Hikâyeden sonra yeralan bu sahne, onun devamı
niteliğindeymiş gibi sunuluyor. Bu ilke,
kıssanın sonunda yüceler aleminde açıklanmıştı.
Öyleyse bu çok eskiden beri belirlenmiş bir hükümdür.
Bunda asla geri dönüş ve değiştirme olmaz.
"Kim benim doğru yola çağıran
mesajıma sırt çevirirse o geçim sıkıntısına
düşer."
Kişi Allah'ın yolunu izlemekle sapıklıktan
ve mutsuzluktan yana güven içinde olur. Bunlar cennetin kapısında
onları beklemektedir. Yüce Allah yalnız yolunu
izleyenleri, sapıklık ve mutsuzluktan koruyacaktır.
Mutsuzluk, sapıklığın ürünüdür.
İsterse sapıklığa düşen, dünyanın
bütün imkânlarına sahip olsun. Bu imkânların bizzat
kendileri bile mutsuzluktur, onun için hem dünyada mutsuzluk,
hem ahirette mutsuzluk... Haram olan nimetleri ve kazançları
mutlaka bir keder izler. Sürekli üzüntü içindelerdir.
İnsan Allah'ın doğru yolundan sapınca
şaşkınlığa, huzursuzluğa ve
bunalımlara girer. Oradan oraya sürüklenir. Bir türlü
dengeli istikrarlı olamaz. Mutsuzluk, yemyeşil-gür bir
çayır gibi görünse de zehirli otları da
barındıran bir otlak gibidir. Çünkü hemen ardından
ahiret yurdunda en büyük mutsuzluk gelir. Allah'ın
doğru yolunu izleyenler ise yeryüzünde sapıklık
ve mutsuzluktan uzaktırlar. Bu ise kaybedilen cennetin tekrar
geri gelişidir. Ahiret gününde ise zaten oraya dönecektir.
"Ama kim benim uyarıcı mesajıma sırt
çevirirse o geçim sıkıntısına düşer."
Allah ve O'nun geniş rahmeti ile bağını
koparan yaşam, ne kadar bolluk ve eğlence dolu olsa da
sıkıntı doludur. Bu Allah ile bağını
koparmanın vE onun huzurundan koruyuculuğundan mahrum
olmanın sıkıntısıdır.
Şaşkınlığın, ürkekliğin ve
kuşkulu hayatın sıkıntısıdır.
İhtirasın ve endişenin
sıkıntısı. Elindekine dört elle sarılma
ve onları kaybetmeme endişesinden kaynaklanan
sıkıntı. Arzuların parıltıları
ardında sürüklenme ve kaçırdığı her
şeye karşı duyulan hayıflanma
sıkıntısı. İnsanın kalbi
Allah'ın koruyuculuğu dışında başka
hiçbir yerde huzura kavuşamaz. Allah'ın kopmayan
sağlam kulpuna yapışmadan, güvenin huzurunu
hissedemez. Şüphesiz ki, imanın verdiği huzur,
hayattaki tüm lezzet ve rahatlığın üstünde bir
durumdur. İmanın huzurundan mahrum olmak ise, öyle bir
mutsuzluktur ki, fakirlik ve yoksulluğun sebep olduğu
mutsuzluk asla onunla bir olamaz.
"...Uyarıcı mesajıma sırt çevirirse..."
Benimle bağını keserse... "O geçim sıkıntısına
düşer ve kıyamet günü onu kör olarak toplantı
yerine süreriz." Bu da onun sapıklığına
benzer bir sapmadır. Dünyada Allah'ın mesajından yüz
çevirdiği için bu şekilde
cezalandırılıyor. Bu kişi körlüğünün
nedenini anlayamadığı için soruyor "Ya
Rabb'i beni niye kör olarak toplantı yerin
Kendisine
şöyle cevap veriliyor. İşte böyle. Vaktiyle
sana ayetlerim geldi de onları unutmuştun. Bugün de
böylece tarafımdan unutulursun.
"Biz, azıtarak Rabb'inin ayetlerine
inanmayanları işte böyle cezalandırırız.
Hiç kuşkusuz ahiret azabı daha ağır ve daha süreklidir.
Rabb'inin uyarıcı mesajından yüz çeviren,
savurganlık yapmıştır. Savurganlık
yapmış, en kıymetli hazine ve en büyük servet
olan elinin altındaki doğru yolu bir kenara
itmiştir. Gözlerini, asıl yaradılış
amacının dışında kullanıp,
Allah'ın ayetlerini hiç görmeyen insan da savurganlık
yapmıştır. Artık dayanılmaz bir
sıkıntı içinde yaşamayı hak
etmiştir. Kıyamet gününde ise kör olarak mahşere
getirilecektir!
İfadedeki ahengin bütünlüğü ve tasvirdeki uyumun
olağanüstülüğü, cennetten kovuluş ve
ardından mutsuzluk ve sapıklık. Ve
karşısında tekrar cennete dönüş, mutsuzluk
ve sapıklıktan kurtuluş. Yaşamdaki bolluk ve
karşıtı darlık sıkıntı.
Doğru yolda yürüme ve tam karşısında körlük.
Bu olay, bütün bir insanlığın da hikâyesi olan
Hz. Adem kıssasının bir yorumu olarak yer
alıyor. Kıssanın sergilenmesine cennetteki bölümden
başlanıyor. Ve yine cennette sona eriyor. Nitekim bu hikâye
A'raf suresinde de geçmişti. Bununla beraber surelerin konu
farklılığı, bu surelerde sergilenen
tabloların farklılığını da
beraberinde getirmişti.
Bu gezinti tüm yönleriyle sergilendikten sonra konunun akışı,
önceki milletlerin akıbetlerine doğru kayıyor. Bu
mesele zaman açısından, kıyametten daha
yakındır. Kıyamet gayb konularından biri olup
bilinememesine rağmen bu olay gözle görülebilen bir
realite olarak gözlenmektedir.