O |
Tegabün
|
O |
|
5- Daha önce inkar etmiş olanların haberi size
gelmedi mi? Onlar dünyada günahlarının
cezasını çektiler. Ayrıca ahrette de onlar için
acı bir azap vardır.
6- Bunun nedeni onlara elçileri, açık deliller
getirdiğinde "Bir insan mı bize yol gösterecek?"
deyip inkar etmeleri, yüz çevirmeleriydi. Allah ta hiçbir
şeye muhtaç olmadığını gösterdi. Allah
zengindir, övülmüştür.
Büyük bir ihtimalle burada müşriklere hitap ediliyor.
Allah'ın peygamberlerini yalanlayan geçmiş milletlerin
akıbetleri hatırlatılarak benzeri bir
akıbetten sakınmaları isteniyor. Bu ifadenin bir
soru şeklinde yöneltilmesi, daha önce yaptıklarının
cezasını çeken kafirlerin bu durumuna ilişkin
haber kendilerine geldiği halde onların
tutumlarını değiştirmemelerini kınama
amacına yönelik ola-bilir. Kendilerine anlatılmakta
olan bu habere dikkatlerini çekmek te hedeflenmiş olabilir.
Mekkeli müşrikler, Ad ve Semud oğulları, Lut kavmi
gibi geçmişte yok edilen bazı milletlerin
başına gelenleri biliyor, olup bitenleri kuşaktan
kuşağa aktarıyorlardı. Öte yandan onlar Arap
yarımadasının kuzeyine ve güneyine yaptıkları
ticaret amaçlı seyahatlerde onların harap olmuş
yurtlarının kalıntıları arasından geçiyorlardı.
Burada Kur'an-ı Kerim geçmiş milletlerin dünyadaki
bilinen akıbetlerine, ahirette kendilerini bekleyen acı
sonu da ekliyor. "Ayrıca ahirette onlar için acı
bir azap vardır." Sonra onların
başlarına gelen ve ahirette kendilerini bekleyen
azabı hak edişlerinin nedenini açıklıyor:
"Bunun nedeni, onlara elçileri, açık deliller
getirdiğinde `Bir insan mı bize yol gösterecek?'
demeleriydi."
Bu, bizzat Mekkeli müşriklerin de Peygamber Efendimize yönelttikleri
bir itirazdır. Hiç kuşkusuz bu, peygamberliğin
mahiyetini, insanlar için Allah tarafından gönderilen bir
hayat sistemi olduğunu Dolayı siyle pratik olarak bir
insan tarafından temsil edilmesi, yaşanması, o
insanın kişiliği ile bu sistemin tercümanı
olması, öteki insanların da güçleri oranında
kendilerini ona uydurması gerektiğini, yine bu
şahsın insanlardan farklı bir türe mensup olmaması
Dolayı siyle, insanların hem kendilerine, hem
hayatlarına, hem de gündelik yaşamlarına egemen
kılacakları şekilde peygamberliğin pratik bir
örneğini görmelerini zorlaştırmaması
gerektiğini bilmemekten kaynaklanan çiğ bir
itirazdır. Aynı şekilde bu itirazın bir
diğer kaynağı da insanın mahiyetini, gökten
gelen mesajı algılayıp başkalarına
duyuracak kadar üstün bir özelliğe sahip olduğunu
bilmeyişleridir. Aslında müşriklerin önderlikleri
gibi gökten gelen mesajı insanlara duyurmak için meleklere
gerek yoktur. Çünkü insanın içine Allah'ın ruhundan
üflenen soluk, insanın Allah'tan gelen mesajı
algılamasını ve yüceler aleminden algıladığı
şekliyle gereklerini eksiksiz yerine getirmesini sağlar.
Hiç kuşkusuz bu, insan türünü onurlandıran
saygın bir görevdir. İnsanın Allah katındaki
değerini bilmeyenlerden başkası bu görevi
küçümseyemez. Kuşkusuz bu saygınlık ancak
insanın içine Allah'ın ruhundan üflenen soluğun
gerçekleşmesi ile mümkündür. Son olarak müşriklerin
peygamberin insan oluşuna karşı
takındıkları bu olumsuz tutum inatçılıktan,
insanlar arasından seçilen bir elçiye uymayı kendine
yedirememekten, yalancı bir büyüklük kompleksine kapılmaktan
kaynaklanmaktadır. Sanki peygamberin insan oluşu şu
büyüklük taslayan cahillerin değerini düşürmektedir.
Çünkü anlayışlarına göre, kendi cinslerinden
olmayan bir peygambere uymaları normaldi ve bunu küçük düşürücü
bir davranış olarak algılamazlardı. Fakat
kendilerinden birine uymaları onlara göre düşüklüktü,
değerin eksilmesiydi.
Bu yüzden kendilerine sunulan mesajı inkar ettiler,
peygamberlerden ve onlarla birlikte gönderilen somut belgelerden
yüz çevirdiler. Bu büyüklük kompleksi ve cahillik içlerinde
düğümleşti. Böylece kendileri için şirki, küfrü
seçtiler.
"Allah da hiçbir şeye muhtaç olmadığını
gösterdi. Allah zengindir, övülmüştür."
Allah onlara, onların imanlarına ve ita atlarına
muhtaç olmadığını gösterdi. Allah hiçbir
konuda onlara veya başkalarına muhtaç değildir.
Aslında O, hiçbir şeye muhtaç değildir:
"Allah zengindir, övülmüştür."
İşte bu, yaptıklarının
cezasını çeken geçmiş kafir milletlerin haberidir.
Bu da başlarına gelen ve ahirette kendilerini bekleyen
acı azabın sebebidir. Peki bu yeni türemiş kâfirler
buna rağmen Allah'ın peygamberini nasıl
yalanlıyorlar? Acaba böyle bir akıbetle mi
karşılaşmak istiyorlar?
ÖLDÜKTEN SONRA DİRİLME
Üçüncü bölüm ikinci bölümün devamıdır. Kâfirlerin
ölümden sonra yeniden dirilişi yalanlamalarını
anlatıyor. -Öyle anlaşılıyor ki bu kafirler,
Hz. Peygamberin İslama davet ettiği kimselerdir-. Bunun
yanı sıra, ölümden sonra diriliş meselesini iyice
pekiştirerek onlara anlatması ile ilgili olarak
peygamberimize yönelik bir direktif de yer alıyor.
Ayrıca kıyamet sahnesi tasvir ediliyor, kıyameti
yalanlayanlarla doğrulayanların akıbetleri
anlatılıyor. Müşrikler Allah'a inanmaya, Allah'a
ve peygamberine itaat etmeye çağrılıyorlar ve dünya
hayatında başlarına gelen her şeyi Allah'a döndürméleri
isteniyor.
|
|
O |
|
O |
|