ve
değeri olmayan bayağı bir damla sudur O. İçinde
binlerce hücre olan bir damla su... İşte bu, binlerce
embriyona dönüşen hücre Rabb'i ile mücadele eden, cedelleşen
ve O'ndan kanıt ve delil isteyen insan haline geliyor.
Yaratıcı gücün kendisi bu spermadan o apaçık
hasmı var ediyor... İnsanın
başlangıcı ile sonu arası alınan yol ne
kadar da uzundur... İnsan çürüyüp toprağa
karıştıktan sonra bu kuvvetin kendisini yeniden
diriltip mahşere getirmesini bu kuvvet için üstesinden
gelinemez çok büyük bir olay mı görüyor?
"İnsan, bizim kendisini nasıl bir nutfeden (sperma)
yarattığımızı görmedi mi, şimdi apaçık
bir hasım kesildi? "Kendi
yaratılışını unutarak "çürümüş
kemikleri kim yaratacak" diyerek bize misal vermeye kalkar."
Şu sadeliğe bakın, Şu fıtratın
diline bakın. Yakın ve görülen gerçeğin,
realitenin mantığına.
Çürüyüp dağılmış bir kemikten, bir
sperm damlası daha mı canlı, daha mı güçlü
veya daha mı değerlidir? O spermadan meydana
gelmemiş midir? O spermandan meydana gelmemiş midir
insanoğlu? Bu sperm değil midir ilk varoluşu bu
spermi insana çeviren ve sonra da apaçık bir hasım
kılan yüce Allah'ın çürümüş kemikleri yeni bir
canlı yaratık haline getirmeye gücü yetmez mi?
Bu iş üzerinde soru sorulmayacak kadar açık ve
kolaydır yüce Allah için. O halde uzun boylu tartışmaya
ne gerek var?
"De ki; "onları ilk defa yaratan diriltecek. O
her yaratmayı bilir."
Sonra yüce Allah, yaratıcı kudretin niteliği ve
sahip oldukları şeylerden gözlerinin önünde ve
ellerinin altındaki eşyada olan eseri hakkında
onlara biraz daha açıklamada bulunuyor.
"O size yeşil ağaçtan ateş yaptı da
siz ondan yakıyorsunuz."
İlk anda o basitçe yapılan bir gözlem, bu harikanın
doğruluğu hakkında insanı ikna edebilir...
Gaflet içinde bakıp geçtikleri harikanın... Şu
suyu doymuş yemyeşil ağacın birbirine sürtünerek
ateş çıkarması ve sonra da onun körpe ve yeşermiş
bir dal olduktan sonra şu ateşe yakıt olması
harikası... Yemyeşil bir ağacın emdiği Güneş
enerjisinden depoladığı, suya kanmış ve
yeşile boyanmış olduğu halde onu koruduğu
ve yanması ile olduğu gibi sürtünmesi ile de ateşin
doğduğu ısının mahiyetine dair
gelişmiş ilmi bilgi... İşte bu bilgi bu
harikayı daha açık ve daha net bir şekilde ortaya
koyuyor. Ağaca bu özelliği veren, her şeye
karakterini veren ve sonra da onu fonksiyonunu yapmaya yönelten
yüce yaratıcıdır. Ancak biz insanlar,
eşyayı ve olayları bu açık gözle göremiyor,
onu bilinçli his ile ölçüp tartmıyoruz.
Dolayısı ile de eşya bizlere hayret verici
esrarını göstermiyor, varlığı yaratan o
yüce yaratıcıya ulaştırmıyor. Bizler
eşyayı gönlümüzü ve kalbimizi açsak, onlar da
bizlere sırlarını açardı... Ve onlarla
birlikte sürekli bir ibadet ve tesbih ile yaşadık.
Sonra yüce Allah kudretini gösteren delilleri, sergilemeye ve
yaratma ile insanlığı tümüyle yeniden diriltme
konularını, kolay anlaşılır örneklerle
bizlere sunmaktadır.
"Gökleri ve yeri yaratan, onların benzerlerini
yaratamaz mı? Elbette yaratır. O, çok bilen yaratıcıdır."
Gökler ve yeryüzü, hassas, dehşet veren hayret verici
bir yaratık varlıktır... Şu milyonlarca cins
ve türde canlılarla ortaklaşa
yaşadığımız ve sonra da ne hacmi ne de
mahiyeti hakkında bir bilgi elde edemediğimiz, bugüne
kadar çok az şey bildiğimiz şu yeryüzü...
İşte bu yeryüzü, güneşin
ışığı ve ısısı ile
yaşayan bu yeryüzü onun uydularından küçük bir
uydudur.
Güneş ise, kendisinin de üyesi ve yakın dünyamızı
oluşturan bir galakside yüz milyon yıldızdan
sadece biridir. Ve daha birçok galaksiler veya yakın dünyamız
gibi dünyalar vardır. Astronomi bilginleri ellerindeki
kapasitesi sınırlı teleskopları ile bu
galaksilerden yüz milyon galaksi saymışlardır. Bu
uzmanlar dürbün ve gözetleme araçlarının daha da
gelişmesi ile rakamın daha da artacağı
beklentisi içindedirler. Bizim galaksimizle ya da dünyamızla
onu izleyen galaksi arasında, yediyüz ellibin
ışık yılı uzaklık vardır. (Bir
ışık yılı, yirmi altı milyar mil
olarak hesaplanmıştır) Bunlardan başka daha
bir takım büyük yoğunlaşmış gaz kütleleri
olduğu ve bu gezegenlerin de o kütlelerin parçaları
olduğu tahmin edilmektedir. Bizim dar ve
sınırlı bilgi alanımıza
sığabilen kısım işte bunlardır.
Sayılarà sığmayan bu gezegenlerin her birinin döndüğü
bir yörüngesi vardır. Yeryüzünün tıpkı güneş
çevresinde yörüngesi olduğu gibi, bunların çoğunluğunun
yörüngesi olan uyduları vardır. Ve bunların tümü
çok hassas ve normal olarak dönmesini ve akmasını sürdürmektedir.
Bir an durmadan ve hareketlerinde aksama olmadan... Yoksa
görülen şu evren paramparça olur ve şu uçsuz bucaksız
uzayda yüzen bu korkunç kütleler birbiriyle çarpışmaya
başlarlardı.
Bu sayılara sığmayan milyonlarca kütlelerin
sanki birer zerre gibi içinde yüzdüğü uzay boşluğunu
ise anlamaya ve anlatmaya çalışmayacağız.
Çünkü bu insanın başını döndüren bir iştir.
"Gökleri yeri yaratan, onların benzerlerini
yaratamaz mı?"
Bu hayret verici ve korkunç yaratıklara göre insanların
yaratılması nedir ki? "Elbette yaratır. O,
çok bilen yaratıcıdır."
Fakat yüce Allah, şunu, bunu, ve
başkalarını külfetsiz ve zahmetsiz yaratır.
Ona göre büyüğün yaratılması ile küçüğün
yaratılması arasında fark yoktur. "Bir
şey dilediği zaman, O'nun buyruğu sadece, o
şeye "Ol" demektir. Hemen olur."
Bu şey, ister gök olsun, ister yeryüzü. İster
sivrisinek olsun, ister karınca, bu ve o, yüce Allah'ın
sözü karşısında eşittir. "Ol"
Hemen oluverir.
Ortada zor ve kolay diye bir şey yoktur. Uzak yakın
diye de bir şey yoktur. Bir şeyin yaratılması
için o şey ne olursa olsun, yüce iradenin onun yaratılmasına
sadece yönelmesi yeterlidir. Ancak yüce Allah konuları
birtakım yollarla ins2lnlara yaklaştırıyor ki,
o konuları kendi insani ve sınırlı
ölçülerine vurup anlayabilsinler...
Bu kesitte surenin son vurgulaması geliyor. Varlık
alemi ile bu varlığı yaratan arasındaki
ilişkinin gerçek niteliğini canlandıran vurgular.
"Her şeyin hükümranlığı elinde olan
ve sizin de kendisine döneceğiniz Allah münezzehtir."
Meleket (Mülk) kelimesi, bu kalıbı itibarı ile,
bu ilişkinin aslını büyütüp yöneltiyor. Varlık
alemindeki her şeye mutlak bir sahiplik ilişkisi... Ve
şu varlık alemindeki her şeyi tutan hakimiyet
ilişkisi.
Sonra O'na yalnız O'nadır dönüş ve
varış...
Bu son cümle, yapılan şu dehşetli
gezintiye, surenin tümüne ve içine bütün ayrıntıları
alabilecek olan bu büyük gerçeğe dair, surenin ele
almış olduğu konulara uygun düşen bir
bitiş vurgulamasıdır.