Aynı zamanda bir sahabi olan ünlü tefsir bilgini
Mücahid, bu ayetle ilgili olarak şu bilgiyi verir:
"Kinaneoğulları'ndan bir adam vardı, her
yıl Hacc mevsiminde eşeğinin sırtında
Mekke'ye gelir ve şöyle derdi; `Ey ahali, ben ne kınanırım,
ne hayal kırıklığına düşürülürüm
ve ne de sözüm reddedilir. Biz bu yıl Muharrem
ayının yasak sayılmasını ve Sefer
ayının onun arkasından gelmesini
kararlaştırdık! Aynı adam ertesi yıl da
gelir ve aynı girişi yaptıktan sonra şöyle
derdi; `Biz bu yıl Sefer ayının yasak ay
olmasını ve Muharrem ayının geriye
atılarak bu aya aktarılmasını
kararlaştırdık.' İşte yüce Allah `Onlar,
Allah'ın haram kıldığı ayları
sayıca denk getirmek için bu ertelemeyi bir yıl helâl
sayarlarken bir sonraki yıl haram kabul ederler' bu
uygulamaya işaret ediyor. Yani Allah'ın haram
kıldığı dört ayı denk getirirler. Böylece
Allah'ın yasağını çiğneyerek bu haram
ayı bir sonraki aya aktarırlardı.
Abdurrahman b. Zeyd b. Eslem ise bu konuda şunları söylüyor:
"Bu adam Kinaneoğulları'ndandı ve "Kalmes"
lâkabı ile anılırdı, cahiliye döneminde yaşamıştı.
Araplar cahiliye döneminde haram aylarda birbirlerine saldırmazlardı.
Adam babasının katili ile karşılaşır,
fakat ona el uzatmazdı. Bu adam gelince taraftarlarına `Haydi
bizimle sefere çıkın' dedi.
Karşısındakiler `Bu ay haram aylardan biridir'
dediler. Adam taraftarlarına şu
karşılığı verdi; `Bu yıl, bu
ayı gelecek aya aktarıyoruz. Hem bu ay, hem de gelecek
ay Sefer aylarıdır. Gelecek yıl her iki ayı da
Muharrem ayı sayarak bu yıl ki boşluğu
doldurunuz.' Adam gerçekten böyle yaptı. Ertesi yıl
gelince adamlarına `Sefer ayında da kimse ile
savaşmayınız' dedi. Böylece Sefer ayını
Muharrem ayı ile birlikte yasak ay saymışlardı,
her iki ay da Muharrem ayı olmuş oluyordu."
Okuduğumuz ayete ilişkin bu iki belge haram
ayları başka aylara ertelemenin iki farklı
uygulamasına örnek oluşturur. İlk örnekte
Muharrem ayı yerine Sefer ayı haram ay olarak kabul
ediliyor. Böylece haram aylar sayısı dörde denk
getiriliyor, ama Muharrem ayının
yasaklığı çiğnendiği için sözkonusu
yasak aylar, yüce Allah'ın belirttiği aylar olmuyor.
İkinci uygulama örneğinde ise, bir yıl üç ay ve
ertesi yıl beş ay yasak ay sayılıyor, böylece
iki yılda toplam sekiz yasak ay kabul edildiği için her
yıla ortalama dört yasak ay düşüyor. Ama bu yılların
ilkinde Muharrem ayının yasaklığı çiğnenirken
ikincisinin de Sefer ayının serbestliği ortadan
kaldırılıyor!
Her iki uygulama da yüce Allah'ın
yasağının çiğnenmiş olması ve O'nun
yasasına ters düşmesi bakımından;
Çünkü bu hokkabazlık -yukarda söylediğimiz gibi-
inanca ilişkin kâfirliğin yanısıra
Allah'ın yasa koyma yetkisini gasbetmekten doğan bir
başka kâfirlik içerir. Ayeti okumaya devam edelim:
"Kâfirler bu yolla kâfirliğe sürüklenirler."
Bu uygulamaların içerdiği oyunbazlık, tahrifçilik
ve düzenbazlık aldatır onları. Okumayı sürdürüyoruz:
"Yaptıkları çirkin iş kendilerine güzel
gösterildi."
Bu aldanmalarının sonucu olarak yaptıkları
çirkin işi güzel olarak görürler, sapıklığın
iğrençliği kendilerine çekici görünür. Bu davranışları
yüzünden içine düştükleri sapıklığı
ve ısrarlı kâfirliği kavrayamazlar. Ayetin sonunu
okuyoruz:
"Allah, kâfirler güruhunu kesinlikle doğru yola
iletmez."
Onlar kalplerini doğru yolun
ışığına kapatmışlar, doğru
yola iletecek kanıtların kalplerine girmesine engel
olmuşlardır. Bu tutumlarının sonucunda yüce
Allah tarafından ağlarına
takıldıkları karanlıkta ve sapıklık
içinde debelenmek üzere bırakılmayı
haketmişlerdir.
Surenin aşağıdaki kesitini oluşturan
ayetlerin Tebuk savaşına ilişkin genel seferberlik
çağrısından önce inmiş olması kuvvetle
muhtemeldir. Şöyle ki; o sırada Bizanslıların,
müslümanların üzerine yürümek üzere Şam
dolaylarında yığınak yaptıkları,
İmparator Heraklius'un adamlarının yanına bir
yıllık erzak verdiği; Lehm, Cezzam, Amile ve Gassan
adlarındaki Arap kabilelerinin Bizans ordusuna
katıldıkları ve bu birleşik düşman güçlerinin
öncü birliklerini Şam'a bağlı Belka eyaletine
sevkettikleri haberi Peygamberimize ulaşmıştı.
Bu haber üzerine Peygamberimiz genel seferberlik ilan ederek
müslümanları, Bizanslılara karşı
yapılacak savaşa katılmaya çağırdı.
Peygamberimiz çoğunlukla bir savaşa giderken
başka bir yolculuğa çıkmış gibi görünür,
böylece düşmanı yanıltmaya çalışırdı.
Fakat bu savaş için sefere çıkarken böyle
şaşırtmacaya başvurmadı. Açıkça
sefere çıktı. Çünkü savaş yeri ile Medine
arasındaki mesafe oldukça uzaktı ve dönem de zor bir
dönemdi. Sebebine gelince, bu seferberlik mevsimin son derece sıcak
aylarına rastlamıştı; gölgeliklerin arandığı,
meyvaların olgunlaştığı ve
insanların evlerinde oturmayı cazip gördükleri
günleri yaşanıyordu.
Bu yüzden o günlerde müslüman toplumda bu surenin tanıtma
yazısında açıklamaya çalıştığımız
rahatsızlık alâmetleri su yüzüne çıkmaya
başladı. Bu arada münafıklarda boş durmuyor,
ellerine geçen bu fırsattan yararlanarak bozgunculuk
tohumları ekiyorlardı. Müslümanlara "Bu sıcakta
sefere çıkmayın" diyorlardı, bununla da
yetinmeyerek onları savaş yerine kadar
aşılması gereken yolun uzaklığı ile
ve öteden beri yüreklere sinmiş olan Bizans fobisi ile
korkutuyorlardı. Bu değişik faktörlerin tümü,
bazı müslümanlar üzerinde etkili olmuş ve onları
sefere katılma işini ağırdan alma
isteksizliğine sürüklemişti. İşte
okuyacağımız ayetler bazı müslümanlardaki bu
rahatsızlıkları gündeme getirerek bu rahatsızlıklara
çözüm getirmeyi amaçlıyordu.