66- Dilersek,
gözlerini kör ederdik de, yol bulmaya çakşırlardı.
Nasıl görebilirlerdi.
67- Dileseydik kılıklarını
değiştirip onları oldukları yerde dondururduk,
ne ileri gidebilir, ne de geri dönebilirdi.
Bu iki tabloda bela ve musibet kadar alay ve istihza vardır.
Alay yalanlayanlara, istihza ise "Ve eğer doğru
söylüyorsanız bu tehdit ettiğin
iz
azab ne zaman gelecek" diyerek
alaya alanlardır.
Birinci tabloda inkârcılar tamamen kördürler. Sonra bu
kör halleriyle sıratta koşmakta, onu geçmek için
ileri atılıp kalabalık oluşturmakta
yarışan körler gibi, birbirlerini çiğnemekte ve
çarpışıp düşmektedirler.
"Nasıl
görebilirlerdi"
İkinci tabloda ise oldukları yerde
donakalmış, biraz önce kör halleriyle koşmaya
çalışan ve yolda düşüp kalkan bu insanlar bu kez,
ileri geri kımıldayamayan heykeller dönüşmüşlerdir.
Gerçekten bunlar her iki tabloda da,. biblo ve oyuncak gibi
alay ve eğlenceyi çağrıştıran bir halde
görünmektedirler. Kendileri de bir zamanlar ilahi tehdidi hafife
alır ve alay ederlerdi.
Bütün bunlar, acele ettikleri belirli gün gelince olacaktır.
Eğer onlar yeryüzünde kendi hallerine bırakılıp,
vaad edilen belirli güne ulaşmadan kendilerine bir mühlet
verilse de uzun yıllar yaşasalar, öyle bir belaya
girerler ki, artık bir an önce ölüp kurtulmayı
kendileri isterler. Bu bela kocayıp yaşlanmaktır.
Sonra bunamaktır, şuur ve düşüncede tersine
dönmektir... İşte onların gide gide
varacakları nokta budur.