Yani ey Muhammed, sana "Musa olay"na ilişkin
bilgi ulaştı mı? Bu olay, Allah'ın seçtiği
peygamberlere ilişkin koruyuculuğunun ve yol göstericiliğinin
yaşanmış bir örneğini oluşturur. Bu
konuda hiçbir bilgin var mı?
Şimdi Hz. Musa ile karşı
karşıyayız. Hikâyemizin baş kahramanı,
Medyen Mısır yolu üzerindeki Tur dağının
yanı başındadır. Yüce Allah'ın
peygamberinden biri olan Hz. Şuayb ile arasındaki
anlaşma süresinin bitmesi üzerine ailesini yanına
almış, tekrar Mısır'a dönüyor. Hz.
Şuayb ile yapmış olduğu anlaşma
uyarınca kızlarından biri ile evlenme
karşılığında ona sekiz yada on yıl
boyunca hizmet etmişti. Bu anlaşma süresinin on yıl
olması ihtimali daha güçlüdür. Anlaşma süresi
dolunca Hz. Şuayb'ın yanından ayrılmayı
kararlaştırır. Artık eşi ile birlikte
ayrı ve bağımsız bir hayat yaşamak
istiyor. Bu hayatı doğup büyüdüğü ülkede, yani
Mısır'da kurmay tercih ediyor. İşte bu amaçla
yoldadır. Çünkü soydaşları olan
İsrailoğulları Mısır'da, Firavun'un kamçısı
ve baskısı altında çile dolu bir hayat yaşamaktadırlar.
(Hikâyenin bu bölümü, bu sureden önce inen Kasas suresinde
anlatılmıştır.)
Acaba niçin Mısır'a dönüyordu? Oysa oradan bir
kaçak olarak ayrılmıştı. Çünkü
İsrailli soydaşı ile kavga ederken gördüğü
bir kıptiyi öldürmüş ve bu yüzden ülkesini kaçarak
terketmek zorunda kalmıştı. Üstelik soydaşları
olan İsrailoğulları işkenceler altında
inlerken kendisi Medyen'de, kayınbabası Hz.
Şuayb'ın yanında huzur ve güven içinde yaşıyordu.
Sebep yurt ve aile çevresi özlemi idi. Yüce Allah'ın
dileği, Hz. Musa için hazırladığı
rollere bu duyguyu siper etmişti. Bizim hayattaki bütün
hareketlerimiz de aynı niteliği taşır. Bizleri
çeşitli özlemler, esinler, içgüdüler, arzular, acılar
ve idealler harekete geçirir. Oysa bunların hepsi, asıl
gizli amacın gerçekleşmesini sağlayan görünür
nedenlerdir, gözlerin göremediği ve
bakışların kavrayamadığı güçlü
elin, her şeyi çekip çeviren, her şeye egemen olan,
üstün iradeli yüce Allah'ın elinin dıştan görülebilen
perdeleridirler.
İşte Hz. Musa bu sebeplerle Mısır'a dönüş
yolculuğuna çıktı. Çölde yolunu
şaşırdı. Yanında eşi, belki de bir
de hizmetçisi vardı. Dediğimiz gibi yolu
şaşırmışlardı. Gece zifiri
karanlıktı. Çöl uçsuz-bucaksızdı. Bunu
O'nun ailesine söylediği şu sözlerden anlıyoruz:
"Siz burada kalın, ben bir ateş gördüm. Ya
oradan size bir kor getiririm, ya da ateşin
yakınlarında bize yol gösterecek birini bulurum."
Bilindiği gibi geleneklere göre, çöllerde yaşayanlar,
geceleri tepeciklerde, tümsekler üzerinde ateş yakarlar. Böylece
gece yolcuları çölde ateşi görerek yollarını
belirler. Ya da ateşin yanına varınca konuk
olacakları bir yerleşim birimi veya kendilerine yolu
tarif edecek yerli bir rehber bulurlar.
Hz. Musa çöl ortasında yanan bir ateş görünce
sevindi. Hemen ateşin yandığı yére gitmeye
koyuldu. Amacı öncelikle oradan getireceği bir korla
ateş yakarak ailesini ısıtmaktı. Çünkü gece
soğuktu. Bilindiği gibi çöl geceleri buz gibi soğuk
ve kapkaranlık olur. Başka bir amacı da uzakta
yanan ateşin yanında kendisine yolu tarif edecek bir
kılavuz bulmaktı, o da olmazsa ateşin
yığından yararlanarak kendisi de yolunu
belirleyebilirdi.
Hz. Musa bir kor parçası bulmaya, ya da karanlıkta
yolunu belirlemeye gitmişti. Ama büyük bir sürprizle karşılaştı.
Evet aradığı ateşi bulmuştu. Ama bu
ateş, vücutları değil, ruhları
ısıtan bir ateşti. Bu ateş de yol bulmaya
yarıyordu. Fakat karanlıkta yolunu yitirenlere
değil, "büyük yolculuğun" yolcularına
ışık tutuyordu. Okuyoruz: