Görmezler mi?.,. İşte burada yüce Allah'ın
ayeti gözlerini önünde durmaktadır. Ne uzaktır, ne
ıraktır ve ne de derin düşünüp tefekkür etmeyi
gerektirecek kadar kapalıdır. Bu ayet, yüce Allah'ın
kendileri için yarattığı, onları kendilerine
mal ettiği bazılarına binmek,
bazılarının etini yemek ve sütünü içmek ve
onlardan daha daha çeşitli şekillerde yararlanmak için
kendilerine boyun eğdirildiği irili-ufaklı
hayvanlardır.
Bütün bunlar, yüce Allah'ın kudreti, insanlara ve
hayvanlara çeşitli özellikler bahşetmesi sayesindedir.
Ki, böylece yüce Allah insanlara, o hayvanları kendilerine
boyun eğdirme çalıştırma ve onlardan
yararlanma gücü vermiş ve hayvanları da boyun
eğen, yararlı olan ve insanın bir çok ihtiyacın
yerine getiren bir karakterde yaratmıştır.
Bunların hiçbirini yapmaya insanın gücü yetmez.
İnsanlar bir araya gelip yardımlaşsalar bir
sineğe bile yaratamazlar. Kendilerine boyun eğme özelliği
vermediği bir tek sineği bile emirleri altına
alıp kendilerine boyun eğdiremezler.
"Şükretmezler mi?"
İnsan konuya bu gözle ve Kur'an-ı Kerim'in
yaydığı şu ışığın
altında bakarsa, derhal yüce Allah'ın bol nimetlerine
boğulmuş bulur kendini. Kendisi çevreleyen her
şeyde görünen çok bol nimettir bu. Bu nimetler bazen bindiği
hayvan veya yediği bir parça et ya da bir yudum süt,
veyahut bir parça yağ veya peynir olur. Veya kıl, yün
ya da deve tüyünden yapılmış giydiği elbise...
Ve daha neler neler... Yüce yaratıcının
varlığını, rahmetini ve nimetini hissettiren
vicdanı bir dokunuştur bu... Ve bu hüküm çevresinde
elinin dokunduğu her nesneyi ve şu kocaman evrende
canlı veya cansız, kullandığı her
şeyi kapsar. Böyle birinin tüm hayatı yüce Allah'ı
tesbih etmeye, O'na hamd etmeye ve gece-gündüz O'na ibadete
dönüşür.
Fakat insanlar şükretmiyorlar. Bunca nimetlerle birlikte
insanların, içinde yüce Allah'ı bırakıp puta
tapanlar vardır.
"Belki kendilerine yardım edilir diye Allah'tan
başka tanrılar edindiler." "Oysa onlar
yardım edemezler, ancak kendileri o tanrılara
koruyuculuk için nöbet beklerler."
Eskiden tanrı diye tapılan şeyler putlar,
ağaçlar, yıldızlar, melekler ve cinlerdi... Gerçi
putçuluk günümüze kadar yeryüzünün bazı yörelerinde
sürüp gelmiştir. Fakat bu tanrılara tapmayanlar
Allah'ın birliği ilkesine tam olarak
bağlanmamışlardır. Onların şirki bugün
yüce Allah'ın gücünden başka bir takım
asılsız güçlere iman etmeleri ve Allah'dan başka
birisine dayanmaları şeklinde kendisine göstermektedir.
Şirk çeşit çeşittir. Zaman ve yerin
değişmesi ile şekil değiştirir.
Bu tanrılara kendileri yardımı ile zafer
elde etmek için tapıyorlardı onlar... Oysa bunlara
kimse düşmanca saldırmasın veya kötülük etmesin
diye bizzat kendileri bu sözde tanrıları
korumaktaydılar, kendileri onların askerleri olmuş,
kendilerine yardımlarına hazır bekliyorlardı. "Oysa
onlar yardım edemezler, ancak kendileri o tanrılara
koruyuculuk için nöbet beklerler."
İşte bu, düşüncenin ve tefekkürün saçmalıkta
son sınırı idi. Şu kadar var ki, bugünkü
insanların çoğu bu basitlikten ancak şeklen
kurtulmuşlardır. Bugün azgın ve zalimleri
tanrılaştıranlar bu çeşit çeşit putlara
tapanlardan geri kalmış değillerdir. Onlar da
azgınların muhafız askerleridirler. Kendilerine
gelecek her tehlikeyi savan ve azgınlıklarına arka
çıkan onlardır. Ve onlar aynı zamanda da
azgınlığa baş eğmektedirler.
Putçuluk çeşitli şekilleri içinde özde aynı
putçuluktur. Saf Allah birliği inancı herhangi bir
şekilde sarsıldı mı hemen putçuluk gelir.
Şirk gelir, cahiliyet gelir. İnsanlık için ilâhlığı
sadece bir olan Yüce Allah'ı tanıyan, ibadeti sadece
O'na sunan, sadece O'na yönelip güvenen, itaat ve tazimi sadece
O'na gösteren saf Allah'ın birliği inancından
başka kurtuluş yolu yoktur.
"Onların sözü seni üzmesin. Biz onların
gizlediklerini de açığa vurduklarını da
biliyoruz."
Bu sesleniş yüce Allah'ı bırakıp ta
tanrılar edinen, şükretmeyen, O'nu zikretmeyen
kimselerle karşı karşıya olan peygamberdir.
Hedefi ise onların karşısında peygamberin
kalbine güven vererek huzurunu sağlamaktır. Onlar yüce
Allah'ın ilmi açısından ayan beyan
ortadadırlar. Bütün kurdukları ve yapabilecekleri onun
gözünün önündedir. Onlar için Resulullah'ın üzerine
düşen bir şey yoktur. Onların durumları kadir
olan kudret sahibi için ortadadır, gizli değildir. Yüce
Allah