Adına konuştuğunuz ve
İsrailoğullarını serbest bırakmamı
istediğiniz "Rabbiniz" kimdir?
Hz. Musa ise yüce Allah'ın yaratıcılık,
yoktan varedicilik ve yönlendiricilik sıfatlarını
vurgulayarak bu soruya karşılık veriyor. Okuyoruz:
"Bizim Rabb'imiz, her varlığı farklı
niteliklerle donatarak yaratan, sonra da bu varlıkları
nitelikleri doğrultusunda yönlendiren Allah'dır."
Yani bizim Rabb'imiz her varlığa "varoluş"
niteliğini armağan etti. Her varlığı,
varoluşuna kattığı, fıtratını
donattığı niteliklere sahip olarak yarattı.
Sonra her varlığı yaratılış
amacını oluşturan fonksiyona yöneltti, onu bu
fonksiyonu ile uyumlu, yardımcı imkânlarla donattı.
Ayette kullanılan "sonra" sözcüğü, zamanca
bir "sıralama", "arkaya bırakma"
anlamı taşımaz. Çünkü yaratılan her
varlık, yaratılış amacını
oluşturan fonksiyona doğal olarak eğilimli biçimde
yaratılır. Başka bir deyimle varlıkların
yaratılışları ile fonksiyonların
yaratılışı arasında bir zaman
aralığı yoktur. Buradaki "sonra"lık
bir varlığın yaratılışı ile o
varlığın fonksiyonuna yönlendirilişi
arasındaki düzey farkını ifade eder. Başka
bir deyimle herhangi bir varlığı fonksiyonuna yöneltmek,
onu başıboş olarak yaratmaktan daha üst düzeyli
bir eylemdir.
Burada Hz. Musâ'nın dilinden bize aktarılan ilahi
vasıf, şu varlık alemini yaratan ve yönlendiren
ilahlık belirtilerini en özlü biçimde dile getiren vasıftır.
Yani her varlığı "varoluş"
sunmayı, her varlığı yaratılış
amacına uygun niteliklerle donanmış olarak
yaratmayı ve her varlığı
yaratılış amacına uygun fonksiyona yöneltmeyi
kasdédiyoruz. İnsan gücünün yettiği oranda gözünü
ve basiretini şu koca evrenin çeşitli kesimleri
üzerinde gezdirdiği takdirde küçük-büyük her varlıkta
bu yoktan varedici ve yönlendirici "güç"ün izlerini
açıkça görür. Bu izler ték tek atomlardan en iri
cisimlere, tek hücreden insanda somutlaşan en yüksek
düzeyli canlılara kadar, her varlıkta açıkça
gözlenebilir.
Şu koca evreni düşününüz. Sayısız
atomlardan, hücrelerden, maddelerden, canlılardan
oluşmuştur. Her atom kımıldıyor, her hücre
canlılık belirtileri gösteriyor. Her canlı hareket
ediyor, her varlık diğer varlıklarla
karşılıklı ilişki halinde, ortak çalışma
içindedir. Bütün varlık birimleri gerek tek
başına, gerekse öbür varlık birimleri ile
birlikte, yaratılışlarında ve
yapılarında varolan doğal yasalar uyarınca
faaliyet gösterirler. Bu faaliyetler de bir an bile bir çatışma,
bir çelişme, bir aksama ve bir gevşeklik görülmez.
Her varlık birimi, başlıbaşına
ayrı bir evrendir, kendine özgü bir alemdir. Bütün
atomlar, bütün hücreler, bütün organlar ve sistemler yaratılış
amacını oluşturan öz karakterine göre, genel doğa
yasalarının çerçevesi ile sınırlı
olarak uyumlu ve düzenli faaliyet gösterirler.
Koca evren bir yana, insan bilimi, insan çabası bile tek
tek varlık biçimlerinin özelliklerini, fonksiyonlarını,
bozukluklarını, bu bozuklukların giderilme
yollarını araştırıp ortaya koyabilme
konusunda yetersizdir. Sözünü ettiğimiz sadece bu
varlık birimlerine yönelik bir araştırma, onlarla
ilgili bilgi edinme çabasıdır. Yoksa insanların
onları ne yaratması ve ne de fonksiyonlarını yönlendirmesi
sözkonusudur. Bu işler, insan kapasitesinin tamamen
dışındadır. Çünkü insan da yüce Allah'ın
bir yaratığıdır. Ona "varoluşu"nu
sunmuş, onu yaratılış amacına uygun
niteliklerle donatmış, onu bu amaca uygun fonksiyonlara
yönlendirmiştir. Tıpkı canlı-cansız
diğer tüm varlıklar gibi.
Söylediğimiz iş, ortaksız Allah'ın, her
varlığa kendine özgü yaratılışını
sunduktan sonra onu fonksiyonlarına yönlendiren yüce
Rabb'imizin'.tekelindedir. Firavun, Hz. Musa'ya bu sorunun arkasından
şu ikinci soruyu soruyor: