Şeytan Hz. Adem'in gönlündeki en hassas noktaya dokunmuştu.
İnsanın ömrü sınırlıydı.
İnsanın gücü sınırlıydı. Bu
nedenle insan uzun hayatı, kayıtsız bir hakimiyeti
elde etmek istiyordu. İşte şeytan bu iki gedikten
ona yanaşıyordu. Hz. Adem, insanın
fıtratını ve insanın zaaflarını
üzerinde taşıyan bir yaratıktı. Tabii ki,
belirlenmiş bir planın ve gizli bir hikmetin gereği
olarak ... Bu nedenle verdiği sözünü unuttu. Ve yasağı
çiğnedi.
121- Böylece ikisi de o ağacın meyvasından
yediler. Meyvayı tadar tatmaz ayıp yerlerinin
farkına vardılar. Bunun üzerine cennetteki ağaçların
yaprakları ile örtünmeye koyuldular. Adem Rabb'inin emrine
karşı geldi ve yoldan çıktı.
Ayeti kerimede geçen "Sev'at" kavramı,
onların avret yerleri anlamında olduğu açıktır.
Daha önce bu yerleri kendilerine gizli iken şimdi görünmüştür.
Yani bu, her ikisinin bedenlerindeki iffet yerleridir. Onların
bu davranıştan sonra cennet yaprakları ile
oraları örtmeye çalışmaları, onları
kapatmak için adeta yarışmaları da bu görüşü
desteklemektedir. Bu, onların bünyelerinde zaten var olan
cinsel duyguların uyarılmasına yol açan bir nesne
de olabilir. Bu cinsel duygular uyanmadan insan iffet yerlerinin
açılması halinde utanmaz ve onlara karşı
uyanık bulunmaz. Cinsel duygular harekete geçtiğinde
ise insan avret yerlerine karşı hassaslaşır ve
onların açılması halinde utanır.
Bu ağacın onlara yasak edilmesinin nedeni, yasak
meyvenin Allah'ın dilediği bir zaman sonra onların
bedenlerinde bu cinsel duyguları uyarmak içindi. Aynı
zamanda Allah'ın yasağını unutup ona
karşı gelmeleri, onların azimlerini
kırmış ve yaratıcıları olan Allah
ile bağlarını koparmış bu nedenle de
bedensel arzuları onlara egemen olup cinsel
duygularını uyarmış da olabilir. Sonsuzluk
arzusu da bir nesil sahibi olmak için onların cinsel
arzularını uyarmış olabilir. Çünkü şu
sınırlı olan ömrün ötesine uzanabilmenin, insanın
eli altında bulunan yolu da budur. Onların yasak
ağaçtan yemeleriyle birlikte ayıp yerlerinin
kendilerine görünmesi ile ilgili yorumlar genelde bu tarzdadır.
Yüce Allah ayeti kerimede "Ayıp yerleri meydana çıktı"
demiyor. "Ayıp yerlerinin farkına
vardılar" diyor. Bu da gösteriyor ki, onların
bu ayıpları kendilerine kapalıydı. İçten
gelen bir dürtüyle onlar bunun farkına vardılar...
Başka bir ayette iblisten şöyle söz edilmektedir:
"Fakat şeytan, gözlerinden saklı tutulan
ayıp yerlerini meydana çıkarmak amacı ile..."
Şeytanın üzerlerinden soyduğu elbise somut bir
elbise değil de, ayıp yerlerini örten bir duyu olabilir.
Bu durumda o duygu, suçsuzluk, arınmışlık ve
Allah ile bağını sürdürme hissi olmuş olur.
Ne olursa olsun bunların hepsi, daha önce de belirttiğimiz
gibi, kanıtsız birer tahminden öteye geçemez: Biz
bunların hiçbirini desteklemiyor ve hiçbirini
benimsemiyoruz. Bunları sözkonusu etmemizin nedeni, insanlık
hayatının birinci deneyiminin kolay
anlaşılmasını sağlamaktır.
Allah'a karşı geldikten sonra yine de yüce Allah'ın
rahmeti Hz. Adem ve eşine yetişti. İşte bu
birinci deneyimdi.
Böylece insanlar ve şeytanlar arasındaki düşmanlık
açıklanmış oldu. Artık Hz. Adem ve çocukları
için hiçbir mazeret kalmamış oluyordu. Hiç kimse
"ben gafil avlandım" "bilmediğim için
aldandım" diyemezdi. Çünkü artık öğrenmiş
ve bilmiş oluyorlar. Bu yüce emir, bütün aleme ilan edilmişti.
"Siz birbirlerinizin düşmanısınız."
Yerleri ve gökleri titreten bütün meleklerin şahit
olduğu bu açıklamanın yanında yüce Allah,
kullarına yönelik merhametinin sonucu olarak, doğru
yolu gösterecek peygamberlerini de göndermiştir. Elleriyle
kazandıklarının cezasını çekmeden onları
uyarmayı uygun görmüştür. Hz. Adem ile iblis arasındaki
düşmanlığı ilan ettiği günde,
kendilerine doğru yolu gösteren peygamberlerin geleceğini
ve bundan sonra doğru yolda gidenleri ödüllendireceğini,
sapıklığa düşenleri ise
cezalandıracağını açıklamıştır.