KUR'AN VE EVREN
75- Yıldızların yörüngeleri üzerine yemin
ederim ki;
76- -Keşke bilseniz bu ne büyük bir yemindir
77- Bu kitap, yüce Kur'an'dır.
78- Aslı (Allah katındaki) bir kitapta
saklıdır.
79- Ona sadece tertemiz kimseler el sürebilir.
80- O, Allah tarafından indirilmiştir.
Bu ayetin o günkü muhatapları olan araplar
yıldızların yörüngeleri hakkında çok az
şeyler biliyorlardı. Onlar gök cisimlerine ilişkin
bilgileri sadece çıplak gözle elde edebiliyorlardı. Bu
yüzden yüce Allah "Keşke bilseniz bu ne büyük bir
yemindir" diyerek duyarlıklarını bilemek
istemiştir. Biz ise yemine konu olan yıldız yörüngeleri
hakkında o günün araplarına oranla çok daha fazla
bilgi payına sahip olduğumuz için edilen yeminin
büyüklüğünü daha iyi kavrayabiliyoruz. Gerçi yıldızların
yörüngelerinin görkemi hakkında biz de az şey
biliyoruz.
Görüş menzilleri sınırlı ve küçük
teleskoplarımız aracılığı ile elde
edebildiğimiz bu kıt bilgilerimiz bize diyor ki: Uçsuz-bucaksız
uzay boşluğunda "galaksi"adı verilen
sayısız yıldız kümeleri vardır. Bu
galaksilerin sadece biri, bizim güneş sistemimizi de içine
alan yıldız kümesi, yüz milyon kadar yıldızdan
oluşmuştur.
"Astronomi bilginlerinin dediklerine göre uzay boşluğunda
milyarı aşkın sayıda yıldız ve gök
cismi vardır. Bu yıldızların ve gezegenlerin
bir bölümü çıplak gözle görülebilir, diğer bir bölümü
sadece uzun menzilli dürbünlerle ve teleskoplarla görülebilir,
başka bir bölümünden ise birtakım sinyaller
alınabilir, fakat teleskop ekranlarında görülmeleri
mümkün değildir. Bütün bu yıldızlar ve
gezegenler biçimini bilmediğimiz yörüngelerinde hareket
ederler. Herhangi bir yıldızın mıknatıs
alanı, başka bir yıldızın
mıknatıs alanı ile hiçbir noktada çakışmaz.
Tıpkı bunun gibi hiçbir yıldızın bir
başka yıldızla çarpışması sözkonusu
değildir. Böyle bir olay, ancak biri Akdenizde ve öbürü
Atlas okyanusunda aynı yönde ve aynı hızla yol
alan iki geminin çarpışması kadar muhtemeldir. Böyle
bir şey de eğer imkansız değilse, o bile son
derece uzak bir ihtimaldir."
Yıldızların yörüngeleri arasındaki
uzaklık bir hikmete ve planlanmış bir ölçüye
göre belirlenmiştir. Bu uzaklık yıldızlar ve
gök cisimleri arasındaki karşılıklı
etkilenmelerle uyumludur. Bu uyum sayesinde bütün bu gök
cisimlerinin uçsuz-bucaksız evrendeki
karşılıklı dengeleri oluşmaktadır.
İşte yıldızların yörüngelerinin
görkeminin bir bölümü, bir yönü budur. Hiç kuşkusuz bu
bilgi, Kur'an'a ilk kez muhatap olan arapların
yıldızlara ilişkin bildiklerine oranla çok
büyüktür. Fakat aynı zamanda yıldızların yörüngelerin
görkemine ilişkin gerçeğin tümü ile karşılaştırılamayacak
derecede yetersizdir.
Evet,
"Yıldızların
yörüngeleri üzerine yemin ederim ki: '
Oysa mesele, yemine muhtaç olmayacak derecede açık·ve
belirgindir. Okumaya devam edelim:
"Keşke bilseniz bu ne büyük bir yemindir."
Burada yeminin önemi bir ara cümle ile vurgulanıyor ve
hem arkasından sözün akışı
değiştiriliyor. Aslında yemine muhtaç olmayan bu
değişmez ve belirgin gerçeğin, zihinlere
yerleştirilmesi açısından bu anlatım
tarzı son derece etkilidir. Devam edelim:
"Bu kitap, yüce Kur'an'dır.
Aslı (Allah katındaki) bir kitapta saklıdır.
Ona sadece tertemiz kimseler el sürebilir.
O Allah tarafından indirilmiştir."
Evet, "Bu kitap yüce Kur'an'dır." Yoksa
müşriklerin iddia ettikleri gibi ne bir kahin sözü ne bir
deli saçması ne Allah'a
yakıştırılmış bir uydurma ne eski
kuşaklardan kalma bir masal ve ne de şeytanlar
tarafından getirilmiş bir mesajdır. Bütün bunlar
ve bunlara benzer daha birçok müşrik iddiaları tümü
ile asılsızdır. Bu kitap, yüce bir Kur'an'dır.
Kaynağı bakımından yücedir, başlıbaşına
yücedir, gösterdiği yolun yönü bakımından yücedir.
Devam ediyoruz:"Aslı (Allah katındaki) bir
kitapta saklıdır."Bu kitap koruma
altındadır. Bu ayetin anlamı bir sonraki ayette açıklanıyor.
Okuyalım:
"Ona sadece tertemiz olanlar el sürebilir."
Bazı müşrikler Kur'an'ın şeytanlar
tarafından yere indirilmiş bir mesaj olduğunu ileri
sürdüler. Bu ayet bu iddiayı reddediyor. Çünkü yüce
Allah'ın bilgisi ve koruması altında saklanan bu
kitaba şeytanlar dokunamaz. Onu Peygambere getirenler,
tertemiz meleklerdir.
"Ona
sadece tertemiz olanlar el sürebilir" ayetinin
en tutarlı, en mantıklı açıklaması budur.
Sebebine gelince ayetin başındaki "lâ" edatı
cümledeki eylemin gerçekleşmeyeceğini belirten bir
olumsuzluk edatıdır, yasaklama anlamı
taşıyan bir edat değildir. Yoksa yeryüzünde bu
Kur'an'ı temizler de, pisler de, mü'minler de, kafirler de
elleyebilirler. Bu durumda olumsuz anlamı gerçeklik
kazanamaz, askıda kalır. Yalnız eğer
olumsuzluk müşriklerin Kur'an'ı şeytanların
indirdikleri yolundaki iddialarına bağlanır da
arkasından bu iddianın reddedildiği kabul edilirse
cümlenin anlamındaki olumsuzluk gerçekleşmiş olur.
Çünkü o takdirde Kur'an'ın gökte saklanan orjinaline
"temizler"den başkası el sürmemiş,
dokunmamış olur. Bir sonraki ayet de bu
yaklaşım tarzını destekler. "O Allah
tarafından indirilmiştir."Yani
şeytanların getirdikleri bir mesaj değildir.
Yalnız elimizde bu ayetin başka bir anlama
geldiğini belirten iki hadis vardır. Bu hadislere göre
ayetin anlamı "Kur'an'a sadece temiz olanlar el sürebilir"
biçimindedir. Fakat tefsir bilgini İbn-i Kesir bu hadisler
hakkında şöyle diyor: "Bu hadisler zehri ve başkaları
tarafından aktarılmıştır. Böyle bir
aktarma zincirine güvenerek getirdikleri sözleri delil olarak
kullanmamız doğru değildir. Bu hadisi Darukudni Amr
b. Hazm'e, Abdullah b. Ömer'e ve Osman b. Ebul As'a dayandırarak
aktarmıştır. Ama her üçünün aktarma
zincirlerinde de tartışılabilir halkalar
vardır. Doğrusunu Allah bilir."
CAN BOĞAZA DAYANDIĞI AN
Arkasından surenin son mesajı geliyor. Mesajın
konusu ölüm anıdır. Mesaj insanı iliklerine kadar
titreten bir çarpıcılıkta sunuluyor. O anda bütün
tartışmalar sona eriyor. Bütün canlıların
biten bir yolun sonu ile başlayan bir yolun
başlangıcında durdukları kritik bir andır
bu. O noktada canlılar geriye dönemezler, arkaya
yönelemezler.