1- Göğe ve târıka
and olsun.
2- Târıkın ne
olduğunu bilir misin sen?
3- O
karanlığı delen yıldızdır.
4- Hiçbir can yoktur ki
başında bir koruyucu olmasın.
Bu yemin kainata
ilişkin bir sahneyi ve imana ilişkin bir gerçeği
dile getirmektedir. Önce göğü ve semada ilk görülen yıldızı
sözkonusu etmekte ardından Kur'an'ın ifade
tarzında Alışılagelen bir ifade yer
almaktadır: "Târıkın ne olduğunu
bilirmisin sen?" Sanki o bilme ve anlama ötesinde
bulunan bir şeydir. Ardından onu
sınırlandırıyor, şeklini ve biçimini açıklıyor:
"O karanlığı delen yıldızdır."
Etkili ışınları ile karanlıkları
delip geçen. Bu niteleme tüm yıldız türü için uygun
düşmektedir. Bu ayette geçen yıldız
kavramını sınırlandırmaya ve onu herhangi
bir yıldızdır diye tayin etmeye gerek yoktur. Böyle
bir sınırlama getirme zorunlu da değildir. Böyle
genel kalması daha güzeldir. Bu durumda ayetin anlamı
şöyle olur: Göğe ve onun karanlıkları delip
geçen, eşyayı örten, perdeye nüfus eden, yıldızlarına
andolsun... Böylece bu işaretin ve surenin
değindiği gerçekler ve diğer sahneleri ile ortaya
konan tespitler arasında anlamlı bir bağ
kurulmuş olmaktadır. Nitekim buna ilerde
değineceğiz.
Yüce Allah göğe ve
onun ışıkları ile karanlıkları delip
geçen yıldızlarına yemin ederek her insanın
başına Allah tarafından bir gözetleyici konduğunu
belirtmektedir: "Hiçbir can yoktur ki başında
bir koruyucu olmasın." ifadenin bu şekilde dile
getirilmesi şu gerçeği pekiştirmek içindir.
Hiçbir insan yoktur ki başında kendisini gözetleyen,
yaptıklarını bir bir kaydeden, kendisini koruyan
bir bekçi bulunmasın. Her insanın başında bu
bekçi Allah'ın emriyle verilmiştir. insanın
nefsine yardım eder. Zira nefis sırların ve düşüncelerin
atağıdır. Çalışmanın ve
karşılık almanın temeli ona dayanır.
Öyle ise ortada başıboşluk
ve anarşi diye bir şey yoktur. insanlar yeryüzüne
böyle serbest bekçisiz olarak salınmış
değildir. Dünyanın vaadlerine koruyucusuz
salınmış değillerdir. Gözetleyicisiz
dilediklerini yapsınlar şeklinde
bırakılmamışlardır. Herşey
doğrudan en ince noktalarına varıncaya kadar tespit
edilmekte, sayılmaktadır. insan bu doğrudan dakik
tespitler ile hesaba çekilecek, sorgulanacaktır. Ayet-i
kerime korkunç bir mesaj da vermektedir. insan nerede olursa
olsun, isterse hiç kimsenin olmadığı bir yerde
bulunsun. Asla yalnız olmadığını
hissetmektedir. Bütün gözetleyicilerden uzaklaştığı
tüm gözlerden gizlendiği ve her ışıktan emin
olduğu bir sırada dahi kendini gözetleyen bir muhafız
ile yüzyüzedir. Bu muhafız her tür perdeyi yırtmakta
ve her gizli şeye nüfuz etmektedir. Tıpkı
herşeyi örten gecenin perdesine nüfuz eden,
ışığıyla delip geçen yıldız
gibi. Allah'ın sanatı her yerde aynı damgayı
taşımaktadır. insanın iç dünyası ile
dış dünyasındaki bu sanat bir ahenk içindedir.
İnsanın gönlünü
evrene bağlayan bu dokunuştan takdir ve tedbirin gerçekliğini
pekiştiren göğe ve târık yıldızına
yemin edilerek ortaya konan başka bir dokunuşa geçiliyor.
insanın bu ilk yaratılışı da sözkonusu
gerçeği gösteriyor ve insanın başıboş
bırakılmadığını, kendi haline terk
edilmediğini dile getiriyor.