O

Talak

O

   

12- Allah yedi kat göğü ve yerden bir o kadarını yarattı. Allah':n buyruğu bunlar arasında iner ki, böylece Allah'ın her şeye kadir olduğunu ve her şeyi ilmiyle kuşattığını bilesiniz.

Yedi kat göğün ne anlama geldiğini, boyutlarının ve alanının ne kadar olduğunu bilmiyoruz. Yedi kat yer de öyle. Şu anda üzerinde yaşadığımız dünya bu yedi kat yerden biri olabilir ve ötekiler de yüce Allah'ın bilgisinin kapsamında olabilirler. Ayette geçen "Mislehunne - bir o kadarı" ifadesi ile bu yeryüzü-nün de yapısı ve özellikleri bakımından göklerle aynı türden olduğuna işaret edilmiş olabilir. Her halükârda bu ayetleri pozitif bilimlerin verilmesine göre yorumlamak diye bir zorunluluğumuz yoktur. Çünkü beşeri bilimler tüm evreni kuşatamamıştır ki biz de kesin olarak "İşte Kur'an-ı Kerim bunu demek istiyor" diyelim. Ne var ki insanoğlu kesin olarak evrenin yapısının bütünüyle öğrenmediği sürece böyle bir şey söyleyemeyiz .. Bu ise uzak hem de çok uzak bir temennidir.

Biz bu işaretin vurgulamak istediği gerçeğin psikolojik boyutundan ve iman esasına dayalı, doğru ve evrensel düşüncenin inşasına yönelik mesajından yararlanıyoruz.

"Allah yedi kat gök ve yerden bir o kadarını yarattı." şeklinde ifade edilen akıllara durgunluk veren evrene yönelik bu işaret karşısında insan duygusu donakalıyor. Kalp Allah'ın gücünü uçsuz bucaksız mülkünü gözler önüne seren sahnelerden birinin karşısında buluyor kendini. Bırakın dünya mülkünün bir kısmını bırakın dünyada olup biten bazı olayları, bırakın kocanın ödediği veya kadının indirim yaptığı birkaç kuruş parayı... Bütün yeryüzü bu uçsuz bucaksız mülk karşısında küçülüveriyor, önemsizleşiyor...

İşte şu yedi kat gökyüzü ve yedi kat yer veya yerler arasında iner Allah'ın emirleri. Şu anda bu surede onlara yöneltilen emir de bunlardan biridir. Şu halde bu emir, insanların güçleri oranında zaman ve mekana ilişkin düşüncelerinden kaynaklanan ölçüler bakımından da oldukça önemlidir, olağanüstüdür. Bu emre karşı çıkmak, gökler ve yerler arasında yankılanıp duran, yüceler aleminin ve göklerde ve yerlerde yüce Allah'ın yarattığı diğer varlıkların dinlediği emre karşı gelmektir. Bu öylesine ağır bir cürümdür ki, akıl sahibi hiçbir mümin buna yeltenemez. Kendisini karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için kendisine Allah'ın açık ve anlaşılır ayetlerini okuyan, göklerle yerler arasında yankılanan bu emri bildiren bir elçi gelmiş bulunan hiçbir mümin bu iğrenç suçu işleyemez.

Göklerle yer arasında inen bu emir, müminin kalbine Allah'ın her şeye gücünün yettiğine, hiçbir şey O'nun iradesini engelleyemeyeceğine, O'nun bilgisiyle her şeyi kuşattığına, bu uçsuz bucaksız mülkünde olup biten veya kalplerin derinliklerinde gizlenen hiçbir şeyin onun bilgisinden kaçamayacağına ilişkin inancı yerleştirir. Bu mesaj iki açıdan önemlidir.

Birincisi: Her şeyi ilmiyle kuşatan Allah, boşanma ile ilgili hükümlerin uygulanmasını emrediyor. Çünkü yüce Allah onların içinde bulunduğu şartları, yaşadıkları ortamı, onların çıkarını ve kapasitelerini göz önünde bulundurarak bu hükümleri indirmiştir. Şu halde bu emre uymak ve en ufak bir konuda bile bu emrin dışına çıkmamak yapılacak en uygun davranıştır. Çünkü bu hükümleri koyan, her şeyi ilmiyle kuşatan yüce Allah'tır.

İkincisi: Bu hükümler doğrudan doğruya vicdanların duyarlılığına bırakılmıştır. Çünkü yüce Allah'ın bilgisinin ve her şeyden haberdar olduğunun bilincinde olmak, göğüslerde geçen her türlü duyguyu bilen Allah'tan korkmaktan başka bir şey düşünülmeyen bir mesele karşısında vicdanların daha da duyarlı olmalarının garantisidir.

Böylece sure, kalpleri boyun eğmeye, itaat etmeye zorlayan bu dehşet verici, bu ürpertici mesaj ile son buluyor. Kalpleri yaratan, onların kıvrımlarını, gizli açık bölmelerini bilen Allah yücedir, noksan sıfatlardan uzaktır.

 

 

O

 

O