "İşte
biz düşünen kimselere ayetlerimizi böylesine ayrıntılı
biçimde açıklarız." (Yunus Suresi, 24) Bunlar
Allah'ın yaradılış ile idaredeki hikmetini
kavrayan kimselerdir.
HAYRET VE İNKÂR
Müşriklerin, Allah'ın kendi peygamberine
vahyettiğini inkâr ettikleri bu hikmet dolu Kitab'ın
ayetleri, bu ve benzeri harflerden meydana gelmektedir. Bu harfler
onların elleri altında olduğu halde, onlar
bunlardan Kitab'ın ayetlerine benzer ayetler
yapamıyorlar, bu acizlikleri onları düşünmeye de
sevketmiyor, kendileri ile peygamber arasındaki yol
ayrımının vahiy olduğunu, eğer bu vahiy
olmasaydı onun da kendileri gibi, herkesin eli altındaki
bu harflerden bir tek ayet bile yapmaktan aciz kalacağım
kavrayamıyorlar. Nitekim bu surede Kur'an meydan okuyarak
onları bir ayet yapmaya davet ediyor.
Hikmet dolu olan bu kitap, insanın karakterine,
yapısına uygun bir şekilde hitap eder. Bu surede
insan tabiatının bazı değişmez ve gerçek
yönlerine ışık tutulmaktadır. Bütün kuşaklar
boyunca bu tesbitlerin doğruluğu
kanıtlanmıştır.
Hikmet dolu olan bu kitap gafilleri uyandırıyor.
Onları, Allah'ın evren sayfasında ve bu
sayfanın derinliklerinde, yerde ve gökte, güneş ve
ayda, gece ve gündüzde... önceki asırlarda
yaşamış milletlerin acı akıbetlerinde,
onlara gönderilen peygamberlerin kıssalarında ve bu
evrendeki Allah'ın yüce kudretinin gizli ve açık
belgeleri olan ayetler üzerinde düşünmeye çağırıyor.