O |
Tevbe
|
O |
|
69- Ey münafıklar, siz de sizden önce yaşamış
ve sizden daha güçlü, daha zengin ve daha çok sayıda
çocuklu olup paylarına düşen dünya nimetlerinin
cazibesine kapılan kimseler gibi davrandınız, bu
kimseler nasıl paylarına düşen dünya nimetlerinin
cazibesine kapıldılar ise, siz de öylece payınıza
düşen dünya nimetlerinin cazibesine kapıldınız,
vaktiyle eğriliğe dalanlar gibi siz de
eğriliğe daldınız. Onlar, yaptıkları
dünyada ve ahirette boşa gitmiş kimselerdir. Onlar hüsrana
uğramışların ta kendileridir.
Bunlar insanın güç, servet ve evlât ile denenmesidir.
Kalpleri ile yüce ve büyük kuvvet kaynağı olan
Allah'a bağlananlar, yeryüzünde kendilerinin hizmetine
verilen geçici kuvvete aldanmazlar. Çünkü onlar, daha güçlü
olan Allah'dan korkarlar. Bütün güçlerini Allah'a bağlılık
yolunda ve O'nun dininin hükmünü egemen kılmak için
harcarlar. Onlar mala, servete ve çocuklara aldanmazlar. Çünkü
onlar, bu malları ve çocukları kendilerine vereni
hatırlarlar. Bu nedenle Allah'ın nimetlerine şükretmeye,
mallarını ve çocuklarını O'na
bağlılık yolunda kullanmaya özen gösterirler.
Kalpleri, kuvvetin ve nimetin kaynağından sapanlar ise
şımarırlar. Yeryüzünde kötülüğü yaygınlaştırırlar.
Bu nimetleri hayvanlar gibi yerler ve kullanırlar.
"Onlar, yaptıkları dünyada ve ahirette boşa
gitmiş kimselerdir. Onlar hüsrana uğramışların
ta kendileridirler."
Onların tüm yaptıkları kökten boşa
gitmiştir. Çünkü onların bu yaptıkları, kökü
olmayan bir bitki gibidir. Kök salamaz, gelişemez ve çiçek
açamaz.
"Onlar hüsrana uğramışların ta
kendileridirler."
Herhangi bir sınırlandırmaya ve
detaylandırmaya gerek görülmeden kısaca onlar her
şeyi kaybetmişlerdir.
Bu bağlamda surenin özel olan hitab şekli
genelleşiyor. Sanki hiçbir ibret almadan felâkete uğrayanların
yolunu izleyenlerin haline şaşıyor:
70- Onlara kendilerinden önceki toplumlara, yani Nuh, Ad,
Semud kavmine, İbrahim kavmine, Medyen halkına ve
yurtları altüst edilenlere ilişkin bilgiler gelmedi mi?
Bu toplumlara, peygamberleri açık anlamlı mesajlar
getirmişlerdi. Allah'ın onlara zùlmetmesi sözkonusu değildi;
fakat onlar kendi kendilerine zulmettiler.
Bilinçsiz bir şekilde Allah'ın nimetlerinden
yararlananlara, hiçbir ibret ve öğüt almadan yok
edilenlerin yolunda yürüyenlere... Evet işte bunlara, "Kendilerinden
önceki toplumlara, ilişkin bilgiler gelmedi mi? Aynı
yolda yürüyen, aynı işleri yapan toplumların
haberi bunlara ulaşmadı mı? "Nuh'un
kavmi"nin
haberi. Hani tufana yakalanan, sulara gömülen, denizin
derinliklerini boylayan, korkunç yok ediliş dalgalarına
kapılan "Nuh kavminin haberi" onlara
ulaşmadı mı? Azgın, şiddetli, soğuk
ve gürültüyle beraber gelen rüzgâr tarafından yok edilen
"Ad kavminin", yüksek frekanslı bir sese yakalanan
"Sebud kavminin", zorba ve diktatör iktidarları
yok edildiği halde, Hz. İbrahim'in
kurtarıldığı "İbrahim kavminin",
sarsıntıya uğrayan ve karanlıkta boğulan
`Medyen halkının", Lut kavminin kasabalarından
oluşan ve çok az bir kesimi hariç Allah'ın kökünü
kazıdığı (yurtları altüst edilenlerin)
haberi gelmedi mi onlara? "Peygamberinin kendilerine apaçık
mucizeler getirmelerine rağmen" bu mucizeleri yalanlayan
ve günahları yüzünden Allah tarafından
cezalandırılan bu insanların haberleri kendilerine
ulaşmadı mı?
"Allah'ın onlara zulmetmesi sözkonusu değildi,
fakat onlar kendi kendilerine zulmettiler."
Doğru yoldan sapmış olan bir kişiyi güç
ve kuvvet şımartır ve o gücü veren Allah'ı
hatırlamaz. Nimetler onu kör eder, artık nimetin
sahibini göremez. Geçmiş milletlerin ibretlik ve öğüt
alınması gereken hali, ancak asla gecikmeyen,
durdurulmayan ve insanlardan hiçbirini kayırmayan
Allah'ın yasalarını kavramak için sağduyularını,
gönüllerini açanlara yarar verir. Yüce Allah'ın kuvvet ve
nimet ile sınadığı insanların çoğunun
gözlerini ve basiretlerini bir perde kapatır. Bu nedenle
kendilerinden önceki güçlülerin akıbetlerini göremezler.
Eski azgınların ve zorbaların acı
sonlarının ne olduğunu anlayamazlar. İşte
bu sırada Allah'ın hükmü onlar hakkında gerçekleşir.
Allah'ın onlara ilişkin yasası yürürlüğe
girer. Tam bu esnada yüce Allah güçlü iktidar ve üstünlük
sahibi biri gibi onları kıskıvrak
yakalayıverir. Onlar, tam bu nimetler içinde yüzerken, bu
kuvvetlerinden yararlanırken, beklenmedik anda
basılırlar... Birden yüce Allah, onları her
taraftan kuşatıverir..
İşte bu, her yerde ve her zaman güç, nimet ve
bolluk ile beraber olduğunu gördüğümüz gaflet,
basiretsizlik ve cehalettir. Bundan sadece Allah'ın samimi
kulları paçalarını kurtarabilirler.
Münafıkların ve kâfirlerin karşısında
gerçek iman sahipleri yeralır. Mü'minlerin yapıları,
karakterleri onlarınkinden farklı,
yaşayışları, ahlâkları
onlarınkinden ayrı, sonları da onlarınkinden
başkadır.
|
|
O |
|
O |
|