O

Talak

O

   

6- Boşadığınız kadınları gücünüz ölçüsünde oturduğunuz yerin bir bölümünde oturtun, onları sıkıştırıp, gitmelerini sağlamak için zarar vermeye kalkışmayın. Eğer hamile iseler, doğum yapıncaya kadar nafakalarını verin. Sizin için çocuğu emzirirlerse onlara ücretini verin, aranızda uygun bir şekilde anlaşın. Eğer güçlüğe uğrarsanız çocuğu, başka bir kadın emzirecektir.

7- İmkanı geniş olan, nafakayı imkanlarına göre versin. Rızkı daralmış bulunan da nafakayı, Allah'ın kendisine verdiğinden versin. Allah hiç kimseye gücünün yettiğinden başkasını yüklemez. Allah daima bir güçlükten sonra bir kolaylık yaratır.

Boşanan kadınların boşanma sonrası bekleme dönemi içinde kocalarının evlerinde kalmaları, ayrıca müddeti tartışma konusu olan bu süre içinde kendilerine ödenecek nafaka meselesini çözüme bağlayan son açıklama budur. Emredilen, kocalarının boşadıkları karılarını boşanma sonrası bekleme süresi içinde kendi evlerinde tutmalarıdır. Kendilerinin bulunduğu yerden aşağı veya güçlerinin ve maddi durumlarının elverdiğinden daha düşük bir yerde oturtmamalıdırlar. Gerek yerlerini daraltmak, gerek kalacakları yerin iç düzenini bozmak, gerekse ev içinde kötü muamelede bulunmak suretiyle onlara zarar vermemelidirler. Nafaka konusu da özellikle hamile kadınlarla ilgili bir meseleymiş gibi sunuluyor. -Oysa bütün kadınlara boşanma sonrası döneminde nafaka ödemek zorunludur-. Ama bunun özellikle hamilelerle birlikte gündeme getirilmesi, hamilelik durumunun normal bekleme süresini aşınca bu dönemde nafaka verilmeyeceğini veya bir süreden az olması durumunda kadına ek ödemede bulunulması gerekeceğini öngören yanlış bir düşünceye meydan vermeme amacına yöneliktir. Buna göre hamile kadına verilecek zorunlu nafakanın süresi doğumla sınırlıdır. Hamile kadın için doğum, yasal uygulama için yeterli açıklık bulunması açısından boşanma sonrası bekleme döneminin sonudur.

Ardından doğan çocuğun emzirilmesi meselesinin çözümüne sıra geliyor. Ve bu iş karşılıksız bir görev olarak anneye yüklenmiyor. Mademki ikisinin ortak çocuğunun emzirilmesi söz konusudur. Şu halde hayatını sürdürmesi ve küçük yavrunun besleneceği sütü sağlaması için annenin belli bir ücret alması yasal hakkıdır. Bu da İslam şeriatında annenin en son noktaya kadar özenle korunduğunun belgesidir. Aynı zamanda anne ve babaya küçük yavrunun durumu ile ilgili olarak işbirliği yapmaları, çocuğun yararı için birbirlerine danışmaları emrediliyor. Çünkü çocuk ikisine birden verilmiş bir emanettir. Şu halde ikisinin hayatlarını birbirinden ayırmalarının kötü sonuçları ikisinin yaptıklarından sorumlu olmayan çocukcağızın omuzlarına yıkılmamalıdır.

İşte bu yüce Allah'ın anne-babayı uymaya çağırdığı kolaylaştırmadır. Fakat anne-baba zorluk çıkarır, çocuğun emzirilmesi ve verilecek ücret konusunda aralarında uzlaşma sağlanamazsa bile çocuğun hakları garantiye alınmıştır. Bu durumda "Çocuğu, başka bir kadın emzirecektir." Anne çocuğun bir başkası tarafından emzirilmesine itiraz edemez ve anne-baba ayrılmalarından sonra birbirlerine çıkardıkları zorluklardan dolayı çocuğun haklarını göz ardı edemezler.

Sonra boşanma sonrası bekleme döneminde kadına verilecek nafakanın miktarı konusu çeşitli yönlerden ayrıntılı olarak ele alınıyor. Bu da kolaylık, yardımlaşma ve adalet olarak nitelendiriliyor. Bu konuda erkek zorbalık yapmamalı kadın da zorluk çıkarmamalıdır. Yüce Allah'ın bol rızk verdiği kimse bu zenginliği oranında nafaka vermelidir. Gerek kalacak yer, gerek geçim nafakası gerekse emzirme ücreti konusunda cömert davranmalıdır. Ama eli dar olan da zorlanmamalıdır. Çünkü yüce Allah kişiye ancak gücünün kaldırabileceği bir nafaka yüklemiştir. Çünkü rızk veren Allah'tır. Hiç kimse Allah'ın vermediği bir şeyi elde etme gücüne sahip değildir. Allah'ın dışında rızk verecek bir kaynak, onun hazinelerinden başka bir hazine yoktur:

"Allah hiç kimseye gücünün yettiğinden başkasını yüklemez."

Bunun ardından, karı-kocaya karşılıklı hoşnut bırakmayı, ücret ve süre bakımından birbirlerine toleranslı davranmalarını tavsiye eden ve her ikisinin duyarlı tellerine dokunan bir mesaj yer alıyor:

"Allah, daima bir güçlükten sonra bir kolaylık yaratır."

Şu halde, darlıktan sonra genişlik, zorluktan sonra kolaylık meselesi yüce Allah'ı ilgilendirmektedir. Dolayı siyle karı-kocanın bütün meseleyi Allah'ın öngördüğü şekilde çözüme bağlamaları, bu meseleyi ele alırken hep ona yönelmeleri, onun gözetimini hissetmeleri, ondan korkmaları ve tüm meseleyi ona bağlamaları gerekir. Çünkü veren de alan da O'dur. O'dur rızkı daraltıp genişleten. Darlık-genişlik, zorluk-kolaylık, sıkıntı ve bolluk O'nun elindedir.

Buraya kadar boşanma ve boşanma sonrası meydana gelen sorunlara ilişkin hükümler ele alınmış oluyor; boşanmanın ortaya çıkardığı tüm meseleler kesin bir çözüme bağlanıyor; yıkılan evden geriye bir enkaz, ruhları dolduran, kalpleri bürüyen bir toz-duman bırakılıyor. Bu yıkımdan sonra merhem sürülmemiş bir yara, dindirilmemiş bir ağrı, ızdırap veren dert bırakılmıyor.

Aynı şekilde buraya kadar kalplerde geçebilecek olumsuz düşünceler, vesveseler giderilmiş; karşılıklı hoşgörü, kolaylaştırma ve meseleyi iyilikle ele alma sayesinde bunların önüne geçilmiş oluyor. Böylece boşadığı karısını evinde barındırdığı, bol nafaka ödediği ya da çocuğunu emziren kadına fazla bir ücret verdiği zaman kocanın kalbinden fakirlik korkusunu, malın azalıp yok olması düşüncesini gideriyor. Yine kısıtlı bir nafakadan dolayı kadının içinde baş gösteren sıkıntıyı veya daha fazla nafaka koparmakla eski kocasının malına zarar verme arzusu atılıyor. Ayrıca Allah'tan korkanlar için zorluktan sonra kolaylık, sıkıntıdan sonra genişlik ve beklenmedik yerden rızk geleceği vurgulanıyor. Bunun yanı sıra dünyada verilecek rızkın ötesinden ahirette de bol rızk verileceği, işlenen hatalar silindikten sonra büyük ücretler bahşedileceği pekiştirilerek ifade ediliyor.

Yine buraya kadar ki açıklamalarda, boşanma ile sonuçlanan çekişme ve geçimsizliğin geride bıraktığı kin, öfke, duygu ve vicdanı bürüyen toz-duman gibi kalıntılar gideriliyor, kalpler huzura kavuşturuluyor. Şefkat ve güzellikle bütün bunlar bir kenara atılıyor ve bu kalplere ilahi rahmet meltemleri estiriliyor Allah'a yönelik umutla dolduruluyor. Allah korkusu, ona yönelik umut ve ,onun hoşnutluğunu beklemeye ilişkin mesajlarla kalplere sevgi ve iyilik pınarlarından duygular akıtılıyor.

İşte bu kapsamlı ve çok yönlü tedavi bu derin etkili psikolojik uyarılar, sık sık vurgulanan bu pekiştirilmiş ifadeler... Evet bu meselede belirlenen kuralların uygulanışının tek güvencesi budur. Çünkü vicdanların duyarlılığından ve kalplerin takvasından başka bir kontrol mekanizması söz konusu değildir. Çünkü ortada tek engel kanun olursa karı ve kocanın her biri duygularını bastırmak için ötekine çeşitli zararlar verme imkanına sahip olur. Bu yüzden bazı emirler bütün bunları kapsayacak şekilde erdemliliğe yöneliktir. Çünkü karı-kocanın karşılıklı olarak birbirlerine zarar vermemeleri emrediliyor: "Onlara zarar vermeyin." Bu emir karı-kocanın birbirlerine vereceği her türlü zararı kapsıyor. Bir kanun maddesi ne kadar geniş kapsamlı olursa da bu etkinliği sağlayamaz. Bu mesele vicdani duyarlılığı uyandıran etkenlerle, takva duygusunu coşturmakla, bütün sırlardan haberdar olan, her şeyi ilmiyle kuşatan Allah korkusu ile ele alınıyor. Buna karşılık yüce Allah'ın dünya ve ahirette muttakiler için vaad ettiği nimetler özellikle de değişik açılardan gündeme getirilen rızk bağışı hatırlatılıyor. Çünkü meseleyi kolaylaştırmak ve boşanma durumunun neden olduğu sert havayı yumuşatmak için gerekli olan en önemli etken budur.

Bu hükümler ve direktiflerin ışığında eşler birbirlerinden ayrılabilirler. Ama içlerinde ölmemiş sevgi tohumları kalır. Bu tohumlar yerde bir yağmur çisin tisi ile canlanır yeniden yeşerebilirler. Bu, aynı zamanda İslam'ın Müslüman toplumun yaşam biçimine egemen kılmak ve toplumun her tarafında yaygınlaştırmak istediği güzel ve üstün bir edep tavrıdır.

İNANMIŞ AKIL SAHİPLERİ

Surenin akışı bütün bunları sunduktan sonra, ders alınacak son ibret tablosunu, Rablerinin ve onun gönderdiği elçilerin emirlerini çiğneyen, kendilerine okunan ayetleri dinlemeyen, olumlu karşılık vermeyen toplumların bu suçlarından dolayı başlarına gelen acıklı akıbetten örnekler sunarak çiziyor. Bu ibret tablosunu, Allah'tan korkmayan, ona itaat etmeyen kimseyi bekleyen acı akıbeti, aynı şekilde bu sureye ve surenin içerdiği hükümlere muhatap olan müminlere yönelik Allah'ın nimetlerini hatırlatacak şekilde başlarının üzerine asıyor:

 

 

O

 

O