Dehşet saçan bir olayı sunan bu girişte korku
salma amacı son derece belirgindir. Okuduğumuz ayetlerde
bu amacı gözeten ve anlamla uyum kuran özel bir üslup
kullanılıyor. Her şeyden önce iki yerde "ne
zamanki" anlamına gelen "iza" şart
edatı kullanılıyor. Bu edatın arkasından
şart cümlesi geldiği halde cevap cümlesine yer
verilmiyor. Ayetleri bir daha okuyalım da görelim:
"Kıyamet koptuğu zaman,
Onu hiç kimse yalanlayamayacaktır.
O kimini alçaltır, kimini yükseltir."
Görüldüğü gibi "Hiç kimse tarafından
yalanlanamayacak olan, kiminin derecesini düşürürken
kiminin değerini yükseltecek olan o olay gerçekleştiği,
yani kıyamet fiilen koptuğu zaman" ne
olacağı belirtilmiyor. Bunun yerine yeni bir söze
geçiliyor. Şöyle ki:
"Yeryüzü şiddetle sarsıldığı
zaman. Dağlar paramparça olup,Toz halinde boşluğa
dağıldığı zaman: '
Bu büyük dehşet anının gerçekleşmesinden
sonra ne olacağı burada da belirtilmiyor. Sanki bu
dehşet tablosu, sonucu açıklamasız
bırakılan bir giriş, bir ön-alârm niteliğindedir.
Açıklamasız geçiştirilmektedir. Çünkü bu
ön-alârmın sonu korkunçtur. bu özel üslup, korkunçluğu
ve dehşet saçıcı özelliği girişteki bu
ayetler tarafından belgelenen surenin genel havasına
uygun düşer. Mesela "vakıa" sözcüğü
hem anlamı ve hem de hecelerinin titreşimleri ile
insanın kafasında şu çağrışımı
uyandırıyor: Yukardan düşen kocaman bir kütle
kendisine bir yer bulup dengeye kavuşmuştur. Artık
ne sarsılacak, ne. de yerinden kayacaktır. Yani "Onu
hiç kimse yalanlayamayacaktır."
Ayrıca insan zihninin bu büyük kütlenin düşüşüne,
bu sürpriz olayın meydana gelişine ilişkin bir
beklentisi var. İnsan zihni bu düşüşün arkasından
birtakım sarsıntıların, birtakım alt-üst
oluşların meydana geleceğini bekliyor. Ayetlerin
akışı da bu beklentiye cevap veriyor. Çünkü bu
olay Kimini alçaltı
Yani
bu sarsıntı o güne kadar dünyada yüksek tutulan bazı
değerleri alçaltırken, düşük sayıla
gelmiş olan bazı değerleri de yükseltir. O gün
ölçüler ve değerler önce sarsılır, sonra yüce
Allah'ın terazisinde yeni dengelere kavuşur.
Sonra bu dehşet yeryüzünün, insanların
alışageldikleri algılarına göre dengeli ve
sarsıntısız olan yeryüzüne sıçrıyor.
Bir de bakıyoruz ki, bu yeryüzü şiddetle
sarsılıyor. Bu gerçek kıyametin kopması
imajı ile uyumlu bir ifade dile getiriliyor. Sonra bu müthiş
olayın etkisi ile onca sert bir yapıya sahip olan koca
dağlar boşlukta toz bulutu gibi uçuşan parçalara
dönüşüyor: "Dağlar paramparça olup toz
halinde boşluğa dağıldığı zaman:
'
Yeryüzünü şiddetle sarsan ve dağları paramparça
edip toz bulutu halinde boşluğa salan bu dehşet, ne
kadar korkunçtur. Daha önce ahireti yalanlamış ve yüce
Allah'a ortak koşmuşlarken şimdi yeryüzünü ve dağları
bu hale dönüştürmüş bu müthiş olayla
karşılaşan inkarcılar ne kadar cahildirler!
Sure işte böylesine kâfirler tarafından inkar
edilmiş ve Allah'a ortak koşanlara yalanlanmış,
insanı tepeden tırnağa titreten, duygu dünyasını
korku fırtınasına tutturan müthiş bir olayla
başlıyor. Kıyametin kopmasını tasvir eden
bu sahne burada noktalanıyor. Amaç bu müthiş
sarsıntı sonunda meydana gelen alçalmaları ve yükselmeleri,
insanların değerlerine ve akibetlerine ilişkin
değişiklikleri gözlerimiz önüne sermektir.