İfadenin akışında yıldızlar ve yörüngelerinde
yüzen gezegenlerle Ademoğlunun neslini taşıyan ve
suda yüzen dolu-dolu gemiler arasında çok hoş bir uyum
vardır... Görünümlerinde bir uyum vardır... Her
ikisinin de yüce Allah'ın emrine boyun eğmelerinde ve
hem denizde hem de uzayda yüce Allah'ın kudreti ile
onları yüzdürmesinde bir ilişki vardır.
Bu da önceki gibi insanların görüp de üzerinde iyice
düşünmeden geçtiği ayet ve delillerden biridir. Hatta
eğer gözlerini bu olay ve delillere açsalar, kendilerine
daha yakın ve anlaşılması daha kolaydır.
Herhalde burada sözü edilen dolu gemi, insanlığın
ikinci atası olan Nuh'un gemisi olsa gerek. Ki, o gemi Hz.
Adem'in neslini taşımıştı. Sonra yüce
Allah onun benzeri olan ve deryaları yara yara yol alan
şu gemileri verdi onlara...
Bütün bunlar, yüce Allah'ın kudreti, evrene hükmeden,
onu yöneten ve gemileri suyun yüzünde yüzdürmek için
belirlemiş olduğu tabiat kanunlarıdır.
Gemileri suda yüzdüren etmenler; o gemilerin özellikleri, suyun
özellikleri, rüzgarın ve buharın özellikleri, atomdan
veya atom dışı güç kaynaklarından çıkan
enerjidir. Bütün bunlar yüce Allah'ın emri ve
yaratması sayesindedir.
"Dilersek, onları suda boğardık; ne
yardımlarına koşan bulunur ve ne de kendileri
kurtulabilirdi."
Bir gemi ne kadar ağır, ne kadar büyük ve yapısı
ne kadar sağlam olursa olsun bu engin sularda rüzgârın
önündeki bir kuş tüyüne benzer. Eğer yüce Allah'ın
rahmeti olmasa gemi gecenin veya gündüzün bir anında helak
olup mahvolur gider. Deniz yolculuğuna çıkan kimseler,
denizi ister yelkenli ile geçsinler, ister okyanusları
aşan transatlantik türü gemilerle geçsinler, yine de
denizin dehşetini, onun korkunç tehlikesi ve karşı
koyulamaz kabarmasına karşı emniyetten yoksun
olmanın ne demek olduğunu anlarlar. Ve gökte ve yerde
kendisinden başka hiçbir elin tutamadığı
azgın boynunun o kutsal rahmet elinin dizginlediği bu