Açıkça anlaşılıyor ki, bazı müslümanlar
müşrik olan babaları için yüce Allah'dan bağışlanma
dilemiş ve gidip Peygamberimizden -salât ve selâm üzerine
olsun- onlar için Allah'dan af dilemesini istemişlerdi.
Bunun üzerine inen bu ayetler, onların. müşrik
babaları için bağışlanma isteyişlerinin
kan yakınlığına olan ilgilerinden
kaynaklandığını, yüce Allah'a olan bu bağ
gözetilmediğini ortaya koymuştur. Bu yüzden
peygamberin ve mü'minlerin böyle bir şeye yeltenmesi olacak
iş değildir. Böyle yapmak kesinlikle onlara yakışmaz.
Böyle bir şeye yeltenmek, onların karakterlerine ve
tabiatlarına uymaz. Peki onların cehennem ehli
olduklarını nasıl anlayacaklardır? En
mantıklısı, onların şirk üzere ölmeleri
ve iman etme ihtimallerinin kalmamasıdır.
İnanç, diğer tüm beşeri bağların, tüm
insani ilişkilerin bağlandığı en büyük
kulptur. İnanç bağı kesildiği zaman
diğer tüm yakınlıklar kökünden kesilir. Bundan
sonra soy bağı etrafında birleşmenin, evlilik
nedeniyle kurulan yakınlıklar etrafında
birleşmenin hiçbir değeri yoktur. Irk birliği,
ülke birliği birleştirici bir unsur olamaz. Fakat
Allah'a inanma, en köklü ve en büyük bağdır.
Diğer tüm bağlar ondan kaynaklanır ve onda
birleşir. Ya da iman olmaz o zaman da iki insanı
birbirine bağlayan bir bağ olmaz.
İbrahim'in babası için af dilemesi ona bu yolda söz
verdiği içindir. Fakat babasının bir Allah düşmanı
olduğunu kesinlikle anlayınca onunla ilişkisini
kesti. İbrahim gerçekten çok duygulu ve yumuşak kalpli
idi.
O halde İbrahim'in babası için Allah'dan bağışlama
dilemesi örnek alınamaz. Çünkü İbrahim'in
babası için bağışlanma dilemesi, ona bu yolda
daha önce verdiği bir sözden ötürüydü. İbrahim
belki kendisini doğru yola iletir diye babası için
Allah'dan bağışlama dileyeceğine söz vermişti.
Bu sözü babasına şöyle seslenirken vermişti:
"Sana selâm olsun. Senin için Rabbimden bağışlama
dileyeceğim. Çünkü O, bana karşı çok
lütufkârdır. Sizi Allah'dan başka yalvarıp dua
ettiklerinizle başbaşa bırakıp terkediyorum.
Ve Rabbime yalvarıp dua ediyorum. Rabbime dua edişimde
mahrum olmayacağımı u .narım."
Babası müşrik olarak ölünce ve İbrahim,
babasının doğru yola gelmesi imkânsız bir
Allah düşmanı olduğunu anlayınca, "Onunla
ilişkisini kesti." Aralarındaki tüm bağları
koparıp attı:
"İbrahim gerçekten çok duygulu ve yumuşak
kalpli idi."
Allah'a çok yalvarırdı. Kendisine eziyet edenlere
karşı son derece yumuşaktı. Nitekim
babası kendisine eziyet etmişti. O ise, babasına
çok yumuşak davranmıştı. Ama
babasının bir Allah düşmanı olduğunu
anlayınca onunla ilişkilerini kesmiş ve Allah'a
ïbadete devam etmişti.
Bu iki ayet indiği zaman, müşrik babaları için
bağışlanma dileyenlerin bu konuda, Allah'ın
emrine karşı çıktıklarından dolayı
sapıklığa düştüklerinden korktukları,
bu yüzden aşağıdaki ayetin indiği ve bu
konuda onları tatmin ettiği ve "hüküm olmadan
sorumluluğun olmayacağına ve herhangi bir eylem için
daha önce yapılmış bir açıklama
olmaksızın suç unsurunun sözkonusu olmayacağına
ilişkin islâmi kuralı vurguladığı
hakkında bazı görüşler vardır:
"Allah bir toplumu doğru yola ilettikten sonra,
nelerden sakınacaklarını açıkça
belirtmedikçe kendilerini sapıklığa düşürmez.
Hiç kuşkusuz Allah her şeyi bïlir."
Yüce Allah, sakınmalarını,
korunmalarını ve işlememelerini belirttiği
şeylerin dışında insanları hesaba çekmez.
Aynı şekilde yüce Allah, bir toplumu doğru yola
ilettikten sonra, sırf daha önce sakınmalarını
açıkça belirtmediği bir eylemi gerçekleştirmelerinden
dolayı onların doğru yolda
oluşlarını geçersiz saymaz ve onları
sapıklar sınıfına düşürmez. Bunun
nedeni insanın her zaman yanılabilmesi ve yüce Allah'ın
her şeyi bilmesi, her konuda açıklama ve eğitimin
O'ndan gelmesidir.
Kuşkusuz yüce Allah, bu dini son derece kolay bir din kılmıştır.
Bu dinin zor bir yanı yoktur. Yüce Allah, yasakladığı
şeyleri anlaşılır bir şekilde açıklamıştır.
İşlenmesini emrettiği şeyleri de açık seçik
duyurmuştur insanlara. Hakkında herhangi bir açıklamada
bulunmadığı şeyler de vardır. Fakat
unutmuş olmaktan dolayı değil, bir hikmetten ve
insanlar için kolaylık olmasından dolayı.
Aynı şekilde yüce Allah, hakkında açıklamada
bulunmadığı konularda soru sorulmasını da
yasaklamıştır. Bu yasaklamanın amacı,
sorulan sorunun insanlar için bir zorlukla sonuçlanmasını
önlemektir kuşkusuz. Bu yüzden hakkında açıklama
bulunmayan bir şeyi hiç kimse haram sayamaz, yasaklayamaz.
Aynı şekilde yüce Allah'ın açıkça emretmediği
bir şeyin de yapılmasını emredemez. Çünkü
bu sahalar yüce Allah'ın kullara yönelik rahmetinin
gerçekleştiği sahalardır.
Bu ayetlerin sonunda, can ve mallardan soyutlanmaya
ilişkin çağrının ardından yeralan kan ve
soy bağından soyutlanmaya ilişkin çağrının
yapıldığı ortamda, biricik dost ve
yardımcının yüce Allah olduğu, göklerin ve
yerin mülkiyetinin O'na ait olduğu, ölüm ve hayatın
O'nun kontrolünde O'nun mülkiyetinde olduğu
vurgulanıyor:
"Göklerin ve yerin .egemenliği Allah'ın
tekelindedir. Can veren de, öldüren de O'dur. Sizin Allah'dan başka
bir dostunuz, dayanağınız ve yardım edeniniz
yoktur."
Can ve mal, gökler ve yer, hayat ve ölüm, dostluk ve yardım,
bütün bunlar Allah'ın tekelindedir,
başkasının değil. Sadece Allah'a
bağlanmakla insan, başkalarına ihtiyaç duymaktan
kurtulur. Ancak o zaman kendine yeterli olabilir.
Akrabalık bağlarına ilişkin olarak yer alan
bu ardışık vurgular, bu tavizsiz ve kesin ifadeler,
o gün için bazı ruhlarda başgösteren sıkıntıyı
ve toplumda yaygın olan bağlar ile yeni inanç bağı
arasında bocalayışlarını göstermektedir
Öyle ki, bu son bölümde böylesine kesin bir vurguya ihtiyaç
duyulmuş. Nitekim bu sure de müslüman toplum ile
çevresinde yeralan diğer toplumlar arasındaki
ilişkiler hakkında kesin ve tavizsiz ifadeler içermektedir.
Müşrik olarak ölmüş bulunanlar için bağışlanma
dileme bile, böylesine sert bir tepkiyi gerektirmiştir. Amaç,
gönülleri inanç bağının dışındaki
tüm bağlardan arındırmaktı kuşkusuz.
İslâmi hareketin temeli, sırf inanç bağı
etrafında toplanmadır. Bu, itikat ve düşüncenin
temellerinden biridir. Aynı şekilde hareket ve
atılımın temel ilkesinden biri de budur.
İşte bu surenin kesin bir şekilde
vurguladığı ve defalarca yinelediği ilke budur.
ENSAR, MUHACİR VE ÜÇ KİŞİNİN
TEVBELERİ
Alışveriş sözleşmesinin özü bu olduğuna
göre, hangi sebepten dolayı olursa olsun, gücü yeten
birinin cihaddan geri kalması son derece çirkin bir davranış
ve büyük bir suçtur. Savaş konusunda başgösteren
çekimserlik ve geride kalma eylemi ortadaydı;
dolayısıyla bu eylemin ele alınması ve
irdelenmesi kaçınılmazdı...
Aşağıdaki ayetlerde, savaş konusunda samimi müslümanlar
arasında başgösteren çekimserlik ve geride kalma
eylemlerini aşan mü'minlere yönelik yüce Allah'ın
rahmetinin ve lütfunun boyutları açıklanmakta ve yüce
Allah'ın onlardan kaynaklanan büyük, küçük tüm yanılgıları
affettiği ifade edilmektedir. Ayrıca savaştan geri
kalan ve haklarında herhangi bir hüküm verilmeyen üç kişinin
akıbetleri de açıklanmaktadır. Daha önce de değinildiği
gibi, bunlara ilişkin olarak yüce Allah'dan gelecek bir açıklama
bekleniyordu. Nitekim bir müddet sonra haklarında şu hüküm
indi: