Az sonra yüce Allah, sevgili kulu Hz. Musa'ya yeni bir emir
verdi.
22- "Elini yenine sok da hiçbir organik bozukluk sonucu
olmaksızın bir başka mucize olarak ak bir
parıltı ile geri çıksın."
Bu emir uyarınca baş kahramanımız elini
koltuğunun altına soktu. Burada koltuk-altı ile kol,
kuşlardaki kanat imajına benzer bir imaj vermek üzere
kullanılıyor. Çünkü bu uçarı, bu yer
çekiminden ve gövde ağırlığından
sıyrılmışlığı hayal ettiren
ortamda koltuk-altı ve kol,
ağırlıksızlık, çekimsizlik ve
havalanmaya hazır olma duygusunu pekiştirmektedir.
Baş kahramanımızın koltuğu altına
soktuğu eli az sonra ak bir parıltı saçarak dışarı
çıkacaktır. Bu ak parıltı herhangi bir
organik bozukluğun, herhangi bir anatomik anormalliğin
sonucu filan değildir. Tersine deminki "değnek
mucize"sini izleyen
"başka
bir mucize"dir.
23- "Böylece sana birkaç büyük mucizemizi göstermek
istedik."
Bu mucizelere, dolaysız ve aracısız olarak,
bizzat kendin tanık olasın istedik. Bunlar gözünün
önünde gerçekleşsin de onları çıplak duygularla
algılayasın diye diledik. Böylece güven duygusu
içinde büyük görevini omuzlamanı planladık.
Okuyalım:
24- "Şimdi sen Firavun'a git. Çünkü o gerçekten
azıttı."
Buraya gelinceye kadar Hz. Musa, böylesine önemli bir göreve
atandığını bilmiyordu. O Firavun'u iyi
tanıyordu. Çünkü sarayında büyümüştü. Azgınlığını
ve zorbalığını gözleri ile görmüştü.
Soydaşlarına ne işkenceler yaptığına,
ne ağır cezalar çektirdiğine yakından
tanık olmuştu. Şu anda o, Rabbi'nin huzurunda idi.
Gönlü hoşnutluk, onurlanmışlık ve
ağırlanmışlık duyguları ile dolup
taşıyordu. Bu yüzden bu zor görevinin üstesinden
gelmesini güvenceye bağlayacak, peygamberlik yolunda sapmaya
uğramaksızın ilerlemesini garanti edecek her
şeyi Rabbi'nden isteyebilirdi. Ayetleri okumaya devam edelim:.