O |
Tevbe
|
O |
|
TEVBE EDİP DE İŞLERİ ALI.AH'A KALANLAR
106- Savaşa katılmayanların bir başka bölümü
daha var ki, onların işleri doğrudan doğruya
Allah'ın iradesine kalmıştır. O, onları
ya azaba çarptırır ya da tevbelerini kabul eder. Allah
her şeyi bilir ve her yaptığı yerindedir.
Bunlar Tebük seferinden geri kalanların son
kısmıdır. Ve bunlar münafıkların,
özürlülerin, hata yaptıklarının farkına
varıp tevbe edenlerin dışındaki bir gruptur.
Bu grubun durumu, bu ayetin inişine kadar kesinlik
kazanmamıştı.
Durumları Allah'a bırakılmıştı.
Ne kendileri, ne de diğer insanlar durumun ne
olacağını bilmiyorlardı... Bu ayetin,
haklarında verilecek karar sonraya
bırakılmış, yani tevbeleri konusunda
haklarındaki hüküm ertelenmiş üç kişi
hakkında indiği rivayet edilir. Bunlar, Mürare b. Rebi,
Ka'b b. Malik ve Hilal b. Ümeyye idi. Tembellikten ve yakıcı
sıcağın etkisiyle dinlenmenin çekiciliğine
kapılmaktan dolayı gevşek davranmış ve
Tebük seferine katılmamışlardı. Sonra
Peygamberimizle -salât ve selâm üzerine olsun- onlar arasında
bir diyalog olmuştu. Gelecek derste bu konu
ayrıntılı biçimde açıklanacaktır.
İbn-i Cerir, doğrudan doğruya İbn-i
Abbas'dan şöyle rivayet eder: "Mallarının
bir bölümünü sadaka olarak al ve bu yolla onları temizle,
günahlardan arındır."
ayeti indiği
zaman, Peygamberimiz -salât ve selâm üzerine olsun- Ebu Lübabe
ve arkadaşlarının mallarının bir bölümünü
aldı. Ebu Lübabe'ye katılmayan, mazur
olduklarını kanıtlamayan, herhangi bir şey söylemeyen,
dolayısıyla mazur sayılmayan üç kişi
kaldı. Yeryüzü bunca genişliğine rağmen
onlara dar gelmişti. Bunlar haklarında yüce Allah'ın
"Savaşa katılmayanların
bir başka bölümü daha var ki, onların işleri
doğrudan doğruya Allah'ın irâdesine kalmıştı.
O, onları ya azaba çarptırır, ya da tevbelerini
kabul eder. Allah her şeyi bilir ve her
yaptığı yerindedir." dediği
kimselerdir. Bunun üzerine bazıları, "Mahvoldular,
çünkü mazur sayılmadılar" demeye
başladı. Bazıları da, `Belki Allah onları
affeder" dediler. Böylece durumları yüce Allah'ın
iradesine bırakıldı. Sonra şu ayet indi: "Allah
peygamberin ve zor anda onun peşinde giden muhacirler ile
ensarın tevbelerini kabul etmiştir." Yani
onunla birlikte Şam seferine çıkanların... "O
sırada onlardan bir grubun kalpleri kaymanın
eşiğine gelmişti. Arkasından O, tevbelerini
kabul etti. Çünkü O, onlara karşı son derece
şefkatli ve merhametlidir."
Sonra yüce Allah şöyle buyurdu: "Hükümleri
ertelenen o üç kişinin de tevbesini kabul etti." Yani
durumları yüce Allah'ın iradesine
bırakılanların tevbeleri kabul edildi, onlar da
bağışlananların kapsamına
alındı. Yüce Allah şöyle buyurdu: "Sonunda
yeryüzü bütün genişliğine rağmen onlara dar
geldi. Can sıkıntısından patlayacak gibi
oldular." "Hiç kuşkusuz Allah tevbelerin kabul
edicisidir, merhametlidir."
İbn-i Cerir bunu İkrime'den, Mücahitten, Dahhak'tan,
Katade'den ve İbn-i İshak'dan da rivayet etmiştir.
Bu rivayetin doğru olma ihtimali daha baskındır. Hiç
kuşkusuz en doğrusunu Allah bilir.
Madem ki, bu üç kişinin durumu yüce Allah'ın
iradesine bırakılmış ve haklarında bir
karar verilmemişti, biz de inşaallah yerinde ele almak
üzere yapacağımız açıklamayı
erteliyoruz.
|
|
O |
|
O |
|