O |
Tevbe
|
O |
|
53- Onlara de ki, "İster gönüllü, ister
gönülsüz olarak sadaka veriniz, verdiğiniz sadakalar kabul
edilmeyecektir, sizler yoldan çıkmışlar güruhusunuz.
54- Verdikleri sadakaların kabul edilmesini engelleyen tek
sebep şudur; Onlar Allah'a ve Peygamber'e inanmadılar,
namaza ancak uyuşuk uyuşuk dururlar ve verdikleri
sadakaları istemeyerek verirler.
Bu, münafıkların her zamanki halidir. Korku
ile her iki tarafı idare etmek. Gerçekten sapmış
bir kalp ve sağduyusunu yitirmiş bir vicdan. Özden
yoksun bir dış görünüş. Vicdanın
gizlediğinin tersine bir görünüm.
Kur'an'ın hassas ifadesi bu halı tasvir ediyor:
"Namaza ancak uyuşuk uyuşuk dururlar."
Onlar namaza ancak görünmek için gelirler. Gerçekten namaz
kılmak için değil. Ayrıca gerçek anlamda ve dosdoğru
bir biçimde onu kılmazlar. Ona uyuşuk uyuşuk
gelirler. Çünkü onları namaza gelmeye iten sebep,
vicdanlarının derinliklerinden gelmez. Onlar namazı
baştan savmak için kılıyorlar. Ve onlar namazla
eğlendiklerinin de bilincindedirler! Yaptıkları
yardımları da, harcamaları da, bu şekilde
istemeyerek ve içlerinden gelmeyerek yapıyorlar.
Pek tabii olarak, yüce Allah bir inanç temeline dayanmayan ve
harekete iten bir bilinçle birlikte olmayan bu dış görünüşe
dayalı hareketleri kabul edecek değildir.
İnsanı harekete geçiren etken, amelin özü ve niyet
olmalıdır. İşte en sağlam kriter budur.
Halbuki istemeye istemeye ekonomik destek sağlayanlar,
servet sahibi ve evlad sahibi bulunuyorlardı. Kendi
çevrelerinde önemli bir etkinlikleri ve saygınlıkları
vardı. Fakat bunların hiçbiri Allah katında bir
değer taşımıyordu. Aynı şekilde
bunlar, peygamberin ve mü'minlerin yanında da fazla bir
değer taşımamaları gerekiyordu. Bunlar,
afiyetle yararlanmaları için Allah'ın kendilerine
bağışladığı nimetler değildi.
Bunlar ancak bir sınav aracıydı. Allah bunları
onlara veriyor, sonra da bunların yüzünden kendilerini
cezalandırıyordu.
56- Onlar sizden olduklarına dair Allah adına yemin
ederler, oysa sizden değildirler, fakat ödlek bir
güruhturlar.
57- Eğer bir sığınak, bir mağara ya da
geçilecek bir yeraltı deliği bulsalar, dolu dizgin
buralara koşarlardı.
Onlar korkaktırlar... Kur'an'ın ifadesi bu
korkaklığın bir manzarasını çizmekte ve
onu L:r hareket içinde canlandırmaktadır. İçlerindeki
ve kalplerindeki bu hareket; bedenin hareketini ve gözler
önündeki hareketi ortaya çıkartmaktadır:
"Eğer onlar bir sığınak, bir
mağara ya da geçilecek bir yeraltı deliği bulsalar,
doludizgin buralara koşarlardı."
Onlar sürekli olarak içinde gizlenecekleri ve güvene kavuşacakları
bir yer arıyorlar. Bir kale, bir mağara, bir kaçacak
delik arıyorlardı. Çünkü onlar ürkütülmüşler,
yerlerinden kovalanma korkusuna kapılmışlardır.
İçten gelen ürkeklikleri ve ruhlarına işleyen
ödleklikleri onları kovalıyor. Bu nedenle onlar:
"Onlar sizden olduklarına dair Allah adına yemin
ederler."
Pekiştirme edatlarının hepsini kullanarak yemin
ederler ki, içlerindeki planlarını gizlesinler,
niyetlerinin meydana çıkmasından sakınsınlar,
kendi canlarını güven altına alsınlar... Bu
ise ödlekliğin, korkunun, kaypaklığın ve ikiyüzlülüğün
en çirkin şeklidir. Kur'an'ın hayret verici üslubundan
başka bir ifade şekli, onu anlatamaz. Kur'an'ın
anlatım üslubu, derin etki sahibi, mesaj verici edebi tasvir
metodunu kullanarak insanın iç alemini duyu organlarıyla
algılanabilecek biçimde somutlaştırarak
anlatır.
MÜNAFIK YAPI VE KARAKTER
Surenin akışı, münafıklardan, onların
en belirgin sözlerinden ve işlerinden söz etmeye devam
ediyor. Onların gizlemeye çalıştıkları
halde gizlemesini beceremedikleri niyetlerini açığa çıkarıyor.
Bazıları zekât gelirlerinin dağılımında,
Peygamberimize -salât ve selâm üzerine olsun- dil uzatıyor.
Ve onu dağıtımda adil davranmamakla suçluyordu.
Halbuki peygamber masumdu. Yüce bir ahlâka sahipti. Bazıları
ise, "Peygamber herkese kulak veriyor ve söylenen her sözü
onaylıyor" diyorlardı. Halbuki o,
anlayışlı, sağduyu sahibi, düşünen,
muhakeme eden ve en uygun biçimde hareket eden bir peygamberdi.
Bazıları da, çirkin ve küfre götüren sözleri
gizlice söylüyorlardı. Durumu ortaya çıkınca da
söylediklerinin sonucuna, cezasına katlanmamak, kendilerini
temize çıkarmak için yalana ve yemine başvuruyorlardı.
Bazıları da, yüce Allah'ın kendileri hakkında
bir sure indirerek, onların münafıklıklarını
açıklayacağından çekiniyorlardı.
Sure münafık grupların durumunu gözönüne
serdikten sonra, ikiyüzlülüğün (nifak) ve ikiyüzlülerin
(münafık) yapısını, karakterini ortaya koyan
bir değerlendirme yapıyor. Bu değerlendirme, münafıklarla
daha önceki kâfirler arasında bir bağ kuruyor. O eski
dönemdeki kâfirler Allah'ın kendileri için belirlediği
süreyi doldurduktan sonra yokedilmişlerdi... Amaç, bu
münafıkların yapısı ve karakteri ile, inanç
sistemine samimiyetle bağlanan ve münafıklık
yapmayan gerçek mü'minlerin karakteri arasındaki
farkları ortaya çıkarmaktır.
|
|
O |
|
O |
|